3 Ocak 2011 Pazartesi

Amelie

Başka çocuklarla hiç temas kurmadan annesinin aşırı üstüne düşmesi ve babasının araya buzdan bir mesafe koymasına karşın Ameli’nin tek sığınağı kendi uydurduğu dünyasıydı.

Bu dünyada plaklar tıpkı kremler gibi yapılıyordu ve komşusunun aylardan beri komada olan karısı tüm yaşamında uyuyacağı uykusunu bir kerede uyumaya karar vermişti.(Böylece ömrümün geri kalanını, gece gündüz hiç uyumadan geçirebileceğim)

Karanlıkta etrafa bakıp insanların yüzlerini seyretmeyi çok severim.


Buna karşın küçük ve özel şeylerden zevk alabiliyordu.

Elini çekirdek çuvalına batırmaktan,Tatlının üzerindeki kabuğu küçük bir kaşıkla deşmekten ve su kanalında taş sektirmekten hoşlanırdı.

Sensiz şuan ki duygularım ancak geçmişin kuru bir kabuğu olabilir.

Oysa siz asla bir sebze bile olamazsınız çünkü bir enginarın bile kalbi vardır.

Hayat asla sahnelenemeyecek bir oyunun sonsuz tekrarından ibaret.

Kemiklerin camdan değil. Ama hayat seni de kırabilir.

Amélie, şeker tadında, gerçeküstü; içerdiği fikirler açısından sürekli kendini yeşerten, yenileyen anlatımıyla mevsimin en iyi filmlerinden biri. Bu nedenle kaçırmamanızı, yaşantısını içten gelen bir içgüdüyle yönlendiren bu zarif ve tatlı kızın öyküsünü izlemeye koşmanızı öneririm…



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder