kayalık yükseklerden kaynayan ağaçların nazarındaki gölde, yapraklarla kaplanmış bir ada vardır
çırpınan balıkçıllar uyandırır uykucu su sıçanlarını; orada saklarız peri teknelerimizi, çileklerle doludur ve çaldığımız en kırmızı kirazlarla.
gel haydi çocuk! sulara ve ormana gel bir periyle el ele. gözyaşıyla dolu çünkü bu dünya, senin anlayabileceğinden çok daha fazla.
ayışığının dalga dalga parlattığı loş bir ışıkla gri kumları, en uzaktaki dallardan daha uzakta tüm gece dolanırız kumlarda, kadim dansları dokur ellerimizle ve bakışlarımızla öreriz.
ay hareketine başlayana kadar; oraya buraya sıçrarız uçuşan köpükleri kovalarız, dünya acıyla dolup taşar ve tedirginken uykusunda.
gel haydi çocuk! sulara ve ormana gel bir periyle el ele. gözyaşıyla dolu çünkü bu dünya, senin anlayabileceğinden çok daha fazla. avare dolanan su kaynar akar çayırlık tepelerden, havuzlar vardır sazların arasında bir yıldızı yıkayabilir nadir de olsa. uykulu alabalıkları ararız orada, ve fısıldarız kulaklarına huzursuz rüyalar veririz onlara yavaşça uzanırız onlara doğru eğreltiotları arasından dökülen gözyaşları karışır genç ırmaklara. gel haydi insan çocuğu! sulara ve ormana gel bir periyle el ele. gözyaşıyla dolu çünkü bu dünya, senin anlayabileceğinden çok daha fazla. bizimle birlikte geliyor uzağa vakur gözlü çocuk bir daha duymayacak seslerini buzağıların ılık yamaçlarda veya ocaktaki semaveri huzuru anlatan kalbine veya boz rengi farenin koşuşunu dönüp duruşunu yulaf kasası etrafında. çünkü geliyor insan çocuğu, geliyor sulara ve ormana bir periyle el ele. gözyaşıyla dolu çünkü bu dünya onun anlayabileceğinden çok daha fazla.
Pablo Neruda
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder