7 Temmuz 2011 Perşembe

Aylak Adam - Yusuf Atılgan


Dışarda çiğnenmemiş kar, üstüne bastıkça gıcırdıyordu. Kitapçının köşesinden tenha caddeye dönerken içinde bir boşluk vardı. Saatine baktı: ona geliyordu. ”Nereye gideceğim? Keşke polis kuşkulanıp karakola götürseydi beni. Değişik bir gece olurdu. Belki onu da bulup getirirlerdi. Birlikte çıkardık. Sonra, sıkıntı. O bitti. Haşet’te kitap arayacağım. Niye koşuyorsun? Davete geç mi kaldınız? Her zaman geç kalanlar bulunur. Hindi dolması daha bitmemiştir. Bu gece insanların hindi yemesi gerekir. Bulamayanlar üzülür. Yılbaşı hindisi…ooo! Eğlenmek de zorunludur bu gece. Sinemalar, tiyatrolar, barlar doludur. Evlerde toplantılar vardır. “Neydi o yılbaşı donattığımız masa. Şu Mehmet bey ne şakacı adam. Kırdı geçirdi bizi.. Ama karısı.. Sorma kardeş.” Küçük kumarlarımız vardır. On kuruşluk tombalalar. Şimdi kim bilir kaç evde, kim bilir kaç kadının ‘aman ayol, bu ne kötü şans böyle’ sözüne karşılık kim bilir kaç erkek “üzülmeyin; kumarda kaybeden aşkta kazanır” diyordur. Kim bilir kaç erkek de acele edip bu sözü ondan önce söyleyemediler diye onu kıskanıyordur. Biliyorum sizi. Küçük sürtünmelerle yetinirsiniz. Büyüklerinden korkarsınız. Akşamları elinizde paketlerle dönersiniz. Sizi bekleyenler vardır. Rahatsınız. Hem ne kolay rahatlıyorsunuz. İçinizde boşluklar yok. Neden ben de sizin gibi olamıyorum? Bir ben miyim düşünen? Bir ben miyim yalnız?” yanından geçen kadına döndü:
- Merhaba, dedi.
Der demez pişman oldu. Kadın durmuş ona bakıyordu. Sol elini cebinden çıkarıp kulağını kaşıdı. Kadın,
- Sizi tanımıyorum, dedi.
Buna verilecek karşılık belliydi: “Öyleyse tanışalım” deyip kadının koluna girmesi, “Ne soğuk. Sıcak bir yere girip bir şeyler içsek.” demesi gerekiyordu. Kolaylıklardı bunlar. Kadın bunları bekliyordu ondan. Oysa;
- Ben de, dedi.

Yusuf Atılgan, Aylak Adam
Yapı Kredi Yayınları, Roman

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder