14 Ekim 2011 Cuma

Yalnızlık Sirki

*Düşmanlarımızı seçmeyi bırakıp elimizin altındakilerle yetinmeye başladığız zaman artık genç değiliz demektir.

*Bütün kinlerimiz, kendimizin altında kalmış ona kavuşamamış olmamızdan gelir. Bu yaptıklarından dolayı ötekiler’i hiçbir zaman affetmeyiz

*Belirsizlik içinde sürüklenedururken, en ufak kederi bir cankurtaran simidi gibi yaşarım.

*Yaşlandıkça, büyük korkuları alaylı sırıtmalarla değiş tokuş etmeyi öğreniriz.


*Akli dengesi bozuk olanların sayısını birkaç misline çıkarmak, zihinsel özürlüleri vahimleştirmek, şehrin her köşesinde akıl hastaneleri inşa etmek mi istiyorsunuz? -Sövme’yi yasak edin.-

*İnsanlara görüşe görüşe sinir hastalıklarımın bütün tazeliğini yitirdim.

*Bir hayvan azıcık sapıtsa, insana benzemeye başlar. Azmış ya da iradesini yitirmiş bir köpeğe bakın: sanki romancısını veya şairini bekler


*Sadece, canım isteyince ölmek elimde olduğu için yaşıyorum: İntihar fikri olmasa, kendimi çoktan öldürmüş olurdum.


*Sağlığımızın harap olmasına bir katkıda bulunmayan kuşkuculuk, zihinsel araştırmadan başka bir şey değildir.

*Evreni ateşe vermeyi düşledin; ve alevini kelimelere geçirmeyi, bir tekini tutuşturmayı bile başaramadın!

*Kendini çekilmez kılmayı bilmeyen kimse yalnızlığına göz kulak olamaz.


*Ümitsizliğe öfke veren şey, haklılığı, besbelliliği, ‘’belgelere dayanması’’dır: röportaj gibidir. Aksine, ümidi inceleyin; sahnenin içindeki cömertliğini, dillendirme düşkünlüğünü, olayı reddedişini: bir sapıtmadır, bir kurmacadır. Hayatın da kaynağı bu sapıtmadadır ve bu kurmacayla beslenir.



*Sezar mı? Donkişot mu? Kendimi beğenmişliğimin içinde, ikisinden hangisini örnek almak istiyorum? Önemi yok. Olay şu ki bir gün, uzak bir diyardan, dünyayı fethetmek için yola çıktım; dünyanın bütün tereddütlerini…

*Çekilip oyunu bırakmak niye? Hayal kırıklığına uğrayacak daha onca varlık varken…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder