3 Mart 2012 Cumartesi

KADIN YOK – AĞLAMAK YOK

Yıllar önce bir yazı yazmış, ne zaman “No Woman - No Cry” şarkısı çalsa,
bir takım ciğere “mundar” diyen erkeklerin şarkıyı efkarla:

“…
kadın yok – ağlamak yok abicim…”,

olarak algıladıklarını - şarkının aslında ağlayan kadına:

“…
hayır kadın, ağlamak yok;
her şey yoluna girecek…”

diyen kocaman bir destek olduğunu yazmıştım.

“Kadın Yok – Gülmek Yok” da değil miydi? Ben de satırlarımı:

 “…
yoksa hiç olur mu;
bir erkek kadınsız,
bir kadın erkeksiz,
mutlu olabilir mi?”

diye noktalamıştım.

Aslında noktalı virgül koymalıydım
ve kusurunu ilk hemcinsinin gördüğü bir dünyada:

 “…
hiç, bir erkek kadar bir kadını mutsuz edebilen –
hiç, bir kadın kadar bir erkeği mutsuz edebilen olur mu?”

diye devam etmeliydim.

Arkasından da:

 “…
ağlayabildiğin kadar gülebilir,
mutsuz olabildiğin kadar mutlu olabilirsin...”

diye kocaman bir teselli vermeliydim.

Ve kağıt mendilime yine “No Woman - No Cry”ın:

 “…
iyi dostlarımız var,
kaybettiğimiz iyi dostlar var
yol boyunca,
bu harika gelecekte
unutamazsın geçmişini,
bu yüzden sil gözyaşlarını…”

satırlarını eklemeliydim.

Dünyadaki tek erkeği, dünyadaki tek kadını kaybedip,
dünyadaki son erkekten, dünyadaki son kadından kurtulanlara,
yoldaki iyi dostlarıma, aynı zaman diliminin yolcularına,
gülen gözlerin, elbette güzel günlerin eşliğinde sabırla

ve “hep” sevgiyle…

düş hekimi yalçın ergir



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder