2 Eylül 2014 Salı

Otoriteye neden itaat ediyoruz?

Siyaset sosyolojisine başlarken sorulan iki önemli soru vardır? "Neden otoriteye itaat ediyoruz" ve "Birinin eline otoriteyi, gücü verirsek neler yapabilir" İkinci sorunun cevabını Sranford Hapishane Deneyi sayesinde cevaplandırabiliyoruz ki, Das Experiment filmini izlerseniz sıradan bir insanın eline insanlara hükmetme yetkisi verildiğinde, o güne kadar hiçbir vukaatı olmayan, sıradan bir vatandaşın ne denli bir zalime dönüşebileceğini görebilirsiniz. Bu deney Aristotales'in, İmam Gazali'nin adaleti cesaretten üstün görmelerinin sebebini açıklıyor, bir yöneticinin her şeyden önce adil olması gerektiğini isbatlıyor diyebiliriz. Bir grubu, kitleyi, yığını yahut topyekün tüm vatandaşları yönetecek olan yöneticide aranacak özellik adalet olmakla birlikte yöneteceği toplumdan önce kendisini yönetebilme gücüne sahip olmasıdır.


Milgram deneyi ise bildiğim kadarıyla Nazi askerlerinin kendilerinin kendilerini masum görmeleri üzerine yapılmış bir deney ve insan aklının emir ve yasaklara karşı olan zaafını gözler önüne tüp çıplaklığıyla gösteriyor. Denek otoriteye tamamiyle boyun eğip akli yetilerini bir köşeye bırakıp, beynini de merkezi otoriteye bağlıyor diyebiliriz. İbn Arabi insan nefsine emirlerin ağır gelmediğini fakat yasakların ağır geldiğini söyler. Eğer o elma yasaklanmasaydı da yenmemesi emredilseydi Hz. Adem'e belki de çok farklı sonuçlar olabilirdi. Bu deneyde de insanların emre olan itaati değil de yasaklara karşı duyarlılığı denenseydi acaba ne tür bir sonuç verirdi merak ediyorum.

Yazı için sountrack: Pink Floyd - Another Brick In The Wall

1 Eylül 2014 Pazartesi

Eski Denizler


Ah, gidebilmek, nasıl olursa, nereye olursa!
Gidebilmek o açık denizlere, dalgalar, tehlikeler içinden,
Yol almak açıklara, başka yerlere, Soyut Uzaklığa,
Belirsizlik içinde, gizemli gecelerin karanlığında
Rüzgara, kasırgaya kapılmış bir toz zerresi gibi sürüklenircesine!

Gitmek, gitmek, hiç durmadan gitmek!
Kanatlanmak için tutuşuyor olanca kanım!
İleri atılmak istiyor bütün bedenim!
Sellere kapılmış gibi bütün imgelemim
Çırpınıyor, kükrüyor, kanıma sığamıyorum!
Köpük köpük oluyor kızışan isteklerim
Ve kayalarda patlayan bir dalga gibi tenim!
 

Fernando Pessoa - Uzaklar, Eski Denizler