20 Şubat 2015 Cuma

Çürük Et Deposu



Gariban saplantısının ırzıdır intikam.

Nehirler, denizlere kavuşma özlemiyle akmıyor artık.

Yalnızca geceleri yürüyen hüznün, şimdi ayakları karıncalanmakta.

Toplanacak kusurlar, bize adalet olarak iade edilsin’
Organizmasız bir dünya, huzurdur.

Bir suçlu olarak çıkartıldığım mahkemede, şahidim olarak bir tek yeryüzü dinlensin! Öyle istiyorum!

Zamanla barışık olmamı engelleyecek hiçbir yaptırım yok aslında.
 Gilbert GarcinYapay acılar, yapay mutluluklar arasında sahici kalabilen bir BEN’le
Neden tartışayım? Ruhumla zamanın temasını sağlayan
Bedenimin
Ta kendisi: O da yazmayı ve algılamayı sürdürebilen bir beyne sahip.
Mantık zenginliğinin keyfini sürdürdüğüm süre içersinde,
Küçük/kişisel
Arzular dışında mutluyum. Coğrafyamdan, birikimimden,
Karşılaştırma,
Ve sonuç çıkartma hızımdan uzaklaştığımda, belki işte o
Anlarda zamana
Dair sorunlarım olabilir. Zaten barış bir his değildir; barış, bir durumdur ve
İnsanoğlu durumları değiştirerek huzur bulur. Tehlike, burada!
Kendi cesedinle asla karşılaşamayacaksın!
Evet, bu kötü!
Kendi cesedinle karşılaşamayacak olan!

Öbür dünyada komik bir şey yok. Şimdiden hazırlan!
Bak! Cinnet geliyor. Üstüne basma!

Hey barmen! Beni süpürmeden önce biraz ıslat. Yoksa toz kalkar!

Evet, insanlar can sıkıcı. Yalancı, hilekar ve çıkarcı! Sevilecek canlılar
Değiller. Kimse okşamasın onları!

Türkiye’de artık devrimci yok! Anarşist yok! Sokak Serserisi dercesine Düzen Serserisi var!

Hüzünlenip de yaratıcı olamayan birini tanıyor musunuz?

Sert koşullarda yaşıyorum: En azından mesleğim insan. Oysa dışarıdan,
Aşırı rahat görünüyorum. Bu da meslek sırrı galiba.

Gururumun önemli bir paydasını oluşturur sevgililerim ve
Nefretlerim! Onlardan feragat etmem, elbette söz konusu olamaz!

Doğum ve ölüm tarihlerinin arasını boşaltmayı
Becerebilen canlılardanız. Abartmayı seviyoruz. Abartılmayı seviyoruz.
Bu gece Bizans bir kez daha düşecek!

İnsan, bir Çürük Et Deposu’dur ve çevresinde dönenen sineğin aşk adını taşıdığını asla öğrenemez. Çünkü etin aklı yoktur!

Şeytan, elmanın sessizliğini emiyor!!!
ŞEYTAN, ELMANIN SESSİZLİĞİNİ EMİYOR!!!

DÜNYAYI KONTROLÜ ALTINDA TUTAN TEK FİİL, TÜKETMEKTİR!

Bazı kitaplar, yazarları yalnız kaldığı ya da yalnız bırakıldığı için
Yazılırlar. Küçük hayatlar sürer bu insanlar: Küçük hayatlarının
Küçük simgeleriyle haşır neşirdirler. Zaaf, ihtiras, intikam, hüzün, sevinç.
Gazetelerin üçüncü sayfalarında anılırlar bu küçük simgeleriyle.
Bütün bir ömrü uğrunda tükettikleri haikularıyla. Gazetelerin bu sayfaları üzerinde yemek yenilir alelacele. Bir insan, bir başka insanın ölüm haberi üstünde yemek yiyebilir yeryüzünde! Bir insan, bir başka insanın intihar girişimi haberinin bir parçasıyla silebilir yağlı ağzını!
Çeperimiz kısıtlı! Özsuyumuz az!












19 Şubat 2015 Perşembe

Nietzsche Öldü! Bir Hipopotam Olarak Yeniden Doğdu...



Yaşamı ve ölümü felsefespri yoluyla anlamak

Hem öleceğini bilen hem de sonsuza dek yaşayacağını hayal edebilen tek yaratık biziz. İşte bizi çıldırtan da bu zaten. Ölümden ödümüz kopuyor. Ve yaşam, sonunda uçurumun boşluğunda kaybolmak dışında hiçbir hedefi olmayan bu yaşam ne kadar da anlamsız. İşte tam da bu yüzden insanın ölümlülüğü felsefenin temel sorunlarıyla iç içe geçiyor. S.2

Ölümlülüğümüzü an be an, gün be gün inkar ediyoruz. Hem de genellikle bunu, içinde yaşadığımız toplumun yapıları ve geleneklerinin yardımıyla kolayca yapabiliyoruz. S.12

Ölümün inkarı, uygarlığın hayatta kalma stratejisidir! S.15

Ya hepsini birbirine karıştırırsanız? Ya elinizde birbiriyle çatışan çok fazla yaşam stratejisi varsa ve artık kim olduğunuzu bilemeyecek haldeyseniz? Mesela, ya aynı anda hem coşkun hem bunalımdaysanız? Hani şu, tatile çıkıp psikiyatrına, “Harika vakit geçiriyorum. Keşke ölsem,” diye not yollayan manik-depresif gibiyseniz?

İyice düşünüldüğünde geçmiş bir ölüler deposu, artık var olmayan, ebediyen gitmiş, geri getirilemez bir olaylar yığınıdır. Eski bir “kendini iyi hisset” aforizması vardır: “ Bugün kalan ömrünün kalan ilk günüdür.” Arthur Schopenhauer bunu tersyüz eder: “Bugün ölümünün son günü. Şimdilik.”
 
Lord Byron:
Say neşeyle geçen saatlerini,
Say öfkeden geçen saatlerini
Ve anla ki her ne idiysen
Olmaması daha iyi bir şeydin.

Papaz, cemaatini ölümün aniden gelişine dair uyarmaya çalışmaktadır. “Daha gün bitmeden,” diye gürler, “bu cemaatten biri ölebilir!”
Ön sırada oturan yaşlıca bir hanım kahkahayı basıverir.
Papaz şaşırır: “Nesi komik bunun?”
“E” der ihtiyar hanım, “ben bu cemaatten değilim!”

 Memento Mori, Roma’da hala Latince konuşulduğu zamanlardan kalma sıkı laflardan biridir. “Ölümlü olduğunu hatırla! demekmiş.

Mahatma Gandi’nin dediğine bakın: “Yarın ölecekmiş gibi yaşa, hiç ölmeyecekmişsin gibi öğren.” Ve vaktinden çok önce göçmüş bir film yıldızı James Dean’in sözleriyle: “Sonsuza dek yaşayacakmışsın gibi düş kur, bugün ölecekmişsin gibi yaşa.” Tom McGraw’un pek tutulan Country şarkısı, “Ölüyormuş gibi Yaşamak”ta  bulunur. Şarkıda, doktorunun fazla ömrünün kalmadığını söylediği kırk yaşındaki bir adamın öyküsü anlatılır. Şarkının nakarat kısmında adam bir arkadaşına şunları söyler:
Atladım uçaktan paraşütle
Çıktım dağların en tepesine,
Boğanın sırtında kaldım 2,7 saniye
Ve sevdim derinden, söyledim tatlı dilden
Ve benden esirgenen bağışlayıcılığı sundum
Ve dedim ki,
Umarım sen de bir gün bulursun
Ölüyormuş gibi yaşama şansını.
 
Horward Zinn’e gçre, krallardan ve başkanlardan, kaşiflerden ve generallerden bahseden tarih insanlığın yüzde doksan dokuzunu dışta bırakır. S.66

Ölümsüzlüğe erişmenin en etkin yolu kuşkusuz o son anda müthiş bir vecize yumurtlayabilmektir. Her nedense insanlar bu son sözlere çok önem verirler, hatta mesela bir partide üçüncü bardağınızı devirdikten sonra sarf ettiğiniz çok komik bir laftan bile daha çok.
İşte bizim en tuttuklarımızdan birkaçı:

Ölmek üzereyim veya ölüyorum: Her iki ifade de doğrudur.
Dominique Bouhours, Fransız Dilbilgisi Profesörü, ö 1702

LSD, 100 miligram
Aldous Huxley, karısına. Karısı isteğini yerine getirmiştir. ö 1963

Böyle bitmesin. Önemli bir şeyler söylediğimi söyle herkese.
Panço Villa, Meksikalı devrimci, ö. 1923

Asklepiyus’a bir horoz borcum vardı.
Sokrates, gelmiş geçmiş filozofların bir numarası ö. MÖ. 399

Cennete değil, Cehenneme gitmek istiyorum ben. Cehennemde papalarla, krallarla ve prenslerle takılabilirim. Diğerinde sadece dilenciler, keşişler ve havariler var.
Niccolo Macgiavelli, siyasi filozof, ö. 1527

Karanlığa atlama sıram geldi!
İngiliz filozof Thomas Hobbes, ö. 1679

Hadi oradan! Son sözler yeterince laf edememiş aptallar içindir!
Karl Marx, ö. 1883  s.68-69

Soru: Bir Country şarkısını tersten çalarsanız ne olur?
Yanıt: Sevgilinizi geri alabilirsiniz, kamyonunuza kavuşabilirsiniz, hatta köpeğiniz bile eve geri dönebilir. S.76

Yunan anlayışında ruh düşüncelerin ve duyguların tahtıdır, oysa bu tür işlevler Hint bilgelerine göre bedenin parçalarıdır. S.91

Hint yazıtlarından Garuda Purana’ya göre bir Brahman öldüren kişi yeniden doğduğunda tüberküloza yakalanacaktır. İnek öldürenlerin de durumu pek hoş değil: böyleleri bir dahaki gelişlerinde kambur geri zekalılar olacaklar. Bir dahaki sefere hamburgerinize ketçap koyarken bunu hatırlamanızı tavsiye ederiz. Ya bakire katilleri? Elbette cüzamlı. Herhalde yani. S.93

Yunanlıların ruh için kullandığı “psişepsyche” kelimesini bizler bugün “zihin” anlamında kullanıyoruz. Psikoloji, yani “psişe”nin incelenmesi esasında ruhun değil, zihnin incelenmesidir.

Kadın gelir ve kocasıyla en yakın arkadaşını yatakta bulur. İnanamaz gözlerle arkadaşına bakar ve şöyle der: “Hadi ben mecburum; sana ne oluyor?” s.168