Küreselleşme ve Kültür
Modern kültürün merkezinde küreselleşme,
küreselleşmenin merkezinde de kültürel pratikler yatar. S. 11
Karmaşık bağlantılılık: Küreselleşmenin
modern yaşamı karakterize eden, hızla gelişen ve giderek yoğunlaşan karşılıklı
bağlar ve bağımlılıklar ağına işaret eder. S. 12
Küreselleşme, yalın toplumsal gerçekleri
oldukça aşan spekülasyonlar, varsayımlar, güçlü toplumsal imgeler ve metaforlar
üretme kapasitesiyle olağanüstü doğurgan bir kavramdır. S. 13
Küreselleşmiş bir dünyada İspanya’daki
insanlar Meksika’dakilerden hala 8800 kilometre uzakta olmaya devam ederler.
Tıpkı XVI. Yüzyıldaki İspanyol fatihlerin de Meksikalılar’dan geniş, ıssız ve
tehlikelerle dolu bir deniz parçasıyla ayrılmış olması gibi. Bağlantılılık
kavramıyla anlatmak istediğim, artık bu uzaklığı farklı şekillerde
yaşadığımızdır. Artık bu uzaklık bizim için ya iletişim teknolojisi veya kitle
iletişim araçları yoluyla temsilen, ya da transatlantik uçak yolculuğuyla, yani
kısa bir zaman harcanması yoluyla fiziksel olarak kolayca aşılabilir
gelmektedir. Yani Meksiko City artık Madrid’den 8800 kilometre uzakta değil, on
bir saat uçuş uzaklığındadır. S. 15
Küreselleşmeyi kavramak, küçülme kararı
sonucu bir insanın nasıl işsizlikle karşı karşıya kaldığını, bugün süper
marketlerde bulabildiğimiz yiyeceklerin yemek endüstrisinin küresel ekonomisi
ile kozmopolit damak tadı arasındaki karmaşık etkileşim nedeniyle yirmi yıl
öncesinin yiyeceklerinden ne kadar farklı olduğunu ya da küreselleşen medyanın
gündelik hayatımıza girmesiyle bir kültüre dair (evde olma) duygumuzun nasıl
fark edilmeden dönüştüğünü anlamak demektir. S. 22
Karmaşık bağlantılılığın olduğu bir
dünyada milyonlarca insanın sayısız gündelik eylemleriyle, uzakta yaşayan ve
tanımadıkları ötekilerin kaderini, hatta gezegenin muhtemel kaderini birbirine
bağlamaktadır. S. 43
Hemen hemen tüm dünya aynıdır, birörnek
bir biçimde döşenmiştir, yemekler “uluslararası mutfaktan”dır, duty-free
mağazalarında bildiğimiz uluslararası markaların ürünleri satıştadır. Küresel
markalardan ve kitle kültürü ikonlarından verilen örnekler artık gerçekten
birer klişe olmuşlardır. –Coke, McDonald, Calvin Klein, Microsoft, Levis,
Dallas, IBM, Michael Jackson, Nike, CNN, Schartzenegger. Hatta bunların
bazıları batı kültürel hegemonyasında eş anlamlı olarak kullanılmaya
başlamıştır: “McDünya”, “Coca-kolonizasyon”, “McDonaldlaştırma”,
“McDisneyleştirme”. S. 118
Kültürel/coğrafi bölgeler arası
hareketler, daima yorum, tercüme, mutasyon, uyarlama ve “yerelleşme” içerir;
çünkü alıcı kültür diyalektik bir usulle, “kültürel ithaller” üzerinde kendi
kültürel kaynakları üzerinden bağlantı kurar. S. 119
Coca-Cola
dahil hiçbir ithal nesnenin, melezleşmeye karşı bağışıklığı yoktur. Aslında,
Coca-Cola, sık sık üreticinin tahayyül ettiğinden daha farklı özgün kültürler
içinde anlamlarla ve kullanımlarla ilişkilendirilmektedir. Bunlara örnek
verecek olursak, Coca-Cola kırışıklıkları giderebilir(Rusya), ölü bir insanı
yaşama döndürebilir(Haiti), bakırı gümüşe çevirebilir(Barbados)… Coca-Cola
bundan başka içeceklerle, örneğin Karayipler’de Cuba Libre yapmak için romla,
Bolivya’da ise Ponche Negro yapmak için aguadiente ile karıştırmak suretiyle
yerelleştirilmektedir. Son olarak Coca-Cola birçok yerde “yerli bir ürün”
olarak algılanmaktadır; yani bu içeceğin Amerika Birleşik Devletleri’nde değil
de kendi ülkelerinde ortaya çıktığına inanan birçok insan bulabilirsiniz.” D.
Howes s. 120
Kanada’da bugün West Edmonton Alışveriş
Merkezine Niagara Şelaleleri’nden çok daha fazla paket tur düzenlenmektedir. S.
122
(Ritzer ve Liska 1997)
“Batılılaşma” derken ne kastedilmektedir?
Avrupa fillerinin (özellikle İngilizce’nin) ve daha önce ele aldığımız, “Batı”
kapitalizmine ait tüketim kültürünün yaygınlaşmasını da içeren bir dizi şey.
Fakat bunlar dışında giyinme tarzları, yeme alışkanlıkları, mimari tarzlar ve
müzik türleri, endüstriyel üretimi temel alan şehir yaşamı, kitle iletişim
araçlarının tahakkümü altındaki kültürel deneyim kalıpları, felsefi görüşler ve
(kişisel özgürlük, toplumsal cinsiyet ve cinsellik, insan hakları, politik
süreçler, din, bilimsel ve teknolojik rasyonalite ve benzer konulara ilişkin)
bir dizi kültürel değer ve tutumlar da yayılmaktadır. S. 126
Tarihsel ve kimlikle alakalı olarak
tanımlanamayan bir mekan “yer olmayan” mekandır. İnsanların klinikte doğup hastanede
öldükleri, transit noktalarının ve geçici evlerin lüks ya da insani olmayan
şartlar altında hızla çoğaldığı (oteller zincirleri ve gecekondular, tatil
kulüpleri ve mülteci kampları, varoşlar…) , yine ikamet edilen mekanlar olan
ulaşım araçlarının oluşturduğu yoğun bir ağın gelişmekte olduğu;
süpermarketlerin, bozuk para ile çalışan makinelerin müdavimleri, kredi kartı
kullanıcılarının soyut, dolayımsız bir değiş tokuşla sözcükler olmadan, vücut
hareketleriyle iletişim kurduğu; dolayısıyla yalnız bir bireyselliğe, elden
kayan, geçici ve efemeral olana teslim olmuş bir dünya, antropoloğa (ve
diğerlerine) yeni bir nesne sunar. S. 152 (yer olmayanlar, çev. Turhan ılgaz,
kesit yay.)
Yer – olmayanlar, gördüğümüz üzere,
günümüz modernliğinin iç karartıcı mahalleridir: (başkalarının varlığında bile)
yalnızlığın, sessizliğin, isimsizliğin, yabancılaşmanın ve geçiciliğin hüküm
sürdüğü yerlerdir. S 153
Bir İngiliz vardı, Amerikan kökenli
çok uluslu bir şirketin Londra bürosunda çalışıyordu. Bir akşam Japon malı arabasına
binerek eve döndü. Alman mutfak malzemesi ithal eden bir firmada çalışan karısı
ondan önce gelmişti. Karısının küçük İtalyan arabası genellikle trafikte daha
çabuk hareket edebiliyordu. Yeni Zelanda kuzusu, Kaliforniya havucu, Meksika
balı, Fransız peyniri ve İspanyol şarabından oluşan akşam yemeklerini yedikten
sonra Finlandiya’da yapılmış olan televizyonlarını seyretmeye koyuldular.
Program Falkland Adalarını ele geçirmek için başlatılan savaşla ilgiliydi. Bu
programı izlerken kendilerini yurtsever hissettiler ve İngiliz olmaktan gurur duydular.
S. 157 (Raymond Williams, Resources of
hope. Londra:verso, 1989, s. 169)
David Harvey, küresel bir yiyecek
kültürünün yükselişini “zaman-mekan sıkışması” olarak ele alır: “Tüm dünyanın
mutfağı” süpermarket raflarında ya da
orta büyüklükte herhangi bir Batı kentinde bulunabilecek çeşitli etnik
restoranlarda olmak üzere “tek bir yerde bir araya gelmiştir.” S. 168
Melezlik kültürler arasında artan
trafiğin sonucunda dünyanın farklı yerlerindeki kültürlerin birbirine
karışmasıdır. Bu temel ampirik düzeyde melezlik, çoğalmakta olan bu
“karmakarışıklık, biraz ondan biraz bundan” çeşitliliği üzerinden kültürel
fenomenler aracılığıyla düşünmenin ve betimlemenin bir yoludur. Bu açıdan,
“Amsterdam’da Faslı kızların Tayland boksu yapması, Londra’daki Asya rap
müziği, İrlanda bageli(simide benzer doğu Avrupa Yahudi kökenli bir yiyecek),
Çin Tacosu(bir tür Meksika yemeği)… gibi fenomenleri kabullenme girişimidir. S
195
Bugün “temasta olmamak” anormal
olmaktır… bir insanın… telefonunun olmadığı bir yerde yaşaması çoğunlukla
arkadaşlarına, iş arkadaşlarına ve akrabalarına yapılmış örtük bir hakaret
olarak düşünülür. Kişinin telefonunu fişten çekmesi insan sevmezliğinin bir
işareti olarak alınır. Bazı işlerde, çalışanların yanlarında “çağrı cihazları”
bulundurmaları beklenir ki nerede, ne yapıyor olursa olsunlar ulaşılmaları
mümkün olsun. S. 219
Mahalle gezegen olunca, kötü komşulardan
kaçmak için uzağa taşınmak gibi bir seçenek yoktur. (Küresel yönetim komisyonu
1995)
John Tomlinson, Küreselleşme ve Kültür, Çev.
Arzu Eker, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2004,