28 Ekim 2017 Cumartesi

İDEOLOJİ VE DEVLETİN İDEOLOJİK AYGITLARI

Louis Althuser’i okuması zordur diyorlardı. Gerçekten de leblebi yutar gibi öyle kolay yazılar yazmamış Althuser. İki saatte 30 sayfa ilerleyebildim yani sözlerini anlaması da hazmetmesi de zor bir düşünür. Üretim ilişkilerinin yeniden üretimi üzerinden devletin ideolojik aygıtlarını tanımlamış. Devletin baskı aygıtları ve ideolojik aygıtlarının olduğunu belirtmiş. Bu iki tür aygıt birbirlerinden farklı olmakla birlikte farklı yöntemlerle aynı amaca hizmet eden araçlardır. Özetle yazar bunu anlatmaya çalışmış. Devletin ideolojik aygıtlarının hangi kurumlardan oluştuğunu belirtmekle birlikte çok yüzeysel bir şekilde değindiği için ne tür ilişkileri ihtiva ettiğine vs değinmiyor. Üretim ilişkilerinin yeniden üretilmesi hususunda da yeterinde detaylı ve tatmin edici şeyler söylemediği için çok havada kalıyor bu söylem (Belki de ben anlayamadığım için böyle düşünüyorumdur). Bu kitabı okuyup bitirince tüm sorun çözülmüş her şey anlaşılmış ve yerine oturmuş olmuyor maalesef. Konuya ilişkin makaleler okumak, bunun için de iyi bir literatür taraması yapmak gerekli. 


LOUİS ALTHUSER  İDEOLOJİ VE DEVLETİN İDEOLOJİK AYGITLARI

Üretimin vazgeçilmez koşulu, demek ki üretim koşullarının yeniden-üretimidir (Bu yeniden-üretim “basit” (ancak önceki üretim koşullarını yeniden-üreterek) ya da “genişletilmiş” (önceki üretim koşullarını genişleterek) olabilir). Bu sonuncu ayırımı şimdilik bir yana bırakalım. S. 154 (s.45)

Üretim Koşullarının Yeniden-Üretimi Nedir?

Üretim sürecinin, belirli üretim ilişkilerinin egemenliği altında ve bu üretim ilişkilerinin içinde var olan belirli üretici güçleri harekete geçirdiğini söyleyebiliriz. Bundan, her toplumsal formasyonun var olmak için bir yandan üretirken ve de üretilebilmek için, aynı anda üretim
koşullarını da yeniden-üretmesi gerektiği sonucu çıkar. Demek ki koşulların yeniden-üretilmesi gerekiyor:
1. Üretici güçler;
2. Var olan üretim ilişkileri.    S. 154-155      (s.46)

Üretim Araçlarının Yeniden-Üretimi

Ancak biz “göze batan” bu sorunu bir yandan ilk olarak gündeme getiren Quesnay’ın dehası ile, bir yandan da çözen Marx’m dehası sayesinde, üretimin maddi koşullarının yeniden-üretimin işletme düzeyinde düşünülemeyeceğini biliyoruz. Çünkü bu yeniden-üretimin gerçek koşulları
içinde var olduğu yer orası değildir, işletme düzeyinde olan, yalnızca yeniden-üretimin koşullarını ve mekanizmalarını düşünmeye imkan tanımayan bir sonuçtur. S. 155 (s. 47)

Emek-Gücünün Yeniden-Üretimi

Emek-gücünün yeniden-üretiminin asıl bölümü işletmenin
dışında gerçekleşir. S. 156 (s.48)

Emek-Gücünün Yeniden-Üretimi Nasıl Sağlanır?
Emek-gücünün yeniden-üretimi, emek-gücüne kendini yeniden-üretmesinin maddi aracı, yani ücret vererek sağlanır. Ücret her işletmenin muhasebesinde yer alır, ama asla emek-gücünün maddi yeniden-üretiminin koşulu olarak değil, “el-emeği sermaye”’ olarak.

Oysa ücret tam da böyle bir “iş görür”, çünkü ücret yalnızca emek-gücünün harcanmasıyla üretilen değerin, emek-gücünün yeniden-üretimi için vazgeçilmez bölümünü gösterir. Bunu, ücretli işçinin emek-gücünün yeniden üretimi için vazgeçilmez (barınması, giyinmesi ve yemesi,
kısacası ertesi gün -Tanrı’nın bahşettiği her ertesi gün- işletmenin kapısında bulunması için gereken) her şey diye anlayalım; şunu da ekleyelim: Proleterin kendini emek-gücü olarak bedenlerinde yeniden-ürettiği çocukların (X sayıda: X-0, 1, 2, vb. ne eşit olabilir) eğitimi ve yetişmesi için vazgeçilmez olan her şey. S. 154 (s.49)

Emek-gücünün bu (zengin bir çeşitlilik gösteren) niteliklerinin
yeniden-üretimi kapitalist düzende nasıl sağlanır? … Kapitalist eğitim sistemi içinde, başka kurum ve kertelerde. S 158 (s.50-51)

Ama ne öğretiliyor Okul’da? Şu ya da bu derecede uzun bir öğrenim almıyor, ama ne olursa olsun, okuma, yazma, sayma, yani birkaç teknik yanında, üretim alanının çeşitli mevkilerinde doğrudan doğruya kullanılabilecek “edebi” ya da “bilimsel kültür” öğeleri de (bunlar temel niteliğinde olabileceği gibi, ileri düzeyde de olabilir) daha başka pek çok teknik (işçiler için bir tür öğrenim, teknisyenler için başka tür, mühendisler için bir başka tür, üst kadrolar için de başka bir tür öğrenim) öğreniliyor. Belirli bir “beceri” öğreniliyor demek ki.

Ancak, bu bilgilerin ve tekniklerin yanında ve bu vesile ile de, işbölümünün her görevlisinin “tayin edildiği” yere göre uyması gereken terbiye kuralları, görgü “kuralları” öğreniliyor okulda: yurttaş olma bilinci, mesleki vicdan, ahlak kuralları, açıkçası toplumsal-teknik işbölümüne saygılı davranma kuralları ile son olarak da, sınıf egemenliğinin yerleştirdiği düzenin kurallarına saygılı davranma kuralları. Okulda aynı zamanda, “Fransızcayı düzgün konuşma”, düzgün “yazma” da öğreniliyor, yani (gelecekteki kapitalistlere ve uşaklarına) gerçekte “düzgün biçimde emretme”, yani işçilerle “düzgün konuşma” (ideal çözüm) vb. öğreniliyor. S. 158-159 (s. 51)

Emek gücünün yeniden-üretiminin yalnızca nitelikliliğinin yeniden-üretimini değil, kurulu düzenin kurallarına boyun eğmesinin de yeniden-üretimini, yani egemen ideolojinin, yani yöneten ideolojinin işçiler için yeniden-üretimini ve sömürü ve baskı görevlileri için yönetici sınıfın egemenliğini “söz ile” sağlasınlar diye yöneten ideolojiyi düzgün kullanma yeteneğinin yeniden-üretimini de gerektirir diyebiliriz. S. 159 (s. 51-52)

Devlet kurumları ya da ordu gibi başka Devlet Aygıtları da bir sürü beceri öğretiyor, fakat bunu yönetici ideolojiye boyun eğmeyi ya da bu ideolojinin “pratiğinin” egemenliğini sağlayan biçimlerde yapıyor. Tüm üretim, sömürü, baskı görevlileri ve “ideoloji profesyonellerinin” (Marx) görevlerini “bilinçli olarak” yerine getirmek için şu ya da bu oranda, bu ideolojiyi benimsemiş olmaları gerekir. S. 150

Emek-gücünün yeniden-üretimi, demek ki kendisinin sine qua non (olmazsa olmaz) koşulu olarak yalnızca niteliklerinin değil, aynı zamanda egemen ideolojiye boyun eğmesinin ya da
bu “ideolojinin” pratiğinin yeniden-üretimini ortaya çıkarıyor. S. 160 (s. 52)

ALT YAPI VE ÜST YAPI

Marx’ın, her toplumun yapısını özgül bir belirlemeyle eklemlenmiş “düzey” ya da “kerte”lerden oluşmuş biçimde tasarladığını söylemiştik: bir yanda, alt-yapı ya da ekonomik temel (üretici güçler ile üretim ilişkilerinin “birliği”) öte yandaysa, hukuki, siyasal (hukuk ve devlet) ve ideoloji (çeşidi ideolojiler; ahlaki, dinsel, hukuki, siyasal vb.) olmak üzere kendisi de iki “düzey” ya da “kerte” içeren üst-yapı. S. 160-161 (s. 53-54)

Tüm toplumların yapısının, üst-yapının iki “katı”nın dayandığı bir temele (alt-yapı) sahip bir bina olarak tasarlanmasının bir eğretileme, daha kesin biçimde söylenirse, uzamsal bir eğretileme olduğunu herkes kolayca kabul edebilir: Bu bir yerlemdir. Her eğretileme gibi bu eğretileme de, bir şey gösterir, bir şey uyandırır aklımızda. Neyi? Şunu: Temele dayanmasalardı üst katların tek başlarına havada duramayacaklarını. S. 161

Temelin son kertede belirleyiciliği ile belirlenmiş olarak, etkililik (ya da belirleme) göstergeleri Marksist gelenekte iki biçimde düşünülmüştür. 1) Üst-yapının temel karşısında “görece özerkliği” vardır; 2) üstyapının temele “bir karşılık olarak etkisi” vardır. S. 162

DEVLET

Marksist gelenek bu konuda kesin konuşuyor: Devlet, açıkça baskı aracı olarak kabul ediliyor. Devlet, yönetici sınıfların (19. yüzyılda burjuva ve büyük toprak sahipleri “sınıfı”) artı-değeri sızdırma sürecine (yani kapitalist sömürüye) boyun eğmesi için, işçi sınıfı üzerindeki egemenliklerini güven altına almalarını sağlayan bir baskı “makinası”dır.

Öyleyse, devlet her şeyden önce, Marksist klasiklerin devlet aygıtı adını verdikleri şeydir. Bu terim şunları kapsar: Hukuki pratiğin gerekleri uyarınca zorunluluğunu ve varlığını kabul ettiğimiz (dar anlamıyla) özelleşmiş aygıt, yani yalnızca polis ve uzmanlaşmış yardımcı birlikleri
“olaylarla başa çıkamadıklarında” son kertede ek bir baskı gücü olarak doğrudan doğruya müdahale eden (proletarya bu dersi kanıyla öğrendi) Ordu ve bu bütünün üzerinde,
devlet başkanı, hükümet ve yönetim. S. 163  (s.56-57)

Devletin mekanizmalarını kendi işleyişleri içinde anlamak için, devleti devlet aygıtı olarak tasarlayan klasik tanıma bir şeyler eklemenin vazgeçilmez olduğu kanısındayız. S. 166

Marksist Devlet Kuramının Özü

Tüm siyasal sınıf mücadeleleri devlet çevresinde döner. Başka deyişle, devlet iktidarının herhangi bir sınıf ya da sınıflar ya da sınıf bölümleri ittifakı tarafından elde tutulması, yani elde edilmesi ve korunması çevresinde döner. Yaptığımız bu ilk açıklama, böylece bizi
siyasal sınıf mücadelelerinin hedefi olan devlet iktidarı (devlet iktidarının korunması ya da elde edilmesi) ile devlet aygıtını birbirinden ayırmaya zorluyor. S. 166 (s. 60)

Marksist devlet kuramının” bu konuyla ilgili görüşünü özetlemek istersek, Marksist klasiklerin hep şunları öne sürdüğünü söyleyebiliriz:
1) Devlet, Devletin (Baskı) Aygıtıdır;
2) Devlet iktidarı ile devlet aygıtını birbirinden ayırmak
gerekir;
3) Sınıf mücadelelerinin hedefi devlet iktidarıdır, dolayısıyla, devlet iktidarını ellerinde tutan sınıflarca (veya sınıf ya da sınıf fraksiyonları ittifakı) devlet aygıtının kendi sınıfsal hedefleri doğrultusunda kullanılmasıdır;
4) Proletarya, var olan burjuva devlet aygıtını yıkmak ve bu ilk aşamada onun yerine bambaşka bir devlet aygıtı koymak, daha ileriki aşamalarda ise, radikal bir süreci, devleti yıkma sürecini (devlet iktidarı ve her türlü devlet aygıtının sonu) başlatmak için devlet iktidarını ele geçirmelidir. S. 167 (s.61)

Devletin İdeolojik Aygıtları

Marksist klasiklerin kendi deneyim ve meseleleri ele alma usulleri esas itibarıyla siyasal pratiğin alanıyla sınırlı kaldı. S. 167 (kısaltma yaptım. Tam metin böyle değil)

Devlet kuramını geliştirmek için, yalnızca devlet aygıtı ile devlet iktidarı ayırımını değil, açıkça Devletin (Baskı) Aygıtının yanında bulunan, ancak onunla karıştırılmaması gereken bir gerçeği de göz önüne almak zorunludur. Bu gerçeğe kendi kavramının adını vereceğiz: Devletin İdeolojik
Aygıtları.
Devletin İdeolojik Aygıtları (DİA’lar) nedir?
DİA’lar Devletin (Baskı) Aygıtıyla aynı şey değildirler. Marksist kuramda, devlet aygıtının şunları kapsadığını anımsatalım: Hükümet, İdare, Ordu, Polis, Mahkemeler, Hapishaneler vb., ki bunlar bundan böyle bizim Devletin Baskı Aygıtı adını vereceğimiz şeyi oluştururlar. Baskı sözcüğü, söz konusu devlet aygıtının hiç olmazsa en uç noktada (çünkü, örneğin, idari baskı fiziksel olmayan biçimlere de bürünebilir) “zor kullandığını” belirtir. S. 168 (s. 62-63)
Devletin İdeolojik Aygıtları DİA’lar şu kurumlardır:

• Dinsel DİA (farklı Kiliseler’in oluşturduğu sistem).
• Öğrenimsel DİA (farklı, gerek özel gerekse devlet
okullarının oluşturduğu sistem).
• Aile Dİ Ası.20
• Hukuki DİA.21
• Siyasal DİA (değişik partileri de içeren sistem)
• Sendikal DİA.
• Haberleşme DİA’sı (basın, radyo-televizyon vb.).
• Kültürel DİA (edebiyat, güzel sanatlar, spor vb.). s. 169 (s.63-64)

DİA’lar Devletin (Baskı) Aygıtı ile aynı şey değildirler. Birbirlerinden nerelerde ayrılırlar?

İkinci aşamada, devletin birleşik (baskı) aygıtının tümüyle kamu alanında yer almasına karşın, DİA’ların (görünüşteki dağınıklıkları içinde) en büyük bölümünün özel alanda bulunduğunu saptayabiliriz. Kiliseler, Partiler, Sendikalar, Aileler ve bazı Okullar, gazetelerin ve kültürel kuruluşların çoğu, vb. vb., özeldir. S. 169 (s. 64)

DİA’lan gerçekleştiren kuramların özel ya da kamusal olması pek önemli değildir. Önemli olan işleyişleridir. Özel kurumlar aynen DİA’lar gibi “işleyebilir”ler. (s.65)

Devletin (Baskı) Aygıtı “zor kullanarak” işler, oysa DİA’lar ideoloji kullanarak işlerler. S. 170 (s.65)

(sayfa 170 devamı detaylandırıyor bu konuyu)

Devlet iktidarı (ve filancanın elinde olması...) ile devlet aygıtını birbirinden ayırmak gerekir. Ancak, devlet aygıtının iki bedeni kapsadığını da ekleyeceğiz: bir yanda Devletin (Baskı)
Aygıtını temsil eden kurumlar bedeni, öbür yanda DİA’lar bedenini temsil eden kurumlar bedeni. S. 173 (s.68)

ÜRETİM İLİŞKİLERİNİN YENİDEN-ÜRETİMİ ÜZERİNE
 
Üretim ilişkilerinin yeniden-üretimi nasıl sağlanır?

Yerlemin (alt-yapı, üst-yapı) diliyle söylersek: Çok büyük ölçüde hukuki-siyasal ve ideolojik üst-yapı yoluyla sağlanır.

Üretim ilişkilerinin yeniden-üretimi büyük ölçüde, devlet iktidarının devlet aygıtlarında uygulanmasıyla, yani bir yandan DİA’larda, öbür yandan Devletin (Baskı) Aygıtında uygulanmasıyla sağlanıyor. S. 173 (s.69)

1.      Tüm devlet aygıtları hem ideoloji, hem de baskı kullanarak işlerler. Aradaki fark, Devletin (Baskı) Aygıtının ağırlıklı olarak baskıya öncelik vererek işlemesine karşın, DlA’ların ağırlıklı olarak ideolojiye öncelik vererek işlemeleridir
2.      Devletin (Baskı) Aygıtının ayrı ayrı öğeleri bir komuta biriminin, yani devlet iktidarını ellerinde tutan egemen sınıfların siyasal temsilcilerinin uyguladığı sınıf mücadelesi siyaseti biriminin varlığında merkezileşen örgütlenmiş bir bütün oluşturur, ama DİA’lar çok sayıda ve birbirlerinden ayrıdırlar, “görece özerktirler” ve proleter sınıf mücadelesi ile kapitalist sınıf mücadelesi ve onların bağımlı biçimleri arasındaki çarpışmaların sonuçlarını, kimi zaman en uç, kimi zaman da sınırlı biçimlerde dile getiren çelişkilere
nesnel bir alan sağlamaya elverişlidirler.
3.      Devlet (Baskı) Aygıtının birliği, iktidardaki sınıfların sınıf mücadelesi siyasetlerini uygulayan, iktidardaki sınıfların temsilcilerinin yönetiminde birleşmiş-merkezileşmiş örgütü aracılığıyla sağlanmasına karşın, değişik DİA’lar arasındaki birlik egemen ideoloji tarafından, egemen sınıfın ideolojisi tarafından, çoklukla çelişkili biçimlerde sağlanır. S. 174 (s.69-70)
Devletin (Baskı) Aygıtının “kalkanı” ardında üretim ilişkilerinin yeniden-üretimini de büyük ölçüde sağlayanlar gene aynı Devletin İdeolojik Aygıtlarıdır. Egemen ideolojinin, yani devlet iktidarını elinde tutan egemen sınıfın ideolojisinin rolü de ağırlıklı olarak burada gerçekleşir. Bir yandan Devletin (Baskı) Aygıtı ve Devletin İdeolojik Aygıtları, öte yandan da ayrı ayrı DİA’lar arasındaki (zaman zaman gıcırdayan) “uyum” egemen ideolojinin aracılığıyla sağlanır. S. 175 (s.70-71)

Öğrenimsel aygıt, neden kapitalist toplumsal formasyonlarda egemen DİA’dır ve nasıl işler?
Şimdilik şu kadarla yetinelim:

1.      Tüm DİA’lar, hangisi olursa olsun, aynı hedefe yönelir: Üretim ilişkilerinin yeniden-üretimi, yani kapitalist sömürü ilişkilerinin yeniden-üretimi. S. 178 (s. 75) (Diğer maddeler için kaynağa bakınız)


İDEOLOJİ ÜSTÜNE

Marx bu terimi ele aldığında ona, gençlik eserlerinde bile yeni bir anlam verir. Bundan böyle ideoloji, bir insanın ya da bir toplumsal grubun zihninde egemen olan fikirler, tasarımlar sistemidir. S. 182

İDEOLOJİNİN TARİHİ YOKTUR

 
İdeoloji katıksız yanılsama, katıksız rüya, yani hiçlik olarak tasarlanmıştır. Tüm gerçekliği kendinin dışındadır. S. 183

İdeolojinin tarihi yoktur, fakat bu onun içinde bir tarih olmadığı demek değildir.  S. 184

Der. Slavoj Zizek, İdeolojiyi Hatırlamak, Louis Althuser, İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları, Dipnot Yayınları, Ankara, 2013

Louis Althuser, İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları, İthaki Yayınları, 2. Baskı, Çev. Alp Tümertekin, İstanbul, 2016




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder