Düş Hekimi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Düş Hekimi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Mart 2012 Cumartesi

Düş Hekimi - MANİFESTO

 
Elli santim uzunluğunda, on beş santim genişliğinde, iki santim kalınlığında bir tahtayı alıp odana girersin.
 
Bütün ciddi işler, "ya sonra?"lar, felaket senaryoları, ödeyemeyeceğin hesaplar kalır kapının ardında; dudağında bir ıslık, sen tahtanı zımparalarsın.
 
Matkabı "darbeli" konumuna getirir, ucuna da "on"luk duvar delme ucu takarsın. Çıkar yeşil sandalyenin üzerine, çalan telefona aldırmadan tavana iki delik açar, deliklere de çelik dübelleri çakarsın. Dübellerin içine iki sağlam halkayı vidalar, inip aşağıya tavandaki dünyanın sekizinci harikasına bakarsın
 
Sonra tahtanın köşelerine on üç santimlik bir halatın geçebileceği delikler açar, sırf matrak olsun diye çakıyla bir de kalp kazırsın.
 
Halatı deliklerden geçirip, düğüm atar, Bülent Ortaçgil'i dinlerken yine çıkıp yeşil sandalyeye, halatın öbür uçlarını tavandaki halkalara bağlarsın
 
 
... ve hazır olursun;
 
gerilerde kalmış,
gereksiz ayrılınmış,
avuçlarından kaymış,
göz göre göre çalınmış,
bundan sonraki hayatına...

 ve başlarsın sallanmaya;** ** **
 
...
hani o ışıkları kapattığında pırıl pırıl parlayan yıldızlar yapıştırdığın tavanın
bir ucundan, öteki ucuna
 
... ve yumarsın gözlerini;
 
en güzel, en masum dönemin kucaklar seni, uçarak inerken aşağıya.
Pileli eteğiyle annen, yeni traş olmuş yanağıyla baban bekler,
yükselirken yukarıya.
 
Yılların arasından bir kuyruklu yıldız gibi kayarsın;
en kendin gibi, en cesur halinle,
en alman gereken kararları alırsın.

"O fikir" geliverir belki aklına;
daha hızlı, daha da hızlı sallanırsın.
 
Geri dönüşlü uzay yolculuğunda,
en renkli düşler yakıtın, bir asteroitten diğerine uçar,
bir başka diyarda, bir başka güneşle doğmuş çiçeği sularsın.
 
Belki ne kadar sevdiğini gözlerin kapalı, sırtın yere bakarken,

belki de sırt üstü düştüğün yerde, yıldızları sayarken anlarsın


ve atlayıp salıncağından,

        gerekeni yaparsın...
 
 
** ** **
 
Biz salıncak istiyoruz!
 
Biz,
fabrikalarda, floresan lambalı bürolarda, devlet dairelerinde demirbaşa kayıtlı,
basit salıncaklar istiyoruz.
 
Biz kendimize kavuşmak,
en rafine saatlerimizi ayırdığımız ortama ufacık bir renk katmak,
konsolide bütçede, iki dübel, iki halka,
kalp kazınmış tahta bir uzay aracı için ödenek istiyoruz.
 
Biz en ciddi kavgamızı salıncak sırasında yapmak;
 
bir zamanlar,
yani en "kendimiz" gibiyken “normal” olanın,
yeniden “normal” olmasını istiyoruz.

 
            Biz “kendimizi” geri istiyoruz!...

Düş Hekimi - Ayrılıklar Birliktelikler

ayrılıklar da emek ister
birlikteliklerin istediği gibi
 
her ayrılık biraz gecikmiştir ama
 
kağıt üzerindedir  bazı ayrılıklar
kağıt üzerinde bile değilken bazı birliktelikler
 
hiçbir yerde yazmayabilir bazı  kopmaz ayrılıklar
her yerde yazarken çoktan kopmuş birliktelikler
 
silinmez izler kalabilir bazı ayrılıklardan
tek iz kalmazken bazı birlikteliklerden...
 
düş hekimi yalçın ergir 

KADIN YOK – AĞLAMAK YOK

Yıllar önce bir yazı yazmış, ne zaman “No Woman - No Cry” şarkısı çalsa,
bir takım ciğere “mundar” diyen erkeklerin şarkıyı efkarla:

“…
kadın yok – ağlamak yok abicim…”,

olarak algıladıklarını - şarkının aslında ağlayan kadına:

“…
hayır kadın, ağlamak yok;
her şey yoluna girecek…”

diyen kocaman bir destek olduğunu yazmıştım.

“Kadın Yok – Gülmek Yok” da değil miydi? Ben de satırlarımı:

 “…
yoksa hiç olur mu;
bir erkek kadınsız,
bir kadın erkeksiz,
mutlu olabilir mi?”

diye noktalamıştım.

Aslında noktalı virgül koymalıydım
ve kusurunu ilk hemcinsinin gördüğü bir dünyada:

 “…
hiç, bir erkek kadar bir kadını mutsuz edebilen –
hiç, bir kadın kadar bir erkeği mutsuz edebilen olur mu?”

diye devam etmeliydim.

Arkasından da:

 “…
ağlayabildiğin kadar gülebilir,
mutsuz olabildiğin kadar mutlu olabilirsin...”

diye kocaman bir teselli vermeliydim.

Ve kağıt mendilime yine “No Woman - No Cry”ın:

 “…
iyi dostlarımız var,
kaybettiğimiz iyi dostlar var
yol boyunca,
bu harika gelecekte
unutamazsın geçmişini,
bu yüzden sil gözyaşlarını…”

satırlarını eklemeliydim.

Dünyadaki tek erkeği, dünyadaki tek kadını kaybedip,
dünyadaki son erkekten, dünyadaki son kadından kurtulanlara,
yoldaki iyi dostlarıma, aynı zaman diliminin yolcularına,
gülen gözlerin, elbette güzel günlerin eşliğinde sabırla

ve “hep” sevgiyle…

düş hekimi yalçın ergir



30 Ekim 2011 Pazar

Sevgili Kızım - Düş Hekimi


Sevgili kızım;

tek kullanımlık yaşam, sana verilmiş en değerli hediyedir

ve kalitesi, yüreğinle verdiğin kararlar, esirgememiş emek,

uğraşılarına baktığın pencere ile ilgilidir.

** ** **

Aslında tüm bir yaşam

olması istenen gibi değil;

olmasını istediğin gibi olmalıdır.

Bunun bedeli ağır olabilir;

ama hiçbir bedel,

başkasının yaşamını yaşamaktan

daha ağır değildir.

** ** **

Yaşam şikayetlerle, karalayıp silmelerle, haddini bildirmelerle yitirilmeyecek kadar kısa ve değerlidir.

Ancak görmeye cesaret ettiğin düşler gerçekleşir ve hiçbir yaş düş kurmana engel değildir.

Düşlerin, bedenin varamayacağı limanlara götürecek tek yelkenlidir

ve gidilen yol, varılacak noktadan daha önemlidir.

Yaşamın uzunluğu, brüt yıl sayısı ile değil, ürettiklerinin katsayısıyla, ardında bıraktığın sürülmüş topraklarla ifade edilir. Tek iz bırakmadan, tek çivi çakmadan, tek tohum ekmeden gelinip geçilmiş bir yaşam, açılmadan iade edilmiş bir zarf gibidir.

Her insanın işini sevmesi gereklidir;

sevmediği bir işte çalışmak kader değil, ruhi tembelliktir. Azim, aşk ve sağlık, seveceğin işi bulmada ya da kurmada - olmazsa olmaz - sermayedir. Vicdan ve haksızlığa direnç ise, bu hazinenin koruyucu melekleridir. Akan suları durduracak mazeretler söylense de, gerisi hikayedir.

Önce kendine güvenirsen ve bilgiliysen;

hiçbir yaş yepyeni bir başlangıca engel değildir. Tek kullanımlık yaşam, gerekmese bile her yaşta - her şeye yeniden, yeniden, yeniden başlayabilme inancıyla güzeldir.

Önce kendinden verirsen ve emeğini esirgemezsen;

keyif de çıkagelecektir – gönül penceresinden görebilirsen.

** ** **

İş, yaşamın en önemli dilimidir;

her işte bir keyif gizlidir

ve yaşam hak edilmiş keyifle güzeldir.

Sonlu yaşamının, son anına kadar yeniden başlayabilmen,

sonsuz öğrenmenin, öğretmenin, üretmenin keyfini düşler gibi görebilmen

ve görmemeye - göstermemeye yeminli gözlere de gösterebilmen dileğimle…

düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com