Divan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Divan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Temmuz 2011 Cuma

Fuzuli - Gazel 2


Yarab! Beni aşkın belasıyla dost eyle;

Beni bir an olsun aşkın belasından ayırma.

Dert çekenlerden yardımını azaltma;

Yani beni çok belalara düşür.

Ben var oldukça bela isteğimi eksik etme;

Ben belayı isterim, çünkü bela da beni ister.

Aşkın belasında ağırbaşlılığımı bozma;

Sonra dost kınayıp da vefasız demesin.

Sevgilinin güzelliğini gittikçe daha da arttır.

Geldikçe beni onun derdine daha beter tutkun yap.

Onun ayrılığında vücudumu öyle zayıflat ki,

Sabah yeli beni götürüp ona kavuştursun.

Allahım! Fuzuli gibi bana gururu, kibri nasip edip,

Beni benliğime sımsıkı bağlama.

Fuzuli - Gazel

Kimden vefa istedimse ondan hep cefa gördüm.

Bu vefasız dünyada kimi gördümse vefasız olduğunu anladım

Kime çare bulsun diye derdimi anlattımsa,

Onu benden de beter bir dert içinde gördüm.

Kederli gönlümden hiç kimse üzüntümü defetmedi.

Temizlikten dem vuran dostları hep iki yüzlü gördüm.

Suyun eteğini tutsam, akıp benden yüz çevirir.

Aynadan sadakat umsam isteğimin aksini görürüm.

Umut kapısına ayak bastım başıboşluk el verdi.

Hüner ipliğinin ucunu yakaladım, elimde yılan oldu.

Felek bana kara bahtımın yıldızını yüz kez gösterdi.

Ben bahtsız, ona ne zaman baksam, kapkara gördüm.

Fuzuli! İnsanlardan yüz çevirsem beni ayıplama

Çünkü kime yüzümü döndüm, ondan yüz kötülük gördüm.

30 Haziran 2011 Perşembe

Kadı Burhaneddin


Tuyuğ

Güzelin işşi azarlamak ve naz etmek olur,

Gözleri bir büyücü cadı, gamzesi de ortalığı karıştırıcı olur.

Ey gönül! Sen bütün bunlara tahammül et, sabret;

Çünkü, sevgiliye kavuşmak zamanla, yavaş yavaş olur

"Bunca ki yandım yanarım, billah ki usanmamışım"

Kadı Burhaneddin maceracı bir kişiliğe sahip ilginç bir şairdi. Kadı olarak çalıştığı devlet içinde saltanat soyundan gelmese de iktidara ulaşabilen bir kişi. Şair. 18 yıl kendi adını taşıyan bir devleti idare eediyor. İlim adamlığı yanında sanatçı ve siyasi kişiliğini de aynı ölçüde öne çıkarıyor.

Yukarıdaki mısra onun Sivas kalesinde Akkoyunlularca idamıyla sona eren renkli ve maceracı hayatının bir yansıması gibidir. Üzerinde çalışılmayı hak eden, merak uyandırıcı bir isimdir Kadı Burhaneddin.

Tuyuğ

Hakka şükür koçlarun devrânıdur.
Cümle âlem bu demün hayrânıdur.
Gün batardan gün toğan yire değün.
Işk erinün bir nefes seyrânidur.

Şeyyad Hamza(14 yy)

Gazel

Ecel eline kocaman bir kadeh almış

O kadehin içi ibret verici olaylarla dolu


Kimine kadehi yeni sunuyor,kimine de içirmiş,

Kimi de sarhoş olmuş, sürekli olarak toprakta yatıyor.


Zengin, yoksul, büyük, küçük, herkes

O sakinin elinden birer birer içer.


Ne güzel şerbet ki ondan bir defa içen

Ne sabah olduğunu bilir ne akşam olduğunu bilir.


Bu nasıl şerbet ki rengi ve mahiyeti bilinmez;

Kırmızı mı, beyaz mı, yıllanmış mı, taze mi?


Bu saki nice arslan gibi kişilerin sırtını yere getirmiştir.

Nice ejderhalar ona boyun eğmiştir.


Bu saki sultanları (bile) yatırdı.

Ki Anadolu ve Şam onların bir köyü idi.


İnternette bulduğum çeviri:

Ecelin elinde bir ulu kadeh var
Ki içi dolu ders verici olaylar

Kimine ayak sunar kimine içirmiş
Kimi toprakta esrik sürekli yatar

Ki bir bir içer o sakinin elinden
Zengin yoksul küçük büyük olanlar

Ne güzel şerbet ki bir kez içenler
Ne sabah ne akşam olduğunu anlarlar

Ne şerbettir ki bu hiç rengi bilinmez
Kızıl mı ak ham ya olgun anlamazlar

Ne aslanları yatırmış bu saki
Boyun eğmiştir ona ne ejderhalar

Nice sultanları yatırdı bu saki
Ki Anadolu’yu Şam’ı köy sayardı onlar

Özgün Metin:

Ecel tutmuş elinde bir ulu câm
Ki ol câmın içi dolu ser-encâm

Kime ayak sunar kime içürmiş
Kimi esrük yatur toprakta mûdam

Ki bir bir içer ol sâkî elinden
Bay u yohsul ulu kiçi has u âm

Zehî şerbet ki bir kez andan içen
Ne subh olduğunu bilür ne ahşam

Ne şerbettir bu hiç rengi bilünmez
Kızıl mı ak mıdur yâ puhte yâ nâm

Ne arslanları yaturmuş bu sâkî
Ne ejderhâlar olmuştur ana râm

Selâtinleri yaturdu bu sâkî
Ki bunlar bir köyü idi Rum u Şâm

27 Haziran 2011 Pazartesi

Baki


Baki

Dünyanın süslerinden el çekmeye niyetim var
Yakında yokluk derler bir şehre seyahatim var

Uçtu gitti bu göklerden inleyen gönül kuşum
Fırsat bulamaz oldum yolculuk kederim var

İçse bir aşık -ta kıyamete kadar ayılmaz
Feleğin meclisinde -bilmem kadehinde ne haller var

Bu haller ile ey gönül sağ olmaktansa alemde
Dilberlerin gam derdinden ölmekte incelik var

Gittikçe viran gönül ülkesini harap ediyor
Zamanın bu cefasından bir şaha şikayet var

Baş vermeye razıdır da dünyaya gönül vermez
Ayrılık ehlinin ey Bâkî başında saadet var.

(Günümüz diline uyarlayan: Adnan Durmaz)

Âlâyiş-i dünyâdan el çekmege niyyet var
Yakında adem dirler bir şehre azîmet var

Uçdı bu fezâlardan mürg-ı dil-i nâlânım
Ârâm idemez oldum efkâr-ı seyâhat var

Nûş eylese bir âşık tâ haşre dek ayılmaz
Bezm-i feleğin bilmem câmında ne hâlet var

Bu hâlet ile ey dil sağ olmada âlemde
Derd ü gam-ı dilberle ölmekte letâfet var

Gitdükçe harâb eyler mülk-i dil-i vîrânı
Dehrün bu cefâsından bir şâha şikâyet var

Ser terkine kâ'ildir dünyâya gönül virmez
Terk ehlinin ey Bâkî başında sa'adet var.

26 Haziran 2011 Pazar

Ziya Paşa Terkib-i Bend


İkbâl için ahbâbı siâyet yeni çıktı
Bilmez idik evvel bu dirâyet yeni çıktı

(Yükselmek, iyi bir mevkiye gelmek için dostlarını çekiştirmek yeni çıktı, önceleri bu beceriksizliği bilmezdik, bu da yeni çıktı)

Sirkat çoğalıp lâfz-ı sadâkat modalandı
Nâmus tamam oldu hamiyyet yeni çıktı

(Hırsızlık çoğalıp sadakat sözü moda haline geldi, namusu bitirdik, hamiyet yeni çıktı)

Düşmanlara ahbâbını zemm oldu zerafet
Dildardan ağyâra şikâyet yeni çıktı

(Düşmanlara dostları yermek bir incelik oldu; başkalarına gönül dostlarından şikayet yeni çıktı)

Sâdıkları tahkîr ile red kaide oldu
Hırsızlara ikram ü inayet yeni çıktı

(Sâdık kişileri aşağılama, reddetme benimsenir oldu; hırsızlara ikram ve yardım yeni çıktı)

Hak söyleyen evvel dahi menfûr idi gerçi
Hainlere amma ki riayet yeni çıktı

(Her ne kadar doğruyu söyleyenler de önceleri nefretle karşılanmışsa da ancak hainlere uyma yeni çıktı)

Evrak ile ilân olunur cümle nizâmât
Elfâz ile terfîh-i ra'iyyet yeni çıktı

(Bütün düzenlemeler bazı kâğıtlar ile ilan olunur, söz ile halkın refaha eriştirilmesi ise yeni çıktı)

Âciz olanın ketm olunur hakk-ı sarîhi
Mahmîleri her yerde himâyet yeni çıktı

(Güçsüz olanın en belirgin hakkı saklı tutulur, himaye görenleri her yerde korumak yeni çıktı)

İsnâd-ı ta'assub olunur merd-i gayûra
Dinsizlere tevcîh-i reviyyet yeni çıktı

(Gayretli kişiler taassubla suçlanırken dinsizlere özgü derin düşünce yeni çıktı)

İslam imiş devlete pâ-bend-i terakki
Evvel yoğ idi işbu rivâyet yeni çıktı

(Devletin yükselmesine engel olan İslamiyet imiş, önceleri yoktu, bu rivayet yeni çıktı)

Milliyyeti nisyan ederek her işimizde
Efkâr-ı Firenge tebaiyyet yeni çıktı

(Her işimizde millî benliğimizi unutarak Batı düşüncesine körü körüne bağlılık yeni çıktı)

Eyvah bu bâzîçede bizler yine yandık
Zîra ki ziyan ortada bilmem ne kazandık

(Eyvah bu oyunda bizler yine yandık, çünkü zarar ortada bu konuda bilmem biz ne kazandık)

Ziya Paşa

Siham-ı Kazadan – Nef’i


Siham-ı Kaza’dan

Gürci hınziri a samsunı muazzam a köpek

Kandesin kande nigehbanii alem a köpek

(kande: şeker,

nigehbani : gözetmen,bekçilik)


Vay ol devlete kim ola mürebbisi anın

Bir senin gibi deni cehli mücessem a köpek

( mürebbi: terbiyeci, terbiye eden.

Deni: soysuz, alçak,

Cehl: cahil

Mücessem:tecessüm etmiş,cisimlenmiş)

Ne güne kaldı medet Devleti Ali Osman

Hey yazık hey ne musibet bu ne matem a köpek



Ne ihanettir o sadra bu zemanda andan

Olmaya sahibi bir asafı Ekrem a köpek

(sadr: Meclisin önü ve en muteber yeri. Reisin oturduğu yer.

Asaf: vezir

Ekrem: çok cömert)

Paymal eylediniz saltanatın ırzını hep

Yok yere oldu telef ol kadar adem a köpek

(Paymal: Ayak altında kalmış, mahvolmuş, telef olmuş, sürünmüş.)

Sen kadar düşmeni devlet mi olur a hınzir

Ne durup saltanatın sahibi bilmem a köpek



Addolunsa eğer esbabı nizamı devlet

Seni katleylemedir cümleden akdem a köpek

(Add: Hesablamak. Saymak.

Esbab: sebep,

Nizam: İcaba göre yapılan kanun,sıra, dizi,düzen)

Ehli dil düşmeni din yohsulu bir mel’unsun

Öldürürlerse eğer can becehennem a köpek



Sende İslam eseri olsa eğer zerre kadar

Eylemezdi Alamanzadeyi hemdem a köpek

(hemdem: canciğer arkadaş)

Bu kadar cürm ile sen sağ olasın da yine ben

Vecibülkatl olam ey bahteki azlem a köpek

(cürm: kabahat,kusur

katl edilmesi gereken,

Bahtek: şanslı)

Hele bu hükme gavur kadısı olmaz razi

Kande kaldı müselmanı müsellem a köpek

(kande: şeker)

Seni hicvetmek ile katle neden istihkak

Sen nesin bilmem eya kafiri müphem a köpek

(istihkak: hak edilen.

Müphem: Mutlak âşikâr olmayan. Belirsiz.

Eya: acaba)

Sana şetmeylemek olursa eğer katle sebep

Katliam eyle hemen durma demadem a köpek

(şetm: sövme, sövüp sayma)

Bigüneh katle rıza var mı şeraitte sora

Gör ne der hazreti müftii mükerrem a köpek

(mükerrem: Hürmet ve tâzim edilen.)

Tutalım müfti sükut eylese hak söylemede

Yok mu bir dadğerü a’delü ahkam a köpek



File naçar meğer yükledeler tabutun

Çeke mezciyfli murdarını adem a köpek

(naçar: çaresiz,

Mezc:katmak,karıştırmak)

Filler de çekemezse ne acep laşeni kim

Var mı bir sencileyin divi mücessem a köpek

(senc: tartan, ölçen, değerlendiren.

Div: dev

Mücessem: cisim))

Çak çak etmiş iki tiği zebanımla seni

Kande buldum bu kadar yareye merhem a köpek



Ki firamuş edüp ol mertebe zahmın acısın

Kurtulup yine ısırdın beni muhkem a köpek



Sonra duydum sen ol fahişe kişkirdiğini

Hak belasın vere ol fahişeye hem a köpek



Ondan a’la bilür olmazdı benim kadrimi hiç

Yalınız ben demezim der bunu alem a köpek



Garazım cehlini tahkiktir anın yoksa

Sen kadar har olayım kendim öğersem a köpek

(cehl: cahillik,

Har: adi)

Sana nisbetle her ender har iken Veysi’ye

Yaraşır dense hari Deccal ile tev’em a köpek

(tev’em: ikiz,benzer,eş)

Sen karar har da olur mu acaba dünyada

Harsın amma hari Deccal ile tev’em a köpek



Kafirim ger seni hicvettiğime nadim isem

Hak huzurunda ya senden unutursam a köpek

(nadim: pişman

Ger:eğer\ Ger: uyuz hastalığı)

Her ki ba ma bisitized behude istized

Hak elimde ne kadar çerb çalarsam a köpek

(ma: biz,

Çerb:Besili, semiz, yağlı. Muvafık, münasib, uygun.)

İtikadımca gaza eyledim inşallah

Hak bilür yok yere ben kimseye söğmem a köpek



Men ne anem ki zebüni keşem ez çarhı felek

Feleği hicvederim cevrini görsem a köpek

Haşredek sağ kalursam da sana şetmederin



Hak sözü söylemeden hiç usanmam a köpek

(haşr: Toplanmak, bir yere birikmek.

Şetm: sövmek)

Hatırı devlet içün ya talebi cennet içün

Terkolur mu bu kadar ma’nii mülhem a köpek



Beni incitmeyiceksen yine bu hicvi cedit

Olmamıştı dahi vallahi musammem a köpek

(musammem: Kararlaşmış. Hakkında karar verilmiş olan.

Cedid: yeni)

Siham-ı Kazadan – Nef’i