Fernando Pessoa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Fernando Pessoa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Eylül 2014 Pazartesi

Eski Denizler


Ah, gidebilmek, nasıl olursa, nereye olursa!
Gidebilmek o açık denizlere, dalgalar, tehlikeler içinden,
Yol almak açıklara, başka yerlere, Soyut Uzaklığa,
Belirsizlik içinde, gizemli gecelerin karanlığında
Rüzgara, kasırgaya kapılmış bir toz zerresi gibi sürüklenircesine!

Gitmek, gitmek, hiç durmadan gitmek!
Kanatlanmak için tutuşuyor olanca kanım!
İleri atılmak istiyor bütün bedenim!
Sellere kapılmış gibi bütün imgelemim
Çırpınıyor, kükrüyor, kanıma sığamıyorum!
Köpük köpük oluyor kızışan isteklerim
Ve kayalarda patlayan bir dalga gibi tenim!
 

Fernando Pessoa - Uzaklar, Eski Denizler

7 Nisan 2012 Cumartesi

Düşlerine sığınanlara



İyi bir düşçü asla uyanmaz.
 
Fernando Pessoa

22 Ocak 2012 Pazar

FERNANDO PESSOA - Sırların Cebri

Lisbon Revisited (1923)

Hayır : hiçbir şey istemiyorum.
Hiçbir şey istemiyorum dedim.

Sonuçlarınızla gelmeyin bana!
Tek sonuç ölmektir.

Estetik getirmeyin bana!
Ahlaktan söz edilmesin!

Uzak tutun benden ne varsa metafizik adına!
Eksiksiz sistemlerin çığırtkanlığını yapmayın bana, fetih defilesi yapmayın önümde

Bilimler (bilimler, Tanrım! Bilimler) –
Bilimler, sanatlar, modern uygarlık!

Ne kötülük yaptım ben tanrılara?
Hakikat onlardaysa, kendilerine saklasınlar!

Teknisyenim ben, ama tekniğin içindedir benim tekniğim.
Deliyim ben bunun dışında, mutlak bir deli olma hakkıyla.
Mutlak bir deli olma hakkıyla , işitiyor musunuz beni?

Bunaltmayın beni, tanrı aşkına!

Evli, işe yaramaz, sıradan ve nazik olmamı mı istiyorsunuz benim?
Bunun tersi olmamı mı istiyorsunuz, herhangi bir şeyin tersi?
Başka biri olsaydım eğer, kapris yapardım hepinize.
Ama böyle, kendim gibi, sabırlı olun!
Bensiz gidin cehenneme,
Ya da bırakın beni tek başıma gideyim cehenneme!
Niçin beraber gidecekmişiz?

Koluma girmeyin!
Koluma girilmesini sevmem. Yalnız olmak isterim.
Söyledim size yalnızım ben!
Ah, ne sıkıcı size eşlik etmemi istemeniz!

Ey mavi gökyüzü -çocukluğumunki gibi-
Boş ve kusursuz ezeli hakikat!
Ey ata yadigarı, sessiz, uysal tejo,
Gökyüzünün yansıdığı küçük hakikat!
Ey yeniden kavuştuğum acı, dünün ve bugünün Lizbon’u!
Bana bir şey vermiyorsun, benden bir şey almıyorsun, hissettiğim hiçliksin sen.

Rahat bırakın beni! Gecikmem, ben ki asla gecikmem…
Ve geciktikçe Dipsiz Derinlik ve Sessizlik yalnız kalmak isterim ben!
‘FERNANDO PESSOA’ (Alvaro De Campos..)






‘SAYISIZ varlıklar yaşar içimizde,
Düşünsem de, hissetsem de, bilmem
Kimdir düşünen hisseden kim.
Ben sadece bir mekânım
Hissedilen ya da düşünülen.

Birden fazla ruhum var benim.
Benden fazla ben var bende.
Yine de varım
Herkesten farksız olarak.
Sustururum onları : ben konuşurum.

Kesişen içgüdüleri
Hissettiklerimin ya da hissetmediklerimin
Tartışırlar içimde.
Bilmiyorum onları. Hiçbir şey yazdırmazlar
Var olduğum ben’e : ben yazarım

YALNIZSIN. Kimse bunu bilmiyor. Sus ve aldat.
Ama aldatıcı görünmeden aldat.
Asla umma sende daha önce var olmayan bir şeyi,
Herkes kendisiyle hüzünlüdür.
Güneş senindir güneş varsa, dallar eğer dalları arıyorsan,
Şans eğer şanssa sana düşen.

BEKLİYORUM, sakince, meçhulü-
Kendi geleceğimi ve her şeyinkini.
Sonunda her şey sessizlik olacak,
Hiçliğin yüzeceği denizden başka.

HİÇTEN hiç kalır. Hiçiz biz.
Biraz güneş biraz hava ardımızda bırakır
Üstümüze çöken solunmaz karanlığını
Mütevazı ve kaçınılmaz toprağın,
Ertelenmiş cesetlerdir yaratılan.

Yapılan yasalar, seyredilen heykeller, yazılar odlar-
Hepsinin kendi mezarı var. Eğer biz,
Bir iç güneşin kan verdiği tenler,
Yaşlanıyorsak, onlar niye yaşlanmasın?
Hikâyeler anlatan hikâyeleriz biz, hiç.
‘FERNANDO PESSOA’ (Ricardo Reis..)
‘SIRLARIN CEBRİ..’ , FERNANDO PESSOA, Çeviri :IŞIK ERGÜDEN, NİSAN Yayınları,38 Sayfa, Kasım 1995..

13 Haziran 2011 Pazartesi

‘ne zaman sadece heyecanlı bir özlem olmakta karar kılacaksın..’ – FERNANDO PESSOA

164

eylemsizlik bütün dertlerin tesellisidir.. hareket etmemek bize her şeyi verir.. hayal etmek her şeydir , sonunun eyleme varmaması koşuluyla.. insan sadece düşlerinde dünyanın kralı olabilir.. ve kendini gerçekten tanıyan herkes , dünyanın kralı olmayı arzuladığının farkındadır..

düşünmek , ama varolmamak ; işte bunu yapan kraliyet tahtına oturmuş demektir.. istek duymaksızın arzu duymayı başarmak , taç giymek gibidir.. sırt çevirdiğimiz her şeye sahip oluruz böyle ; çünkü varolmayan gün ışığında ya da varolması mümkün olmayan ay ışığında onları sonsuza dek düşleyerek hep aynı kalmalarını sağlayabiliriz..

239

insan her şeyden bıkar , anlamak hariç.. bu cümlenin anlamını kavramak bazen zor oluyor.. bir sonuca varmak için düşünmek insanı yorar , çünkü ne kadar düşünür , tahlil eder , görürsek , sonuca o kadar zor varırız..

o zaman insan öyle bir eylemsizliğe düşer ki , o haldeyken göz önünde olanı iyice anlamak olur tek derdimiz , bir estet tavrıdır bu , çünkü aslında ilgilenmediğimiz halde anlamak isteriz , anladığımız şeyin doğru olup olmadığını umursamayız ; sadece anladıklarımızın içinde her şeyin tam olarak nasıl sunulduğuna ve bu sunuluş biçiminin nasıl bir güzellik statüsü kazandığına bakarız..

insan düşünmekten , kendine özgü görüşlere sahip olmaktan , eylemek için düşünmeyi istemekten yorulur.. ama geçici olarak da olsa , başkalarının görüşlerini benimsemekten yorulmayız.. içimizde uyandırdıkları eğilimlere itaat etmez , sırf üzerimizdeki etkilerini görmek amacıyla yaparız bunu..

270

sanat , varolmak denen iğrenç şeyden kurtulmamızı sağlayan bir yanılsamadır.. danimarka prensi hamlet’in çektiği çileleri , azabı hissettiğimiz sürece kendi başımıza gelenleri hissetmez oluyoruz – bize ait oldukları için aşağılık şeylerdir bunlar , zaten aşağılık olmak doğalarında vardır..

aşk , güneş , uyuşturucu ve sakinleştiriciler sanatın belli başlı dallarıdır ya da daha doğrusu , kendi yarattıkları etkileri üretmenin temel yolları.. ne var ki , ister aşk , ister güneş , ister uyuşturucular olsun , hepsi kendilerine has hayal kırıklıklarıyla gelir.. aşk bıkkınlık verir , umudumuzu kırar.. güneşin ardında uyanırız ve uyuduğumuz sürece yaşamamışızdır.. uyuşturucuların bedeli , organizmayı uyarırken çökertmeleridir.. ama sanatta hayal kırıklığı yoktur , çünkü her şeyin bir aldatmacadan ibaret olduğu daha baştan kabul edilmiştir.. sanatta uyumak yoktur , çünkü sanat insanı uyutmaz – rüya görüyor olsak bile.. sanattan zevk almanın ne bir bedeli vardır ne de vergisi..

sanatın verdiği zevk aslında bize ait değildir ; dolayısıyla acılarla ya da pişmanlıklarla bedelini ödemek zorunda kalmayız..

sanat denince , zevk veren , ama bize ait olmayan her şey bunun içine girer : gelip geçen birinin bıraktığı iz , bir gülümseyiş , batan güneş , şiir , nesnel evren..

sahip olan , kaybeder.. bir şeye sahip olmaksızın hissedeceğini hisseden ise o şeyi korumuş olur , çünkü o şeyin içinden özünü çekip almasını bilmiştir..

403

çiçek dürbünü..

konuşma.. fazlasıyla olaysın.. karşımda durmana üzülüyorum.. ne zaman sadece heyecanlı bir özlem olmakta karar kılacaksın.. o zamana dek kaç kadın olacaksın kim bilir.. ve seni görebileceğimi düşlemeye mecbur olmak , kimsenin geçmez olduğu eski bir köprü.. hayat bu işte.. ötekiler kürekleri bıraktı.. birlikler emir tanımaz oldu.. süvariler şafak ve mızrak şakırtıları arasında gitti.. şatoların tekrar ıssız kalmayı bekledi.. rüzgarlardan yüksek ağaç taburlarını terk eden olmadı.. gereksiz sundurmalar , emin ellere bırakılmış değerli kaplar , kehanetlerin belirtileri – bütün bunlar tapınakların derinliklerinde secdeye varan alacakaranlıklara aittir , bizim şimdiki buluşmamıza değil , çünkü parmaklarının ve geciken kıpırdanışlarının dışında , gölgelerini yayan ıhlamur ağaçlarının varolması için hiçbir neden yok..

uzak topraklar için sayısız nedenler.. kral vitraylarından mamul anlaşmalar.. dini tablolardaki o zambak.. kafile kimi bekliyor.. kayıp kartalı tekrar nereye dikmişler..’

‘HUZURSUZLUĞUN KİTABI..’ , FERNANDO PESSOA , Çeviri : SAADET ÖZEN , CAN Yayınları , Ekim 2006 , 536 Sayfa..




10 Ocak 2011 Pazartesi

Tanımaya Başlıyorum Kendimi. Ben yokum.



TANIMAYA BAŞLIYORUM KENDİMİ. BEN YOKUM..
Tanımaya başlıyorum kendimi. Ben yokum.
Olmak istediğimle başkalarının gözündeki ben..
Arasındaki boşluğum ben.
Ya da o boşluğun yarısı , çünkü orada da hayat var..
Sonunda ben oyum işte.
Işığı söndür, kapıyı kapa, son ver koridorda
Terliklerini sürüklemeye.
Rahat bırakın beni odamda tek başıma..
Aşağılık bir yer bu dünya.
(1933)

YİTİRMEK ÜLKELERİ
Yola çıkmak ! Yitirmek ülkeleri !
Bir başkası olmak süresiz,
Yalnız görmek için yaşamaktır
Köksüz bir ruhu olmak !
KİMSEYE AİT OLMAMAK, KENDİME BİLE !
DURMADAN GİTMEK, SONU OLMAYAN
BİR YOKLUĞUN PEŞİNDE
VE ONA ULAŞMA İSTEĞİ İÇİNDE !
BÖYLE YOLA ÇIKMAKTIR YOLCULUK.
AMA BEN AÇIK BİR YOL DÜŞÜNDEN ÖTE,
BİR ŞEYE GEREK DUYMUYORUM YOLCULUĞUMDA.
GERİSİ SADECE GÖK VE TOPRAK.
(1933)
RNANDO PESSOA (Türkçesi : CEVAT ÇAPAN)

Huzursuzluğun Kitabı



BİR KÖŞEYE ATILMIŞIM

‘…… ASLA BİR GELECEĞE SAHİP OLMAMIŞ OLDUĞUM GÜNLERDEN BİRİNDEYİM…… KARŞIMDA YALNIZCA BİR SIKINTI DUVARIYLA KUŞATILMIŞ , TAŞ KESİLMİŞ BİR ŞİMDİ VAR. Irmağın karşı kıyısı , karşıda bulunduğuna göre , asla bu taraftaki kıyı değil; çektiğim acıların tek nedeni de bu. Nice limanlara yanaşacak gemiler var elbette , ama hiçbiri hayatın ıstırap vermez olduğu limana varmayacak , her şeyi unutabileceğimiz bir rıhtım da yok. ÜSTÜNDEN ÇOK ZAMAN GEÇTİ BUNLARIN, AMA BENİM HÜZNÜM HEPSİNDEN ESKİ.
Ruhum bu haldeyken , hayatın hırpaladığı dertli bir çocuk olduğumu bedenimin tüm bilinciyle hissediyorum.. BİR KÖŞEYE ATILMIŞIM, oyunlar oynayan başka çocukların seslerini duyuyorum. Dalga geçer gibi verdikleri kırık, teneke oyuncağı sımsıkı kavrıyorum. Bugün, 14 Mayıs , saat akşam dokuzu on geçe , hayatımın bütün tadı, bütün değeri işte bundan ibaret.
Tutsaklığımın sesiz pencerelerinden gördüğüm bahçede bütün salıncaklar dalların üzerinden aşırtılmış, şimdi öylece sarkıyor; en tepeye dolanmışlar; YANİ, FİRAR ETTİĞİMİ DÜŞLEYECEK OLSAM, ZAMANI AŞMAK İÇİN GÜVENEBİLECEĞİM SALINCAKLARIM BİLE YOK.
HAYAT FISIR FISIR , YUDUM YUDUM , DURA DURA CANIMI YAKIYOR ……’ –
FERNANDO PESSOA