Filibeli Ahmed Hilmi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Filibeli Ahmed Hilmi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Ekim 2015 Perşembe

A’mak-ı Hayal - Filibeli Ahmed Hilmi

Malumdur ki eğlenceye fiden birinin, cenaze alayındakilere özgü üzüntü bir manzara sergilemesi çekilir bir şey değildir. Çünkü üzüntü, sevinçten daha bulaşıcıdır. S. 15

Bu alemde olan her şey benim sıfatımdır. Ben olmasaydım, hiçbir şey olmazdı. Ben “hep”im ya da “hiç”im. Ben “hiç”im ya da “hep”im. Zaten “hiç” ve “hep” aynıdır, tek şeydir. Fakat cahil insanlar ayno şeyi iki farklı isimle anıyorlar. S. 16

Yalnızca ben “var”ım. Çünkü “hiç”im ve “yok”um. Varlığım mutlaktır. Yokluk bağımlı olan için vardır. S. 17

Ahmet Raci mi? İnsanlığın ismine el koymuşsun nurum. İnsanoğlu fazlaca aciz, zayıf ve muhtaç olduğu için hayatını rica ile devam ettirir. Raci demek, insan demektir.  S. 19

El öpmek?... Niçin? Dedi. İstersen konuşalım. Fakat konuşmaktan ne çıkar ki! Kim bilir şimdiye kadar kaç merkep yükü kitap okudun. Fakat bunlardan ne anladın? Hiç, değil mi? İnsanlar neyi bilirler? Zevk ve bencilliklerinin arzuladığı sanatsal birtakım şeyleri… fakat hak ve hakikat  hususunda ne bilirler; Hiç! Akıl yoluyla hakkı bulmak mümkündür. Fakat bilmek, anlamak mümkün mü? Ne konuşalım? Harfleri bir araya getirerek hikmet bilinebilir mi? S. 20

Bu şuun ve bu âlem
Bî sebat ve bî kıdem
Nerde Havva, âdem
Varsa aklın ey dedem

Dem bu demdir dem bu dem
Dem bu demdir dem bu dem

Yâd-ı mazi bahşeder
Hayf u âlâm ü keder
Olma meşgul-ü kader
Kimse kalmaz hep gider

Dem bu demdir dem bu dem
Dem bu demdir dem bu dem

Sen gibi bir saile
Hayf değil mi ğaile
Olma meşgul hâl ile
Derd-i istikbal eyle

Dem bu demdir dem bu dem
Dem bu demdir dem bu dem

Bu hayatta yok vefa
Her günü derd ü cefa
Ey müştak-ı safa Ömrünü etme heba

Dem bu demdir dem bu dem
Dem bu demdir dem bu dem

Kim bilir Edhem imiş
Bilmeyen sersem imiş Ğayeti bir dem imiş
Maadası hem imiş
Dem bu demdir dem bu dem
Dem bu demdir dem bu dem

Küçük bir kuş, böcekleri, daha büyük kuşlar küçük kuşları yiyor. Büyük kuşları da bazen gıdasızlık, bazen da soğuk mahvediyor. Bir böcek tohumlan yiyor. 51 O böcek de başka bir hayvanın gıdası oluyor. O hayvanı da bir diğeri yutuyor. Bir koyun otları yiyor, siz de koyunu yiyorsunuz. Bu alem birbirini yemek, mahvetmek için kurulmuştur. Her şey birbirinin değişmez düşmanıdır. Birbirinin ihtiraslı dişlerinden ve yem olmaktan kurtulanları da bir gün gelir ecel denilen büyüleyici korkunç mahluk yutuyor. İşte hakikat budur. S.37

Oğlum! İlim ve hikmetin değerini anlaman gerekiyor. Bu yüzden yaya yolculuk yapacaksın. Karşılığında yüksek ücret ödenmeyen bir şeyin değeri anlaşılmaz. S. 48

İlim bir noktadır.
Fakat onu cahiller çoğaltmıştır. Hz. Ali

İnsanların yüzbinlerce sene yeni kelimeler türetmek için uğraşmasına rağmen hala gerektiği kadar kelimenin olmayışı ne tuhaf değil mi? S.79


-Tamam, şenlik yapılacak. Bir kedi yavrusu için…
Azizim! İnsanlar mantığı, kedi söyledikleri doğru görünsün diye icat etmişlerdir. Şimdi sana desem ki, “falan memleketin kralının bir oğlu dünyaya geldi. O millet şenlik yapıyor.” Bu duruma hiç şaşırmaz, belki de bunu son derece normal bulursun. Fakat bir düşün! Birinci olarak, bu çocuğun yaşayıp yaşamayacağı meçhul; ikinci olarak, iyi birisi olup olmayacağı meçhul; üçüncü olarak, insan olduğu için iyiye değil de kötüye meyletmesi ihtimal dahilinde; dördüncü olarak, kral çocuğu olduğu için kibirli, zalim, bencil, hatta cahil olması bile olası. Bu özelliklere sahip olma ihtimali yüksek bir çocuk için şenlik yapılmasını normal karşılarken, Zararsız’ın dünyaya gelişine, iki kişinin sevinmesini niçin garipsiyorsun? (Zararsız,  Aynalı Baba’nın arkadaşı Hoca Mollanın henüz yeni doğal kendisi) s. 80

Yoklukla varlığın bir tek şey olduğunu kim ispat edebilir? Bunu söylemek bile bir deliliktir. Hal böyleyken bunu kim ispat edebilir?
-Kim mi? Dedi Aynalı Baba. Bilmekle bilmemeyi bir tutan deliler. S. 92

Beşeriyet gelmiş, bizden bir soru soracakmış. Reyiniz olursa gelsin.» dedi.
 Hazır bulunanlar muvafakatlerini bildirdiler. İlk söz söyleyen zatın emri üzerine odaya beşeriyeti dol· durdular.
«Beşeriyet» adını alan bu adam, sefil ve sakat bir zavallı idi. Giydiği eski-püskü elbiseler ve sarı yüzü mecliste acayip bir tezat husule getiriyordu. Reis vekili kendisine hitap etti:
«- Ey Beşeriyet! Otur, rahat et ve sorunu sor!»
Beşeriyet oturmadı ve dedi ki: «- Oturmak, rahat etmek mi? Yazık, acaba yüz· binlerce senedir oturacak, rahat edecek vakit mi buldum? Bir taraftan geçim derdi, diğer taraftan kendi vücudumdaki bin türlü hastalıklar rahat etmeğe vakit mi  bırakıyor? Bu kadar sefilken yine intihara razı olamı­yorum. Ben çok alçak bir kimseyim, çok!» s.94



 
İbrahim a.s.
“Sonsuz mutluluk; çalışmak, kazanmak ve kazandığını insanlarla paylaşmaktır” dedi.
Musa a.s.
“Sonsuz mutluluk; nefsini, Firavun gibi insanın başına bela olan aşırı isteklerden arıtmaktır” dedi.
Konfüçyüs,
“Sonsuz mutluluk; bir tencere pirinç pilavına bütün lezzetleri sığdırmaktır” dedi.
Eflatun (Platon),
“Sonsuz mutluluk; her şeyin hiç bozulmayan ideal özünü daima akılda tutmaktır” dedi.
Aristotales,
“Sonsuz mutluluk; tüm eşyayı ve tüm olayları cinsine göre sınıflayıp mantık süzgecinden geçirmektir” dedi.
Zerdüşt,
“Sonsuz mutluluk; aydınlığın karanlığı yok etmesidir” dedi.
Hinduizm’in büyük üstadı Brahma,
“Sonsuz mutluluk; nefsinin her isteğine tersini vermek ve zannımızın aksinin doğru olduğunu anlamak” dedi.
İsâ Mesih a.s.
“Sonsuz mutluluk; geçmişi unutmak, şimdiki hali hoş görmek ve geleceği düşünmemektir” dedi.
 Lokman Hekim,
“İnsanlar bu kavramı elde edemedikleri her şeyi ifade edebilmek için icad etmişlerdir” dedi.
Hızır,
“Sonsuz mutluluk; gönüle bitmek tükenmek bilmeyen isteklerin girmemesidir. Böyle bir gönül her an her yerde bir hayalet gibi tecelli edebilir” dedi.
Buda, ayağa kalkarak,
“Ey Beşeriyet! Sonsuz mutluluk; evrenle bütünleşip yok olmanın diğer adıdır. Nirvana! Nirvana!” dedi ve oturdu.

Salonun ortasındaki beşeriyetin başı döndü, sendeledi ve yere düşerek, “Hangisi doğru?” dedi.



Ey Beşeriyet! Saadet, sonsuz mutluluk, hayatı olduğu gibi kabul edip, insana yüklediği yüklere razı olup, bunun daha iyi olması için gayret etmektir dedi.  (Hz. Muhammed s. 97

Ah! Filozof Taine ne kadar da haklı. Diyor ki: “İnsanlar yaratılış ve terbiye bakımından delidirler. Akıllı oldukları zamanlar çok nadirdir. “ s.102


Madde alemi benim emrime mahkum, Mana alemi irademin esiri. Böyle olmasına rağmen ben yine de açım. Ruhum, kendisini doyuracak gıdayı henüz bulamadı. Arıyorum… Arıyorum… Neyi diyeceksin. Hiçi! 104

Delileri incelemek, belki de, akıllı olduklarını iddia eden kimselerin yaptığı en akıllıca iştir. S. 108


Öyle insanlar vardır ki yalnızca bilmediğini bilmemekle kalmaz, her şeyi bildiğini iddia eder. Doktor değildir fakat doktorları küçük görür. Önüne gelene ilaç tavsiye eder. Yanlış evlilik yapmış, içi dışı çirkin bir kadın almıştır. Fakat herkese evlilikte dikkat edilecek hususları öğretir. Bir ton para harcayarak ahır gibi bir ev yaptırmıştır. Fakat Mimar Sinan’ı beğenmez. S. 113


İnsanın bilmesi gereken tek şey, bir şey bilmediğini bilmesidir. s. 115


Ve körün ünvanını arif koyarak,
Görenin ismine divane denildi.
Nice efsaneleri saydırmış ilim,
İlm- ü irfanına efsane denildi. S. 129

Artık hakkında yazı yazılacak hiçbir konu kalmadı. Çünkü zihniyet değişti. Her konuda tuhaf bulgular elde edildi, değişiklikler oldu. Eskiden garip karşılanan durumlar artık garip karşılanmıyor. Zamane insanları, birçok alanda yeni şeyler icat etti. Bunlara yenilik mi, delilik mi diyeceğimi tam olarak bilmiyorum. Geçmişte yazılan en ciddi eserler yeni nesil tarafından komik karşılanıyor ve onlarla dalga geçiliyor. Nitekim dünyayı bir makine, ruhu bir hayal, vicdanı bir gelenek olarak görmek, yaşamı fedakarlık ve vazife gibi kelimelerle açıklayan alimlerle eğlenmek demek değil midir? S. 136

Şunu unutma ki ilim bizzat kıymetli bir şey değildir. İşi bilen adamların elinde bir değer kazanır. S. 137

Günümüzde pek çok şey açıklığa kavuşurken, insan hala çözülemeyen bir bilmecedir. Nedense insan, yaratılış itibariyle tuhaf bir varlıktır. İstediği bir çok şeyi elde eder, fakat onları elde ettikçe hırsı artar.  S. 143

Acaba mutluluk nedir? İşte bunu bilen yok… belki de yalnızca bu dünyanın gürültü patırtısından uzak olan deliler mutlu sayılabilir. S. 143

Kitap için müzik