Gülseren Güçhan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Gülseren Güçhan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Mayıs 2015 Pazar

Toplumsal Değişme ve Türk Sineması - Gülseren Güçhan



İçinde yaşadığımız yüzyılın kolektif dili olduğu söylenen sinemanın, günümüzde bu işlevini televizyona bıraktığı tartışılıyor olsa da, kimi nitelikleri onun, diğer iletişim araçları ve sanatlar içinde hala ayrıcalıklı bir yeri olduğunu söyleyebilmeyi kolaylaştırmaktadır. Örneğin; toplu seyrin içerdiği paylaşma ve arınma duygularını yaşatması, .ok kanallı TV’leri başında yalnızlaşmış, ortak kültürel yaşamı unutmuş kitlelere birlikte yaşanabilecek düşleri sunması ve hepsinden önemlisi “duyarlılık yaratması” önemini belirleyen farklılıklarıdır. S. 5

Genel olarak tüm sanatlar belli bir dünya görüşünü, yaşama biçimini yansıtırlar. S.5


Linton’a göre, toplumdaki egemen ideoloji filmlerde sunulan ideoloji ile daha da güçlenmektedir. (J. M. Linton) s.7

Kitapta analiz edilen filmler şunlardır:

·         Gurbet Kuşları          Halit Refiğ                 1964
·         Bitmeyen Yol            Duygu Sağıroğlu        1965
·         Düğün                       Lütfü Akad                1973
·         Sultan                       Kartal Tibet                1978
·         At                            Ali Özgentürk            1983
·         Bir Avuç Cennet       Muammer Özer          1985

Şu soruların yanıtları filmlerin içeriklerinde aranmıştır:

  1. Kente göç edenlerin sosyo-ekonomik kimlikleri nelerdir?
  2. Kente göçün nedeni olarak neler yansıtılmaktadır?
  3. kentte karşılanılan toplumsal sorunlar –iş/çalışma sorunları, göç edenlerin yaşama alanları ve kentsel mekanlarla ilişkileri- nasıl yansıtılmaktadır?
  4. kente göç edenlerin toplumsal ilişkileri –kadın-erkek ilişkileri, kuşaklararası ilişkiler, çevre ile ilişkiler- nasıl yansıtılmaktadır?
  5. kente göç edenlerin yaşama biçimlerinde ne tür değişmeler vardır?
  6. iç göç filmlerinin ana ve yan temalarındaki değişmeler nelerdir?
 
Modern toplumlarda sinemanın işlevi nedir? İnsanlar teknolojik olanaklarla görsel-işitsel imajları kolaylıkla elde edebildikleri bir dünyada sinemaya gitmeyi neden sürdürüyorlar? Bu konuda çeşitli görüşler ileri sürülmektedir. Önceleri sinema bir eğlence şekli ya da seyircinin psikolojik ihtiyaçlarını, “stres”lerini giderme işlevini yerine getiren bir araç olarak görülmekteydi. Halley “insanlar sorunlarından uzaklaşmak için sinemaya giderler” görüşünü test etmiş ve şu sonuca varmıştır; “İnsanlar ekonomik krizler ve savaşlar sırasında daha çok sinemaya giderler. İnsanların duydukları endişe bazı yorumlar, açıklamalar ya da inanç kazandırmalarla giderilmelidir. Örneği; A.B.D’ deki ekonomik kriz, II. Dünya Savaşı, Kore Savaşı sırasında seyircinin katılımı artmıştır. Bu da sinemaya gitme olgusunu, toplumun tansiyonunun bir göstergesi olarak düşünmemizi kolaylaştırır.” (G. Jowett, M. Linton) s. 64

George Gerbner’in belirttiği gibi: “Mesaj sistemlerinin kitlesel üretimi ve dağıtımı şahsi bakış açılarını geniş halk bakış açısı haline dönüştürür ve halk kitlesi yaratır.” S.67

Bir toplumun yaşadığı hayata veya kültüre şekil veren çok sayıda etki vardır. Sinema sadece bunlardan biridir. Maddi kültür sinema tarafından yaratılan ve beslenen görüntülerle doğrudan etkilenir. Çünkü sinema bireyleri yada grupları ile kolayca özdeşleştirebileceğimiz görüntü çeşitleri sağlar. Örneğin; “ Bütün İtalyanlar gangsterdir, bütün Fransız kadınları yada erkekleri aşık olmaya meyillidir, bütün Amanlar güçlü, sarışın ve serttir ve İngiliz erkekleri, şaşkın ve iyi terbiye görmüştür, vc..” gibi imajlar tamamen popüler kültürün klişeleridir, fakat sinema içinde anlam kazanırlar. Çünkü onların gücü görsel takviyelerindedir. S.67

Sinema, toplumların maddi kültürleri olan, sanat yapıtlarının yayılmasına da katkıda bulunmaktadır. Sinema bu işlevi ile; giysi, saç, ev dekarasyonu, hatta konuşma biçimleri gibi, kültürel ifade biçimlerinin başlatıcısı olarak hizmet eder. S.68

Sinemanın, “içinde kültürümüzün görsel hazinelerinden birini bulacağımız bir ansiklopedi” olduğunu söyleyen Jowett ve Linton, bunu şöyle kanıtlamak isterler: “… Gözlerimizi kapatıp, mümkün olduğu kadar çok ayrıntıyla, Romalılar devri gibi tarihsel figürleri kafamızda görüntüselleştirmeye çalışalım. Düşündüğümüz bu imaj nereden gelmektedir? Çoğı durumlarda bu TV ya da sinemadan biri olacak, çok az kişide kaynak olarak bir kitap akla gelecektir.” S.68

Sinema, diğer kitle iletişim araçları gibi, resmi olmayan güçlü bir eğitim kaynağıdır ve bu nedenle içeriği ne kadar zararsız görünürse görünsün, hiçbir zaman değer yargılarından ve hatta ideolojik ve politik eğilimlerden uzak değildir. Sinemanın içeriği, toplumun o andaki inançları ve tavırları ve değerlerini yansıtır. Başka bir deyişle, toplumdaki baskın ideoloji filmlerde sunulan ideolojiyle daha da güçlenir. S.69
 
Sinema-toplum ilişkilerindeki yakın birlikteliği gösteren örneklerden biri de, filmlerin içerikleri ile paralel giden toplumsal değişmelerdir. Başka bir deyişle, film içeriklerinin değişmesi, toplumun geniş bir kesiminin değer yargıları, inançları, bakış açılarının da değişmesini gösterir. Sinema kimi zaman “önce” diye nitelenen filmleri ile toplumsal değişmelere yön de verebilmiştir. S.70

Sinema işçinden çıktığı toplumun/kültürün bir yansımasıdır, toplumsal yapının diğer öğeleri ile etkileşerek değişmektedir. S. 71

Sinemanın icadından(1894) kısa sayılabilecek bir süre sonra Osmanlı sarayında gösterilmeye başlanmış, İstanbul’da halka açık ilk sinema salonu 1918 de kurulmuş, Fuat Uzkınay’ın Ayastefanos Abidesinin Yıkılışı (1914) adlı filmi, Türkiye’de sinemanın başlangıcı ve çevrilen ilk Türk filmi olarak bilinmektedir.   S. 72-73
Ateşten Gömlek 1923

1970’li yıllarda Türkiye’de köyden kente göç yoğunlaşmış, kentlerde sayısı giderek çoğalan yen ive geniş bir kitle oluşmuştu. Hepsi Anadolu’nun çeşitli yörelerinden ve folklorik kültürlerinden delmiş bu insanlar ne kendi kültürlerini devam ettirebildiler ne de kent değerlerini benimsediler, ikisinin arasında yen  bir alt kültür oluşturdular. Yeni yaşam biçimini simgeleyecek değerler birbiri ardına gelmeye başladı. Arabesk müziğin doğuşu ve giderek yaygınlaşması bu döneme rastlar. Kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması bu müzik türünü geniş kitlelere duyurmuştur. Arabesk yalnız müzikle değil, sinemada, romanda, basında ve günlük hayatın içinde de kök salmıştır, boyutları büyümekte giderek karmaşıklaşmaktadır. S. 92

1975-1976 yılları sinemanın üniversitelere girdiği yıllardır.

1970 yılına ait verilere göre: Sanayi: %38.9, Hizmetler: %56.2 oranındadır. Kente göçen nüfus, sanayi dışında kalan ekonomik etkinlik alanlarında yoğunlaşmaktadır. S. 108

Bildiğin orman şu İstanbul, Ağaç denizi değil, İnsan denizi! S. 109

Kentte karşılaşılan toplumsal sorunlarda değişmeler
  • sınıfsal sorunlar
  • iş/çalışma sorunları
  • göç edenlerin yaşama alanları ve kentsel mekanlarla ilişkileri

Göç edenlerin Toplumsal ilişkilerinde değişmeler
  • aile yapısı
  • kadın erkek ilişkileri
  • kuşaklararası ilişkiler
  • çevre ile ilişkiler