Genelev etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Genelev etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Ocak 2013 Cuma

Marquez’in mektubu



Alzheimer en korktuğum hastalıklardan biridir. Gerçi benim ki de laf! Hangi hastalık korkutucu değildir ki? Ama alzheimerın çok farklı bir konumu var. Belli bir yaşa kadar yaşayıp sonra yaşanılan herşeyi, sevdiklerimizi vs unutmak kadar kötü ne olabilir ki?




Tanrı bir an için paçavradan bebek olduğumu unutup can vererek beni ödüllendirse, aklımdan geçen her şeyi dile getiremeyebilirdim, ama en azından dile getirdiklerimi ayrıntısıyla aklımdan geçirir ve düşünürdüm.

Eşyaların maddi yönlerine değil anlamlarına değer verirdim.

Az uyur, çok rüya görür, gözümü yumduğum her dakikada, 60 saniye boyunca ışığı yitirdiğimi düşünürdüm.

İnsan aşktan vazgeçerse yaşlanır.

Baskaları durduğu zaman yürümeye devam ederdim. Başkaları uyurken uyanık kalmaya gayret ederdim. Başkaları konuşurken dinler, çikolatalı dondurmanın tadından zevk almaya bakardım.

Eğer Tanrı bana birazcık can verse, basit giyinir, yüzümü güneşe çevirir, sadece vücudumu değil, ruhumu da tüm çıplaklığıyla açardım.

Tanrım, eğer bir kalbim olsaydı nefretimi buzun üzerine kazır ve güneşin göstermesini beklerdim.
Gökyüzündeki aya, yıldızlar boyunca Van Gogh resimleri çizer, Benedetti şiirleri okur ve serenatlar söylerdim.

Gözyaşlarımla gülleri sular, vücuduma batan dikenlerinin acısını hissederek dudak kırmızısı taç yapraklarından öpmek isterdim.

Tanrım bir yudumluk yaşamım olsaydı… Gün geçmesin ki, karşılaştığım tüm insanlara onları sevdiğimi söylemeyeyim. Tüm kadın ve
erkekleri, en sevdiğim insanlar oldukları konusunda birer birer ikna ederdim. Ve aşk içinde yaşardım. Erkeklere, yaşlandıkları zaman aşkı bırakmalarının ne kadar yanlış olduğunu anlatırdım. Çünkü insan aşkı bırakınca yaşlanır.

Çocuklara kanat verirdim. Ama uçmayı kendi başlarına öğrenmelerine olanak sağlardım. Yaşlılara ise ölümün yaşlanma ile değil unutma ile geldiğini öğretirdim.

Ey insanlar! Sizlerden ne kadar da çok şey öğrenmişim. Tüm insanların, mutluluğun gerçekleri görmekte saklı olduğunu bilmeden, dağların
zirvesinde yaşamak istediğini öğrendim.

Yeni doğan küçük bir bebeğin, babasının parmağını sıkarken aslında onu kendisine sonsuza dek kelepçeyle mahkûm ettiğini öğrendim.
Sizlerden çok şey öğrendim. Ama bu öğrendiklerim pek işe yaramayacak. Çünkü hepsini bir çantaya kilitledim. Mutsuz bir şekilde…

Artık ölebilir miyim?

28 Aralık 2012 Cuma

Machiavelli'nin edebiyatçı yönü

Prens adlı kitabıyla siyasi düşünceler tarihi dersinde çok defa mezardaki çürümüş kulağını çınlattığımız Machiavelli'nin edebiyatçı yönü de varmış meğer. Buyrun bakın ne demiş: 
Herkes senin nasıl göründüğünü bilir,
Ama çok az insan nasıl olduğunu hisseder...

3 Ağustos 2012 Cuma

Ağ - Iris Murdoch


"Olaylar yanımızdan bu kalabalıklar gibi akıp geçer ve her birinin çehresi ancak bir an görülür. Çok önemli olan şeyler sonsuza kadar değil, sadece geçici bir süre çok önemlidirler. Bütün uğraşlarla sevgiler, servet ve ün peşinde koşmalar, gerçeği aramalar, hepsi, tıpkı gerçeğin kendisi gibi akıp geçen ve hiçliğe dönüşen anlardan oluşmuştur. Gene de bizler bu hiçlikler dehlizinin içinden, geçmiş ve gelecekteki temelsiz barınaklarımızı yaratan o mucizeli yaşam gücüyle ilerler dururuz. Böylece yaşar gideriz; zamanın sürekli ölümüyle haşır neşir bir ruh, yitik anlamlarla, yeniden yakalanamayan anlarla, anımsanmayan yüzlerle haşır neşir, ta ki en son darbe bütün bu an'larımızı sona erdirinceye ve o ruhu, çıkıp geldiği boşluğa geri gönderinceye değin."
Iris Murdoch - Ağ (Under The Net)
Ayrıntı Yayınları (Çeviren: Nihal Yeğinobalı)

26 Haziran 2012 Salı

Biraz ciddiyet!

“Beyler! Tanzimat ilân ettik olmadı,
ardından iki tane Meşrutiyet ilân ettik, yine olmadı;
onların ardından Cumhuriyet ilân ettik, yine olmadı.
Ne dersiniz, bu sefer biraz da ciddiyet ilân etsek olmaz mı?”
Sakallı Celal

13 Mayıs 2012 Pazar

Aforizma


   Aforizma: “Yokluk, herşeye zorunlu olarak tokluktur.”

Fotoğraf: Tuna Akçay

10 Mayıs 2012 Perşembe

Çocukluğunu cebine sıkıştırıp kaç buralardan


Çıplak olarak ölü bulunduğunda Romy Schneider’ın avucunda sıkışmış bir kağıt parçasından babası Wolf Albach-Retty’nin bir zamanlar kendisine yazıp bir yaş gününde hediye ettiği şu sözler okunuyordu:

- Çocukluğunu cebine sıkıştırıp kaç buralardan, çünkü sadece senin olan tek şeydir o!

16 Nisan 2012 Pazartesi

Bir sözcüğün ölümü demek



Bir sözcüğün ölümü demek, dünyamızın daha bir kısırlaşması,
kemikleşmesi, yoksullaşması demektir.
Giderek de yokolması...


İlhan Berk

8 Nisan 2012 Pazar

Fil Adam


kusurlu olmayı seviyorum
uğraşacak bir şeylerim var hala diyorum

ve ben kusurlu olmanızı da diliyorum 
uğraşsın herkes sadece kendisiyle diye.

7 Nisan 2012 Cumartesi

Neye benziyoruz


"Bunalıyoruz çocuk bunalıyoruz. Biçim veremediğimiz şeylerin biçimini alıyoruz..."
 Şükrü Erbaş

Düşlerine sığınanlara



İyi bir düşçü asla uyanmaz.
 
Fernando Pessoa

6 Nisan 2012 Cuma

Farklılaşmaya Çalışırken Aynılaşmak


ama herkes ki kendisi olsun
sonra herkes kendisi olsun
bir gün herkes kendisi olsun
edip cansever

‎Güvenme ona; sana sırtını dönse de, çünkü sana bakmaktadır. 
Gözlerini kapatsa da güvenme ona; çünkü sana bakmaktadır. 
Gözlerini kapatsa da güvenme ona; çünkü yine sana bakmaktadır.

Maldoror 2. Şarkı

Karşıt çıkarcılık



"hepimiz çalışmayacak duruma gelmek için çalışıyorduk ama biri çalışmayacak olursa kızıyorduk ona."









cesare pavese
yalnız kadınlar arasında

Boşa Hayal Kurmak


Yine camın anlaşılmaz gerçekliğine çarpan sineğin hikayesi söz konusu sanki.

Yazmak mutsuzluktur

"Yazmak mutsuzluktur, mutlu insan yazmaz.
bu yeryüzünü olduğu gibi görmeme engel olan
ve bana bu yeryüzünü cehennem eden
bu yazmak eyleminden kurtulduğum,
mutlu olduğum bir tek şey var: resim yapmak."


İlhan Berk

Frida Kahlo

"Ağrımı boğmak için içtim; ama lanet olası ağrım yüzmeyi öğrendi..."  
Frida Kahlo

Freud

Burada, rüyaların alanında, evindesin.
Freud

5 Nisan 2012 Perşembe

Dostoyevski, "Delikanlı"

"Fotoğrafın sahibine benzediği çok seyrek görülen bir şeydir. Orijinalin kendisine, yani her birimizin kendimize benzediğimiz anlar seyrektir. İnsanın yüzü çok seyrek olarak en önemli olanı, kişinin en karakteristik özelliğini açığa vurur."


Dostoyevski, "Delikanlı"

bakınız

Hepimiz Soytarıyız - Cioran

HEPİMİZ SOYTARIYIZ: sorunlarımızdan sonra da hayatta kalırız.

E. M. Cioran / Burukluk

Albert Camus - Mutlu Ölüm

Sevişmeden sonra, gövdenin kendini bıraktığı, dinginliğe erdiği, yüreğin uyukladığı o anda, yalnızca değerli bir köpeğe duyulan yumuşak bir sevecenlikle, mersault ona gülümseyerek "merhaba görüntü" derdi.


mutlu ölüm / albert camus

22 Aralık 2011 Perşembe

GÜLSELİ İNAL VE AHMET ERHAN


GÜLSELİ İNAL VE AHMET ERHAN

"Günümüzde aşkın durumu içler acısı ve içi boşaltılmış; sanki satranç tahtalarının üzerinde sevişiliyor. Öte yandan herkes bir aşktır tutturmuş gidiyor. Aşk mı oluyor, yoksa torba mı doluyor; ben bilmem. Ben yaşlı ve hasta bir adamım... Şu sıralar aşk sokağa düşmüş, diyorlar, yanımdan geçerken görmezden geliyorum."

Ahmet Erhan

"Erkeklerin, cinselliği kabalaştırarak şiir yazmaları bana çok saçma geliyor. Benim şiirlerim erotiktir, cinsellik de vardır benim şiirlerimde. Hatta yoğun erotiktir. Bana ‘aşk şairi’ diyenler bile var. Ama hiçbir şekilde şiirlerimde, erkeğin bedeniyle ilgili herhangi bir şey kullanmam, kullanmamaya da özen gösteririm. Erkeklerin, kadınların bedenlerini uluorta, kabalaştırarak şiir yazmalarına karşıyım. Küfre karşıyım bir kere."

Gülseli İnal