Jacques Brel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Jacques Brel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Aralık 2011 Pazartesi

Jacques Brel - Les Bourgeosis

Yüreğimiz sımsıcak,
Gözlerimizi gömerek biraya,
Şişko adrienne de montalant'da
Dostum jojo'yla
Ve dostum pierre'le
Yirmili yaşlarımızı içiyoruz birlikte.
Jojo kendini voltaire sanıyor
Pierre'se kazanova'yı oynuyor
Ve ben, ben ki daha başı havada
Ben, sanıyorum ki kendimim yalnızca.
Ve gece yarısı, 'üç sülün' otelinden
Noterler çıkıp geçerken
Onlara kıçımızı gösterip saygılar sunuyoruz
Ve hep bir ağızdan şarkı söylüyoruz:

Domuz gibidir burjuvalar
Yalandıkça aptallaşırlar
Domuz gibidir burjuvalar
Yaşlandıkça amcıklaşırlar



Yüreğimiz sımsıcak,
Gözlerimizi gömerek biraya,
Şişko adrienne de montalant'da
Dostum jojo'yla
Ve dostum pierre'le
Yirmili yaşlarımızı yakıyoruz birlikte.
Voltaire bir naip gibi dans ediyor
Kazanova ise cesaret edemiyor
Ve ben, ben ki hâlâ daha başı havada
İyice sarhoşum, neredeyse kendi çapımda.
Ve gece yarısı, 'üç sülün' otelinden
Noterler çıkıp geçerken
Onlara kıçımızı gösterip saygılar sunuyoruz
Ve hep bir ağızdan şarkı söylüyoruz:

Domuz gibidir burjuvalar
Yalandıkça aptallaşırlar
Domuz gibidir burjuvalar
Yaşlandıkça amcıklaşırlar



Yüreğimiz dinginleşmiş
Gözlerimiz yere inmiş
'üç sülün' otelinin barında
Üstat jojo'yla
Ve üstat pierre'le
Noterler arasında eğleniyoruz birlikte.
Jojo lafı voltaire'den açar
Pierre'se kazanova'yı anar
Ve ben, ben ki şimdi bile daha başı havada
Ben, yine kendimden söz ediyorum yalnızca.
Ve sayın başkomiser, gece yarısı olunca,
Bayan montalant'dan koşup çıkıyorlar
Her gece, bu genç serseri 'kıçı kırıklar
Ve şu şarkı eşliğinde bize mabatlarını açıyorlar:

Domuz gibidir burjuvalar
Yalandıkça aptallaşırlar
Domuz gibidir burjuvalar
Yaşlandıkça amcıklaşırlar

17 Kasım 2011 Perşembe

Terk Etme Beni




Terk etme beni
Unutmak zorundayız,
Her şey unutulabilir
Geçip giden her şey…
Unutmalı:
Geçen yanlış anlaşılmalarla,
Yitip giden zamanı…
Ve zaman geçip gider
Anlamaya çalışmakla.
Geçen o saatleri
Ki zaman zaman
‘’niçinler öldürür’’
Kalplerdeki mutluluğu…
Terk etme beni…
Bense yağmur taneleri sunacağım
Yağmur yağmayan ülkelerden getirilmiş.
Yaracağım toprağı,
Ölümümden sonrasına kadar,
Sarmalamak için bedenini, altın ve ışıklarla.
Sana bir ülke vereceğim: sevginin kral olacağı,
Senin kraliçe olacağın.
Terk etme beni…
Delice sözler yazacağım, sadece senin anlayabileceğin.
Sana, oradaki sevenlerden bahsedeceğim.
İki kez kalplerinin öpüştüğünü gören…
Sana rastlayamadığı için ölen
O kralın öyküsünü anlatacağım.
Terk etme beni…
Biz sıkça görürüz eski bir volkandan ateş fışkırdığını
Çok eski olduğunu sandığımız.
Bazen bunun gibi, yanmış topraklar
En verimli nisandan daha çok ürün verebilir.
Ve akşam gökyüzünde birleşmez mi onlar
Kızıl ve siyah ışıklar vermek için?
Terk etme beni…
Artık ağlamayacağım,
Artık konuşmayacağım,
Bir tek burada saklanıp,
Senin dans edip gülümsemeni,
Şarkı söylemeni ve
Gülmeni görmek için.
Bırak olayım: gölgenin gölgesi
Elinin gölgesi köpeğinin arkasında
Terk etme beni…
Terk etme beni…
Terk etme beni…
.

16 Kasım 2011 Çarşamba

Size Siz Olmayı Diliyorum


Size, bitmeyen rüyalar ve
birkaçını gerçekleştirme isteğini diliyorum

Size, ne sevmek gerekiyorsa sevmenizi
ve ne unutmak gerekiyorsa unutmanızı diliyorum

Size ,tutkular diliyorum
Size, sessizlikler diliyorum
Size ,kuşların cıvıltılarıyla uyanmanızı
ve çocuk kahkahaları diliyorum

Size, ilgisizliğe ve zorluklara
çağımızın olumsuz erdemlerine dayanmanızı diliyorum

Size, özellikle siz olmanızı diliyorum

Jacques Brel

15 Kasım 2011 Salı

Zifiri Karanlık Bir Adam Jacques Brel

‘j. clouzet : sizce nedir şefkatin anlamı..

jacques brel : şefkati seviyorum ben.. şefkati vermeyi de seviyorum almayı da.. ama genelde şefkatten yoksunuz hepimiz.. şefkati alma yürekliliğini gösteremiyoruz çünkü verme yürekliliğini de.. çünkü şefkat annelerimizden ve babalarımızdan gelmeliydi her şeyden önce.. aileyse bir zamanlar olduğu gibi değil artık.. yavaş yavaş yok oluyor şefkat ve en acısı , yeri hiçbir şeyle doldurulamıyor.. özellikle de kadınların eskisi denli müşfik olmadıklarını söylemek gerek.. bir tutkunun dışavurumudur aşk.. şefkatse bambaşka bir şeydir.. tutku yok olabilir günün birinde , şefkat hiç değişmez , hep olduğu gibi kalır.. öyle sanıyorum ki , şarkılarımdaki aşkla şefkati anlatmak istiyorum aslında.. bu hep böyle oldu ama ancak şimdi ayrımsayabiliyorum kimi gerçekleri..



j. clouzet : kadınların erkeklere önemsenebilecek birtakım şeyler getirebileceklerine inanıyor musunuz , dengeyi örneğin..

jacques brel : hayır.. kadınlar bir denge getirmezler erkeklere.. çünkü hep de verdiklerinden daha fazlasını alırlar , almak isterler sizden.. zamanla dengemizi yitirebilmemize de neden olurlar dahası.. sahip olduğumuz her şeyi kendilerine vermeye bizi zorunlu kılarlar da ondan.. bu oyunu oynamayı kabullenirsek , sonuçta bir boşlukta , yoksul ve soysuzlaşmış olarak buluveririz kendimizi.. ve oldukça sağlıklı mahluklar olduklarından , günün birinde bir başkası için terk ediverirler bizi.. aynanın karşısındadırlar.. biraz ruj sürerler dudaklarına.. yeniden başlar her şey.. hayır , kadınlar birtakım şeyler getirebilirler erkeklere , yadsıyamayız bunu.. ama bir denge değildir kuşkusuz getirdikleri..



j. clouzet : yalnızlığın size çok çekici geldiği doğru mu..

jacques brel : evet.. yalnız yaşamak günün birinde mutlaka gerçekleştireceğim bir tasarı.. tamıtamına bir yalnızlık isteği değil bu , kente yakın bir evde yaşayıp , kent merkezine örneğin haftada birkaç kez gidebileceğim bir yaşama düzeni daha çok..

bir münzevi olarak değil , kabuğuna çekilmiş bir kişi olarak yaşamak istiyorum yalnızca.. beni yavaş yavaş rahatsız etmeye başlayan kimi yanlış anlamaları kendimden uzak tutabilmek için böyle davranacağım.. böylelikle yalnız bir insan olmadığıma başkalarına inandırmak için umutsuzca sürdürdüğüm bu oyuna da son vermiş olabileceğim.. aslına bakılırsa sapına kadar bir yalnızım çünkü..’