‘sahici
deli nedir? insan onuru diye üstün bir düşünceyle uzlaşmak yerine,
toplumun anladığı anlamda deliliği seçmiş bir adamdır.. işte bu yüzden
toplum kurtulmak istediği insanları, bazı alçaltıcı işlerde kendisiyle
işbirliği yapmadıkları için kendilerinden sakınmak istediği insanları
akıl hastanelerinde boğazlanma cezasına çarptırır.. çünkü deli bir insan
her şeyden önce toplumun dinlemek istemediği, dayanılmaz doğruları
söylemesini engellemek istediği biridir.. ANTONIN ARTAUD.. (le théâtre
et son double..)
“rimbaud
yolculuğu sırasında gözleriyle bir şeyler topluyordu.. görmek salt
sürekli olarak geri almak değil, denetlenemeyen bir hırsızlık tarzıdır..
hem şeyleri hem insanları yağmalayabilirsiniz.. insan gözüne ilişen her
şeyi kendine mal edebilir, cinsel bir düzlemde otuzbir çekmek istemsiz
bir imgeyle sevişmenin yoludur.. şiir işlevi bakımından bu ikincisine
yakındır.. insan seçtiği her kadın ya da erkeği içselleştirebilir,
rimbaud’nun durumundaysa belki her ikisini de.. şiir için de aynı şey
geçerlidir.. bir şeyle ilgili bir düşünceyi insan duyarlılaştırır,
sinirleriyle bir sürtünme yaratır ve onu başka bir şeye dönüştür.. şiir
psiko-fiziksel otuzbir çekmenin en düzeyli biçimidir.. şiir yazarak
insan istediği bir nesneyi elde edemez; bir yaklaşığı üzerinde uzlaşır..
sonuçta ortaya çıkan ürün kaypaktır, düşlenen cinsel bir imge, bu
imgeyi sürdürme eylemi sırasında nasıl bulanıklaşıyorsa algılayan
kişinin gözünden öyle kaçar..”
“çelişkiler
asla çözülmez, şiir, şiirsel anlatımın geçerliliğine inanç ile
inançsızlık arasındaki çatışkıyı yaşamayı temsil eder.. hakkında
yazacağı durumu önceden düşünmek anlamında rimbaud’nun şiirinin bir
konusu yoktur.. anlık
olanı içerir, uzak olanı değil.. şiir ruhunun buyruklarına uyarak
gelişir, bir iç kırgınlığı anlatır, şairin yeryüzünde bir yerinin
olmadığını anlamanın kırgınlığıdır bu..
imparatorluklara egemen olma kavgasına tutuşmuş uluslarda, kapitalizmin
ahlâk anlayışında kehanet sözlerine, düşsel yolculuklara, şamanlığın
kutlanmasına yer yoktur.. rimbaud’nun şiiri, yirminci yüzyılda kitle
savaşlarına ve soy kırımına dönüşmüş, önüne geçilmesi olanaksız terörü
su yüzeyine çıkarır..
bunu yapmak
on sekiz yaşındaki bir çocuğa düştü, öylesine geri bir çevredeydi ki, bu
bulguları için onu taşlayabilirlerdi.. rimbaud, daha önce de
lautréamont’un yaptığı gibi, freud ile jung’un yolunu açmıştı.. ikisi
birlikte, daha sonra bilinçdışının radyoaktif tozları olarak bilinecek
olan patlamayı gerçekleştirdiler.. onların imgeleri iç mekânda
takımyıldız olarak kaldı, iç öykülemeye psikolojinin armağan etmesi
gereken daha kliniksel sözcükler bekliyorlardı…”
“sayıklama,
deliliği yakalama girişiminin bir yoludur, bir durum değil.. ‘cehennemde
bir mevsim’in ana konusu sayıklamalar I ve II’de açıklanmıştır:
‘verlaine’ ile ilişkisinin öz yaşamsal cehennemi ve ‘işte
çılgınlıklarımdan birisinin öyküsü’ – şiirsel deneylerinin simyasal
doğası.. bu iki metin konularının dolaysızlığına yetişme girişimleriyle
olağanüstüdürler..
kağıtta
nabız atışı varsa bu cehennemde bir mevsim’de duyulacaktır.. şiir
kağıttan bir hücredir.. rimbaud’nun ‘délire’i sözcüklerin hapishanesine
direnir.. hız artışı manyakçadır.. delirmek ister, deliliğin de ötesinde..
korkusuzluğun yönüdür bu dilin ötesine geçen bir deneyim.. bedensellik sonrası..’
JEREMY REED
‘SAYIKLAMALAR.. Arthur Rimbaud..’, JEREMY REED, Çeviri : ÜLKER İNCE, TELOS Yayınları, Haziran 1998, 165 sayfa..