Leonard Mlodinow etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Leonard Mlodinow etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Şubat 2015 Salı

Subliminal bilinç dışınız davranışlarınızı nasıl yönetir




“Subliminal” sözcüğü Latincedir ve “eşiğin altında” anlamına gelir. Psikologlar bu terimi “bilinç eşiğinin altında kalan” anlamında kullanırlar. Bu kitap, algımızı genişleten subliminal etkiler; bilinçsiz zihinsel süreçlerimiz ve bu süreçlerin bizi nasıl etkilediği hakkındadır. İnsan yaşantısını tam anlamıyla kavrayabilmek için, bilinçli ve bilinçsiz benliklerimizin her ikisini ve birbirleriyle nasıl etkileştiklerini anlamamız gerekir. S.13



1. Yeni Bilinçdışı



  • Kalbin kendine özgü, mantığın anlamadığı sebepleri vardır



İradi, bilinçli davranışları: alışılagelmiş ve otomatik olanlardan ayırt etmek zor olabilir. Gerçekten de biz insanlar davranışların bilinçli olarak yapıldığına inanmaya öylesine meyilliyizdir ki yalnızca kendi davranışlarımızı değil, hayvanlar alemi davranışlarını da böyle okuruz. Bunu ev hayvanlarımıza da yaparız. Bu tutuma antopomorfize etmek / insana benzetmek / insanlaştırmak denir. S.22



İnsanların temel arzusu, kendilerine ilişkin olarak kendilerini iyi hissetmektir ve bu nedenle, bilinçdışı bir şekilde, kendilerininkine benzeyen özellikler lehinde önyargılıdırlar; isterse bu soyadı gibi görünürde anlamsız bir özellik olsun. S.31



Atıştırmalık bir yiyeceğin kabının büyüklüğünün iki katına çıkarılması halinde,  içindeki yiyeceğin tüketiminin yüzde otuz ila kırk beş oranında arttığı anlaşılmıştır. S.33



Araştırmalar, allayıp pullamaların yalnızca insanları şiirsel biçimde tarif edilmiş yiyecekleri ısmarlamaya teşvik etmekle kalmadığını; ayrıca bu yiyeceklerin tadını, onlarla tıpatıp aynı olan, ama menüde süssüz adlarla listelenmiş yiyeceklerinkinden daha lezzetli bulduklarını göstermiştir. S. 34



Eğer bilgi sindirilmesi zor bir biçimde sunulmuşsa, bu durum o bilginin konusu hakkındaki yargılarımızı etkilemektedir. S. 35



Şarap araştırmasında, İngiltere’de bir süpermarkette fiyatları ve nitelikleri bakımından benzer dört Fransız ve dört alman şarabı rafa dizilmiştir. Şarapların dizili olduğu rafın üzerindeki teypte bir gün Fransız, bir gün Alman müziği çalınmıştı. Fransız müziği çalınan günlerde satılan şarapların yüzde 77’si Fransız şarabı; Alman müziği çalınan günlerde satılan şarabın yüzde 73’ü Alman şarapları olmuştu. s.37



"İnsanlar bir ürün aldıklarında zevkin o ürünün kalitesine bağlı olduğunu düşünürler ama ne hissedecekleri aynı zamanda, büyük ölçüde, o ürünün nasıl pazarlanacağına bağlıdır" diyor Rangel. "Örneğin başka şekillerde tanımlanmış yahut farklı markalar altında etiketlenmiş ya da farklı fiyatlandırılmış aynı biranın tadı tüketiciye çok farklı gelebilir. Aynı şey, insanlar asıl meselenin üzümler ve şarabı yapanın uzmanlığı olduğunu düşünmekten hoşlanmasalar bile, şarap için de geçerlidir.” Gerçekten de araştırmalar gözler bağlı bir şekilde tattırıldığında, insanların şarabın tadıyla fiyatı arasında pek az ilişki kurduklarını göstermektedir, ancak şaraplar gözler açık tadıldığında fiyat ve tat arasında çok güçlü bir ilişki kurulmaya başlanmaktadır. İnsanlar pahalı şarabın tadının daha iyi olacağını düşündüklerinden, Ranger araştırmaya dahil ettiği deneklerin şişesinin üzerinde yalnızca 90 dolarlık fiyat etiketi bulunan şarapların tadının 10 dolarlık etiket taşıyan şaraplardan daha iyi olduğunu söylemesi karşısında şaşırmamıştır.  Ama Ranger hile yapmıştı: Farklı sanılan bu iki şarap aslında aynıydı. Farklı sanılan bu iki şarap aslında aynı şaraptı; her ikisi de aslında 90 dolara satılan bir şaraptı. Daha da önemlisi, şarap şarap tadımı yapılırken, aynı zamanda deneklerin beyinleri de fMRI cihazıyla taranmaktaydı. Sonuçta elde edilen görüntülerden şarabın fiyatının beynin gözlerin arkasında kalan ve orbitofrontal korteks denilen bölümü harekete geçirdiği anlaşılmıştır; bu kısım beynin zevk alma deneyimiyle ilgili kısmıdır. Böylece, her iki şarap birbirinin aynı olmasına rağmen tatlarındaki fark gerçekti yahut en azından deneklerin her iki şarap arasında algıladığı tat farkı öyleydi.



Fiziksel olarak aynı olmasına rağmen, nasıl olur da beyin birinin tadının diğerinden daha iyi olduğu sonucuna varabilir? Naif görüş, tat gibi duyusal sinyallerin, duyu organından beynin bu sinyalleri değerlendiren bölümüne az çok ulaştığı düşüncesidir. Fakat, göreceğimiz gibi beynin mimarisi bu denli basit değildir. Siz farkında olmamanıza rağmen, serin şarap dilinizin üzerinden akarken, onun yalnızca kimyasal bileşimini tatmazsınız; ayrıca fiyatını da tadarsınız. Aynı etki Cola – Pepsi savaşlarında da, bu kez markayla ilişkili olarak, gösterilmiştir. Bu etki uzun zaman önce “Pepsi Paradoksu” olarak adlandırılmıştır. Gözler bağlıyken yapılan testlerde Pepsi şaşmaz şekilde galip gelmesine rağmen, insanlar ne içtiklerini bildikleri zaman Cola’yı tercih etmektedirler.  Yıllar boyunca bu durumu açıklamak için çeşitli teoriler öne sürülmüştür. Bariz bir açıklama marka adının etkisidir ama deneklere içeceklerini yudumlarken tadını aldıkları şeyin aslında Cola’nın bütün o moral yükseltici reklamları mı olduğu sorulduğunda, buna hemen hemen hepsi reddetmişlerdir. Ancak 2000’li yılların başlarında, yeni beyin görüntüleme araştırmaları, beynin orbitofrontal kortekse komşu bir alanı olan ve ventromedial prefrontal korteks yahut VMPK adı verilen bölümünün, bir ürüne ait bildiğimiz bir markayı düşündüğümüzde hissettiğimiz sıcaklık, belli belirsiz duyguların yeri olduğunu ortaya koymuştur. 2007 yılında, araştırmacılar beyinlerinin VMPK kısmında önemli hasar bulunduğu beyin taramasıyla anlaşılan bir grup denek ve VMPK hasarsı olmayan başka bir grup denek toplamışlardı. Tam bekleneceği gibi, hem VMPK’ları normal hem de hasarlı kişiler ne içtiklerini bilmedikleri zaman Pepsi’nin tadını Cola’ya tercih etmişlerdi. Ve yine bekleneceği üzere, beyinleri sağlıklı olanlar ne içtiklerini bildikleri zaman tercihlerini değiştirmişlerdir. Fakat VMPK’ları (yani beyinlerinin “marka değerlendirme modülü”) hasarlı olan kişiler, tercihlerini değiştirmemişlerdir. Ne içtiklerini bilseler de bilmeseler de Pepsi’yi tercih etmişlerdir. Bir markaya karşı bilinçdışı bir şekilde duyulan sıcak ve belirsiz duyguları hissetmememiz halinde, Pepsi paradoksu ortadan kalkmaktadır.

S. 39



2. Duyular Artı Zihin Eşittir Gerçeklik



Yüzlerin öneminin bir yansıması da şudur: Erkeklerin dişi vücuduna o denli güçlü bir çekim hissetmelerine yahut kadınların erkeğin fiziksel görünümüne onca önem vermelerine rağmen, insan beyninde kadınların sıkı kalçalarını yahut erkeklerin güçlü kaslarındaki nüansları ayırt etmeye adanmış bir kısmın bulanmadığı gerçeği, yüzlerin ne kadar önemli olduğunu yansıtır. Çünkü beyinde insanların yüzlerini analiz etmekte kullanılan ayrı bir bölüm vardır. S. 57



Göz kürenizi kontrol eden altı kas, gözlerinizi her gün yüz bin kere civarında hareket ettirir ve bu günlük kalp atışı sayınıza yakındır. Eğer gözleriniz basit bir video kamera olsaydı, bütün bu hareketler videoyu izlenemez hale getirirdi. S.67



3. Hatırlamak ve Unutmak



Sahte anılar ve bilgilerin zihne aşılanması öylesine kolaydır ki, bu tür anılar üç aylık bebeklere, gorillere ve hatta güvercinlerle farelere bile aşılanmıştır. İnsan türü olarak bizler sahte anılara öylesine eğilimliyizdir ki, bazen öyle laf arasında birisine gerçekte olmamış bir olayını olmuş gibi söylemek bile yeterli olabilir. S. 105


Pepsi Paradoksu


"İnsanlar bir ürün aldıklarında zevkin o ürünün kalitesine bağlı olduğunu düşünürler ama ne hissedecekleri aynı zamanda, büyük ölçüde, o ürünün nasıl pazarlanacağına bağlıdır" diyor Rangel. "Örneğin başka şekillerde tanımlanmış yahut farklı markalar altında etiketlenmiş ya da farklı fiyatlandırılmış aynı biranın tadı tüketiciye çok farklı gelebilir. Aynı şey, insanlar asıl meselenin üzümler ve şarabı yapanın uzmanlığı olduğunu düşünmekten hoşlanmasalar bile, şarap için de geçerlidir.” Gerçekten de araştırmalar gözler bağlı bir şekilde tattırıldığında, insanların şarabın tadıyla fiyatı arasında pek az ilişki kurduklarını göstermektedir, ancak şaraplar gözler açık tadıldığında fiyat ve tat arasında çok güçlü bir ilişki kurulmaya başlanmaktadır. İnsanlar pahalı şarabın tadının daha iyi olacağını düşündüklerinden, Ranger araştırmaya dahil ettiği deneklerin şişesinin üzerinde yalnızca 90 dolarlık fiyat etiketi bulunan şarapların tadının 10 dolarlık etiket taşıyan şaraplardan daha iyi olduğunu söylemesi karşısında şaşırmamıştır.  Ama Ranger hile yapmıştı: Farklı sanılan bu iki şarap aslında aynıydı. Farklı sanılan bu iki şarap aslında aynı şaraptı; her ikisi de aslında 90 dolara satılan bir şaraptı. Daha da önemlisi, şarap şarap tadımı yapılırken, aynı zamanda deneklerin beyinleri de fMRI cihazıyla taranmaktaydı. Sonuçta elde edilen görüntülerden şarabın fiyatının beynin gözlerin arkasında kalan ve orbitofrontal korteks denilen bölümü harekete geçirdiği anlaşılmıştır; bu kısım beynin zevk alma deneyimiyle ilgili kısmıdır. Böylece, her iki şarap birbirinin aynı olmasına rağmen tatlarındaki fark gerçekti yahut en azından deneklerin her iki şarap arasında algıladığı tat farkı öyleydi.



Fiziksel olarak aynı olmasına rağmen, nasıl olur da beyin birinin tadının diğerinden daha iyi olduğu sonucuna varabilir? Naif görüş, tat gibi duyusal sinyallerin, duyu organından beynin bu sinyalleri değerlendiren bölümüne az çok ulaştığı düşüncesidir. Fakat, göreceğimiz gibi beynin mimarisi bu denli basit değildir. Siz farkında olmamanıza rağmen, serin şarap dilinizin üzerinden akarken, onun yalnızca kimyasal bileşimini tatmazsınız; ayrıca fiyatını da tadarsınız. Aynı etki Cola – Pepsi savaşlarında da, bu kez markayla ilişkili olarak, gösterilmiştir. Bu etki uzun zaman önce “Pepsi Paradoksu” olarak adlandırılmıştır. Gözler bağlıyken yapılan testlerde Pepsi şaşmaz şekilde galip gelmesine rağmen, insanlar ne içtiklerini bildikleri zaman Cola’yı tercih etmektedirler.  Yıllar boyunca bu durumu açıklamak için çeşitli teoriler öne sürülmüştür. Bariz bir açıklama marka adının etkisidir ama deneklere içeceklerini yudumlarken tadını aldıkları şeyin aslında Cola’nın bütün o moral yükseltici reklamları mı olduğu sorulduğunda, buna hemen hemen hepsi reddetmişlerdir. Ancak 2000’li yılların başlarında, yeni beyin görüntüleme araştırmaları, beynin orbitofrontal kortekse komşu bir alanı olan ve ventromedial prefrontal korteks yahut VMPK adı verilen bölümünün, bir ürüne ait bildiğimiz bir markayı düşündüğümüzde hissettiğimiz sıcaklık, belli belirsiz duyguların yeri olduğunu ortaya koymuştur. 2007 yılında, araştırmacılar beyinlerinin VMPK kısmında önemli hasar bulunduğu beyin taramasıyla anlaşılan bir grup denek ve VMPK hasarsı olmayan başka bir grup denek toplamışlardı. Tam bekleneceği gibi, hem VMPK’ları normal hem de hasarlı kişiler ne içtiklerini bilmedikleri zaman Pepsi’nin tadını Cola’ya tercih etmişlerdi. Ve yine bekleneceği üzere, beyinleri sağlıklı olanlar ne içtiklerini bildikleri zaman tercihlerini değiştirmişlerdir. Fakat VMPK’ları (yani beyinlerinin “marka değerlendirme modülü”) hasarlı olan kişiler, tercihlerini değiştirmemişlerdir. Ne içtiklerini bilseler de bilmeseler de Pepsi’yi tercih etmişlerdir. Bir markaya karşı bilinçdışı bir şekilde duyulan sıcak ve belirsiz duyguları hissetmememiz halinde, Pepsi paradoksu ortadan kalkmaktadır.