Müzikal Enfeksiyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Müzikal Enfeksiyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Nisan 2017 Perşembe

Akılla bir konuşmam oldu dün gece


Akılla bir konuşmam oldu dün gece;  
Sana soracaklarım var, dedim;  
Sen ki her bilginin temelisin,  
Bana yol göstermelisin.  
Yaşamaktan bezdim, ne yapsam?  
Birkaç yıl daha katlan, dedi.  
Nedir; dedim bu yaşamak?  
Bir düş, dedi; birkaç görüntü.  
Evi barkı olmak nedir? dedim;  
Biraz keyfetmek için  
Yıllar yılı dert çekmek, dedi.  
Bu zorbalar ne biçim adamlar? dedim;  
Kurt, köpek, çakal, makal, dedi.  
Ne dersin bu adamlara, dedim;  
Yüreksizler, kafasızlar, soysuzlar, dedi.  
Benim bu deli gönlüm, dedim;  
Ne zaman akıllanacak?  
Biraz daha kulağı burkulunca, dedi.  
Hayyam' ın bu sözlerine ne dersin, dedim;  
Dizmiş alt alta sözleri,  
Hoşbeş etmiş derim, dedi.

-------------------------------

Ben olmayınca bu güller, bu serviler yok
Kızıl dudaklar, mis kokulu şaraplar yok
Sabahlar, akşamlar, sevinçler, tasalar yok
Ben düşündükçe var dünya, ben yok o da yok

Ömer Hayyam - Rubailer


4 Ocak 2017 Çarşamba

İskandinav müzikleri

Şu sıralar kitap paylaşımları yapamıyorum maalesef. Doğrusu çok özledim okumalarımı. Şimdilik sadece müzik paylaşacağım.


12 Kasım 2015 Perşembe

Ölene kadar dinleyeceklerimden

Tarif edemeyeceğim bir haldeyim şuan. Hislerimi kelimelere dökmem, o kelimeleri sıralayıp anlamlı bir cümle kurmam mümkün değil. Lafı fazla uzatmayacağım. Bu parçayı ölünceye kadar dinleyeceğim müzikler listeme ekledim.


18 Ağustos 2015 Salı

Mozart'tan Madonna'ya

Popüler müziğin bir kültür tarihi

 “Adına popüler denilen şeyi unutma…” 1780 yılında baba Leopold Mozart oğlu Wolfgan Amadeus Mozart’ı geniş dinleyici kitlelerini gözden uzak tutmaması için, bu sözlerle uyarıyordu. “Sana önerim, çalışmalarında yalnızca müzikten anlayanları değil, anlamayanları da düşünmen… Bildiğin gibi, müzikten gerçekten anlayan 10 kişi varsa, anlamayanların sayısı 100’dür. Bu nedenle popüler denilen ve her kulağı gıdıklayan şeyi unutma.” S. 7

Günümüzde hoparlörlerden bayağı ve saldırgan seslerle yükselip, kulaklarımızı tırmalayan göz ardı edilemeyecek çeşitlilikte, sonu gelmez hit parçalar, kültür tarihindeki kökü 18. Yüzyıla dayanan bir gelişim sürecinin sonucudur. S. 8
Her sosyal grup kendi müzik evrenini kendi yaratırdı. S. 9
“Halk” ve buna bağlı olarak “popülarite” ve “popüler” kavramları 18 yüzyılda kamu tartışmalarının merkez konusu oldu. 1788 yılında Baron von Knigge adlı bir kişinin, toplum içinde nasıl davranılması gerektiğini anlatan bir Adab-ı Muaşerat Kitabı yazması kuşkusuz bir rastlantı değildi. S. 12
Knigge’nin popüler müzik konusundaki görüşü ise şöyleydi: “Popüler müzik eğer doğal bir ifadesi yoksa, bir leşe benzer ve bu yüzden de leşler mezarlığına gömülmesi gerekir.” S.13

Baba Mozart, oğlu Amedeus’a “müzikten anlamayanları” da düşünerek, her “kulağı gıdıklayacak” şekilde müzik yapmasını önerirken, kuşkusuz meyhanelerde içen ayyaşları kastetmiyordu. Baba Mozart’ın kaygılı mektubu oğlunun bestelemekte olduğu Idemeneo operası ile ilişkiliydi ve o bu satırları yazarken eşek kulaklı üst seviyedekileri düşünmüştü. Gottfried August Bürger 1784’te yazdığı Popularitöt der Poise adlı ünlü eserinde şu açıklamayı yapmaktadır: “ Bir kişiden herkesin okuyabileceği bir şey yazmasını istemek, okuma yazma bilmeyenlerin de bunu okuması anlamına gelmez.” S. 15
Popüler müzik, hızla gelişen kendi dinamiği sayesinde, tüm estetik tartışmaların üstesinden gelebildi. S. 15
Sansasyonel, şov nitelikli, gürültülü patırtılı ve sirk görünümlü eğlence anlayışı, ince ruhların estetik programlarını kısa bir süre içinde sıkıcı bir teoriye dönüştürdü. S.15
18. yüzyılda insanların kökü şarkılarından tanınırken, her yerin kendine özgü bir müzik çeşidi varken ve bu çeşitler, örneğin, Polonez mazurka, İskoç ya da Reinlander diye bilinirken, şimdi herkes bir  yaba bir bu yana aynı melodiyle dans etmekte, küçük orkestraların aynı maharetli numaralarını dinlemekte ve aynı şarkıları söylemekteydi. S. 24
Toplum eş veya benzer yaşam koşulları ve gereksinimleri olan kalabalık halk yığınlarına dönüştü. Özellikle kentlerde hızla büyüyen nüfusun yoğun olduğu yerleşim bölgeleri, litle kültürünün yukarılara tırmanmaya başladığı ilk yerler oldu. S. 24

Müzikte popüler sıfatını geçerli kılan, onun nicelik açısından yaygınlaşması değildir, normal şartlar altında bu bir sansasyon sayılmaz. Böyle bir müzik, belirli bir takım otoritelerin yönetmesi ile değil, onu taşıyan sınıfların o müziğin estetik standartlarını tayini ile belirgin bir hal alır. S. 29



Hitler Almanya’sında 1935 yılında Devlet Radyo Yayınları yöneticisinin koyduğu kuşku uyandırıcı caz yasağı: İki yıl uğraşarak kültür bolşevizmini yok ettik ve de halkımızın sarsıntıya uğratılmış bilincini, Alman kültür değerleriyle yeniden uyandırabilmek için, çok çaba sarfettik. Şimdi de eğlence ve dans müziğindeki bozucu unsurları ayıklamak istiyoruz. Bugünden itibaren tüm Alman radyolarında zenci cazını kesinlikle yasaklıyorum. Bu yasak, Alman radyolarının yaptığı yoz bir yabancı düşmanlığı olarak algılanmamalı. Aksine Alman radyo yönetimi kültür ve kültür alışverişi konusunda bütün uluslara dostluk elini uzatmaktadır. Fakat buna karşın bozucu olan ve bizim kültür değerlerimizi temelden yıpratan hiçbir şeyi onaylamayız. S. 174

Peter Wicke, YKY, 2006

30 Ocak 2015 Cuma

Müziksiz her şey zorlaşır


Müziksiz medeniyet olamaz. Müziksiz hiçbir şey olamaz. Müzik bu dünyanın süsü, insanlığın nişanıdır.
Müzik dediysem, demet akalın vs bunlar değil tabi.

13 Temmuz 2014 Pazar

Trio Chemirani


Yeni keşfettiğim İran'lı müzisyen. Ne var ki haklarında türkçe bilgi hiç yok



4 Haziran 2014 Çarşamba

Ben çok özleyen




BEN 
ÇOK ÖZLEYEN
BİR KIZ
DEĞİLİM

BENSE
ÇOK ÖZLEYEN 
BİR
ERKEĞİM


13 Eylül 2013 Cuma

Seni mutlu edeyim mi






Bundan böyle morali bozuk dostlarıma bu sahneyi izleteceğim. Ne de olsa ister istemez üzerindeki ölü toprağı atacaktır.


‘insan yaşayamaz
içinde bir ölüyle
onu fırlatıp atmak
tıpkı çürük bir meyve gibi
ya da bulaşıp ölülüğüne
ölmek gerekir , salıp kendini..’
ALAIDE FOPPA
Video Deliverance filminden 





7 Nisan 2013 Pazar

Nick Cave and the Bad Seeds- Push the Sky Away

Uzun zaman beklersin, beklersin, beklersin... gelmez. Beklemekten vazgeçersin sonra. Vaz geçmek yetmez ama. Beklemeye de alışıyor insan. Hayal kırıklığına rağmen, acımasına rağmen. Acı bu kolay değil, bir zamanlar beklediğini bilmenin verdiği acı. Hala kabullenememenin verdiği acı. O gelmezken, olduğun yerde kalmanın verdiği acı. Öyle işte... 

16 Ekim 2012 Salı

Huçi Kuçi Men


Çingene kadın anneme dedi ki, ben doğmadan önce
Erkek bir çocuğun var, silah çocuğu olacak
Bu hoş kadınları, zıplatıp bağırtacak
Ve sadece dünya bilecek, bunların anlamı ne

Biliyorsun buradayım
Herkes burada olduğumu biliyor
Ve ben hoochie-coochie adamım
Herkes burada olduğumu biliyor

7. günün 7. saatinde

7.ayda, 7.doktor dedi ki:
"İyi şansa doğdu ve biliyorum görüyorsunuz
700 dolarım var ve benimle dalga geçmeyin"

Biliyorsun buradayım

Herkes burada olduğumu biliyor
Ve ben hoochie-coochie adamım
Herkes burada olduğumu biliyor

Çingene kadın anneme dedi ki

"Ooh ne çocuk ama



13 Ekim 2012 Cumartesi

Siya Siyabend - Hayyam

Hiç hiçbir şeyi bilmiyorlar, bilmek istemiyorlar
Hiç hiçbir şeyi görmüyorlar, görmek istemiyorlar
Şu cahillere bak, dünyanın sahibi onlar
Şu cahillere bak, dünyanın hakimi onlar
Onlardan değilsen eğer, sana zalim derler
Onlara aldırma hayyam.dostum (dostum)

7 Ekim 2012 Pazar

November Rain


Gözlerinin içine baktığımda
Bastırılmış bir aşk görüyorum

Ama seni tuttuğumda sevgilim
Bilmiyor musun aynı şeyi hissettiğimi
Çünkü hiçbir şey sonsuza kadar sürmez
Ve ikimiz de kalplerin değişebileceğini biliyoruz

Ve zordur bir mum tutmak
Soğuk Kasım yağmurunda
Uzunca bir süre bununlaydık
Sadece acıyı öldürmeye çalışıyorduk
Ama aşıklar her zaman gelir ve gider
Ve kimse gerçekten emin değil bugün kimin gitmeye izin verdiğine

Yürüyüp gittiğine
Eğer zamanı alıp
Rayına oturtabilseydik
Kafamı dinleyebilirdim
Senin benim olduğunu bilerek

Bütünüyle benim
Eğer beni sevmek istiyorsan
O zaman sevgilim kendini tutma
Yoksa yürümemle sonuçlanacak
Soğuk Kasım yağmurunda
Biraz zamana ihtiyacın var mı? Kendi başına
Biraz zamana ihtiyacın var mı? Tek başına
Herkesin biraz zaman ihtiyacı var. Kendi başlarına
Senin biraz zamana ihtiyacın olduğunu bilmiyor musun? Tek başına
Biliyorum zordur açık kalpli olmak

Arkadaşların bile zarar verdiğinde
Ama eğer kırk bir kalbi iyileştirirsen
Zaman seni cezbetmeye hazır olacaktır
Bazen biraz zamana ihtiyacım olur. Kendi başıma
Bazen biraz zamana ihtiyacım olur. Tek başıma
Herkesin biraz zamana ihtiyacı var. Keni başlarına

Senin biraz zamana ihtiyacın olduğunu bilmiyor musun? Tek başına.
Korkuların yatıştığında
Ve gölgeler hala varolduğunda
Biliyorum beni sevebileceğini

Suçlayacak kimse kalmadığında
O yüzden karanlığı kafana takma
Hala bir yol bulabiliriz
Çünkü hiçbir şey sonsuza kadar sürmez
Soğuk Kasım yağmuru bile

Herhangi birine ihtiyacın olduğunu düşünmüyor musun
Birine ihtiyacın olduğunu düşünmüyor musun
Herkesin birine ihtiyacı vardir
Yalnız sen değilsin
Yalnız sen değilsin 

Guns N' Roses



6 Ekim 2012 Cumartesi

Soldier Of Fortune



sana sık sık hikayeler anlattım

bir serserinin hayatını nasıl yaşadığıma dair
elini tutup sana şarkılar söyleyeceğim günü bekleyerek
sonra belki bana
'gel yanıma uzan ve beni sev' diyecektin
ve ben tabii ki (yanında) kalacaktım

ama giderek yaşlandığımı hissediyorum

ve söylediğim şarkılar
uzaklarda yankılanıyor
tıpkı dönüp duran
bir yeldeğirmeninin sesi gibi
sanırım ben hep
bir ganimet avcısı olarak kalacağım

çok zamanlar bir yolcu oldum

yeni bir şeyler aradım
eskinin günlerinde
soğuk gecelerde
sensiz dolandım durdum
ama o günlerde
gözlerimin seni yanımda dururken gördüğünü düşündüm
körlük kafa karıştırsa da
senin orada olmadığını gösteriyor (sonuçta)

artık giderek yaşlandığımı hissediyorum

ve söylediğim şarkılar
uzaklarda yankılanıyor
tıpkı dönüp duran
bir yeldeğirmeninin sesi gibi
sanırım ben hep
bir ganimet avcısı olarak kalacağım

evet duyabiliyorum

dönüp duran bir yeldeğirmeninin sesini
sanırım ben hep
bir ganimet avcısı olacağım

18 Kasım 2011 Cuma

Requiem For My Friend


Uzaktaki, bir zaman için mutsuz bir arkadaş için tutulan ağıttır bu..Arada bir
aklınıza gelir durur, toparlandı mı biraz, daha iyice mi acaba diye?
Eliniz yetişmez sırtını sıvazlamaya, sesinizle güç vermeye çalışırsınız
ancak. Ağıtın, yağmurun altında beraber yürürken söylenip coşulan
çocukluk şarkılarına yerini bırakması sabırsızlıkla beklenir.




Hey Sen!



Hey sen! dışarıda soğukta bekleyen
Yalnız başına ve çökmüş, beni hissedebiliyor musun?
Hey sen! geçitte ayakta duran
Kaşınan ayakların ve solan gülüşünle, beni hissedebiliyor musun?
Hey sen! Işığı yakmalarına yardımcı olma onlara
Boyun eğme dövüşmeden.
Hey sen! orada duran tek başına
Çırılçıplak telefonun yanında, bana dokunabilir misin?
Hey sen! kulağını duvara dayamış duran
Kendini çağıracak birini bekleyen, bana dokunabilir misin?
Hey sen! taşı götürmeme yardim eder misin?
Aç kalbini yuvama donuyorum.
Ama her şey sadece bir düştü
Duvar çok yüksekti gördüğün gibi
Önemli değil onca çabalaması, kurtulamadı sonunda
ve solucanlar yedi beynini.
Hey sen! yoldaki
Her söylenene boyun egen, bana yardim edebilir misin?
Hey sen! duvarın yanındaki
Salonda şişeleri kırarken, bana yardim edebilir misin?
Hey sen! Hiçbir zaman umut olmadığını söyleme bana.
Birlikte ayaktayız, yıkılırız bölününce.

Dışarıda kimse var mi?


Little Drop Of Poison



Şehrimi küçük bir damla zehirle seviyorum
kimse bilmiyor, delirmek için sıraya girdiklerini
yapayalnızım, filtrenin altından arkadaşlarımı tüttürüyorum
ama yağmur yağdıktan sonra çok daha iyi hissediyorum
o, sonbaharda terk etti, duvardaki onun resmi
her zaman o bir damla zehre sahipti
sonbaharda terk etti, duvardaki onun resmi
her zaman o bir damla zehre sahipti
dünyayı şeytan mı yarattı, tanrı uyurken?
biri dedi ki; hiçbir zaman bir kemikten dilek dileyemezsin
bir başka yanlış elveda ve yüzlerce denizci…
bu derin mavi gökyüzü benim evim!
o, sonbaharda terk etti, duvardaki onun resmi
her zaman o bir damla zehre sahipti
sonbaharda terk etti, duvardaki onun resmi
her zaman o bir damla zehre sahipti
bir sıçan hep bilir ne zaman gelinciklerle beraber olduğunu
işte her gün azıcık kaybediyorsun
bir milyonun bir milyon olduğu zamanı hatırlarım
her zaman sana ödetmenin yollarını bilirler
her zaman sana ödetmenin yollarını bilirler

Tom Waits

1 Kasım 2011 Salı

Burzum - Bálferð Baldrs



Geceye inen yoğun sis gibi bu müziğin notaları.Uyuşturucu etkisinde, bir düşünce ötesi yok.Karanlıkta koca bir boşluk. İlginç, bünyede ki tüm kötü düşünceler, kötülükler su yüzüne çıkıyor.Kalbin rutubetli yerlerine ışık tutuyor.Soğuk bir orman ve ormanda karanlık,koyu bir nehir. Başına ne geleceğini bilmeden yol alıyorsun siyahlar giyinmiş insanlarla. Ağaçların arası kötülük dolu.. Yada ortaçağ Avrupa’sının içinde kaybolmak gibi. Sokaklar kan kokuyor ve nefret tıpkı bir veba gibi yayılıyor bedene. Hep koyu her yer koyu, yıldız bile yok. En aydınlık hali alacakaranlık... Karmaşık.

‘Di’