Sunay Akın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sunay Akın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Kasım 2012 Cuma

Cadının uçan süpürgesi - Sunay Akın



Birbirine ne kadar yakın iki sözcüktür “süpürge” ve “anne” . Annelerimiz “Saçlarımı senin için süpürge ettim” diye seslenmezler mi babalarımıza?.. Yoksa, süpürgeye oturarak uçan cadı imgesi, kandının bir isyanı mıdır köleliğine?

Cadılar “sabbad” adı verilen toplantılarında otlardan yaptıkları bir merhemi ciltlerine sürerler. Uyuşturucu özelliği taşıyan bu merhem, ciltteki yara ve çatlaklardan içeri girerek etkisini gösterir.

Cildinde yara ya da çatlak bulunmayan kadınlar ise merhemin etkili olamamasında dolayı ayine katılamazlar. Böylesi durumlarda, kadınlar, merhemi süpürgenin sapına sürerek vajinalarından içeri sokarlar!..

Süpürgeye oturan cadı imgesini yıkmak istemezdim, ama “uçuş” konusundaki gerçek budur!..



16 Kasım 2011 Çarşamba

Sunay Akın - Seni Düşünmek



“Ezginin Günlüğü, komşunun çocuğundan ödünç istediğimiz Orta Atlas’ı anımsatır bana… Coğrafya ödevimize yardımcı olan o kitabın sayfalarındaki haritalarda, aradığımız, dağı, dereyi ya da denizi bulmamız için bize rehber olan komşu sevgisidir, dostluktur… Elimizde pusula olmasa da, avucumuzda henüz soğumamış olan insan sıcağıdır yol gösteren, dağları deviren, denizleri aşan…

Sanat eserleri şairi besler, büyütür… Bir resim, bir heykel ya da bir şarkı… Ezginin Günlüğü’nün dinlediğim her eseri yelkenlerime rüzgar oldu, gecenin karanlığında deniz feneri gibi yolumu aydınlattı… Şiirin kapı komşusu olan müziğin güler yüzlü komşusudur, Ezginin Günlüğü… Sokağımızı dolduran, genişleten şarkılar onun açık penceresinden taşmıştır… Beyaz perdeleri bir duvak gibi salınır rüzgarda… Eşiğinde de hep çamura, toza, toprağa bulaşmış, evi kirletmesin diye içeri alınmayan bir çocuk ayakkabısı vardır…

Ezginin Günlüğü’nün kapağı ne renktir, bilemem... Çünkü bu günlük hiç kapanmamıştır, sürekli açıktır sayfaları… Şunu söyleyebilirim yalnızca; Sayfalarından biri Asya, öteki Avrupa kıtasıdır… Tam ortasından da bir deniz akar, gider… Ezginin Günlüğü İstanbul, İstanbul Ezginin Günlüğüdür… Bu yüzden, sayfaları çevirirken bir bakarsınız ki, yosun kokmaktadır parmaklarınız…

Neler dökülmez ki Ezginin Günlüğü’nden hayatımıza; kurutulmuş boynu bükük bir papatya, vapur dumanı, sevdiğimiz bir şairin fotoğrafı, tırnağımızla düzelttiğimiz yıldızlı çikolata kağıdı, o gün doğacak bir kız çocuğuna önerilen adı sevdiğimiz için salkıdığımız bir saatli maarif takvimi yaprağı… Yani hisse senetlerine karşı, hissi senetler…

Dize gelmeyen şairlerin dizeleri dalga olur, alır götürür bizi güzel kıyılara… Ezginin Günlüğü’nü dinledikçe uçan halılara, define adasına, Alaattin’in sihirli lambasına, deniz kızlarına daha çok inanıyorum… daha bir seviyorum Pal Sokağı’nın çocukları’nı, Don Kişot’u Şarlo’yu…

Teşekkür ederim Ezginin Günlüğü… Birbirinden güzel şarkıların için sana teşekkür ederim… Sen olmasaydın hayatımızda pek çok şey eksik kalacaktı!”

Sunay Akın - Seni Düşünmek

15 Kasım 2011 Salı

Sunay Akın - Makiler

DAVET

Dürüst olalım beyler

İlk adım sizden

Sökün savaş gemilerinden

Can simitlerini

SERÇE ve KEDİ

I

Toprağın altından bağlanıyor

Artık telefon telleri

Ve bir telaş

Yüreğini sarıyor serçenin

Gördükçe kedileri

II

Anlar mı serçenin

Neden göç etmediğini

Sobanın kurulmasını

Bekleyen

Kedi

III

Yalnızca rüzgar gelir

Ölü bir serçenin

Cenaze törenine

Ve usulca

Kımıldatır tüylerini

Kediden önce

DİŞİ KUŞ

Kuru bir ot

Gibi yaşıyorum

Gözlerden uzak

Patika bir yolun

Kıyısında


Tek suçum

Sap olmamak

Baltanın

Kanlı oyunlarına

Ama yinede

Umut dolu kalbim

Belki bir dişi kuş

Taşır beni diye

Daldaki yuvasına

ELİŞİ

Savaş haberleriyle dolu

Renkli gazete sayfasını

Katlayıp bir çocuk üst üste

Kesiyor özene bezene

Elindeki makas ile

Ve insanlar oluşuyor kağıttan

Tutuşmuşlar elele

GÖRÜLMÜŞTÜR

Ne yak mektubun ucunu

Ne sevgini sayfalar

Dolusu dile getir

Zarfı kapatırken yalnız

Kuytu dudaklarını

Çokça değdir

SEVMEK

Saçak altına sığınmış

Göçmen kuşun

Kar tanecikleri arasında

Düşen beyaz tüyünü de

Görebilmek

İşte

SEVMEK

BİRARAYA

Eşit olmadığı

Söylenir insanların

Aynı boyda olmayan

Beş parmağı gibi bir elin

Oysa uzanır

Nice yorgun

Emekçinin dudağı

Su dolu

Avucuma

Elimin

Eşit olamayan

Beş parmağımın ucunu

Getirince

Bir araya

ÇOBAN

Oy birliğiyle koyunlar

Keçiyi seçer

Kendilerine başkan

Oysa sürünün başına

Kurdun akrabası

Köpeği koyar

Çoban

DUDAK PAYI

Çay bardağında

Bırakılan dudak payı

Kadar bile

Uzak kalamam

Gözlerine

Yakın olsun isterim

Ellerime ellerin

Yanında beton binaya

Yaslanması gibi

Köhne bir evin

Seni bir çivi

Gibi çaktım

Çünkü beynime

Ve toplayıp

Bütün kerpetenleri

Attım denize