Tezer Özlü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tezer Özlü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Aralık 2010 Salı

TEZER ÖZLÜ - KALANLAR



‘yaşamımın annemin ve babamın yaşamıyla bir ilintisi olmadığını düşünüyorum.. bir ana ve babadan olma değilim.. bir yaban otu gibi anadolu yaylasında bittim.. doğumum bile bir kökünden kopma idi.. köklerimi hiç aramadım.. içerisinde severek yaşayabileceğim arka dünyalardan kopma köklerim olabilirdi.. annem ve babam gibi , tüm kentler , ülkeler , günler , geceler , her gökyüzü de yabancı kaldı bana.. insanlara daha fazla yaklaştıkça bu saydıklarımdan daha fazla uzaklaşıyorum.. gökyüzünden , onun ışıklarından , gün batımlarından , karanlıklardan ve bulutlardan , kendi çıktığım karanlığa ulaşıncaya kadar onlardan uzaklaşacağım..

..

yirmi yaşım ile otuz yaşım arasında aklın bittiği yerleri ve çıldırmanın sınırlarını aradım.. çıldırmanın beni ne kadar ilgilendirdiğini biliyorum , bu yüzden onu kendi kafamda ve beynimde yaşamaya kalktım.. akıl ve çılgınlık arasındaki ufak , yıldırım hızına sahip atlayışı sözcüklere nasıl anlatabilirim..

beyin , düşünce kendini özgürleştiriyor , fırlıyor , bir roket gibi evrene , boşluğa , sonsuz boşluğa.. onunla birlikte gövde de.. ya da gövde kalıyor da , düşünce gövdeyi koparıp sonsuz boşluğa doğru uçmaya başlıyor.. acı veren bir şey bu.. çok acı veren.. ürküten.. hem de nasıl ürküten..

çılgınlığı bilmeden aklın sınırları son derece can sıkıcı.. kabul edilemez.. yetersiz..

..

otuz yaşım ile kırk yaşım arasında ne akıllı ne de çılgındım.. bu ikisinin ötesinde kalıp olup bitene seyirci oldum ve dünyayı kavradığımı sandım.. ilk kez gördüm denizlerini.. ilk kez güneşinin altına yattım.. gecelerinde dolaştım.. bir çocuk bile doğurdum , benim anneme yabancı olduğum gibi o da bana yabancı.. evet , dünyayı kavradığımı sandım..

..

kırık yaşındayım.. on yaşına kadar , çevremi , özellikle çevremdeki sessizliği kavramaya çalıştım.. bugün , gecenin bazı saatlerinde kitlenin anlamsız gürültüsü içinde boğuluyorum..

..

kendimi öldürmeye çalışıyorum.. özlemlerim kalmadı..

bıraktım..bıraktım.. hepsini kendi ve benim dünyamı anlamaları için bıraktım.. ve bana ölümsüzlerin sonsuz acıları kaldı..’

TEZER ÖZLÜ , ‘KALANLAR’..

YKY , Nisan 1995..

Aforizmalar

"Çağmızın en büyük acısının yaşamını yabancı ülkelerde kazanmak zorunda bırakılmışlık olduğunu görüyorum..."

"Kendimi kavrayamazsam,tüm varoluşum yitmiş demektir..."

"Sürekli gitmek istemek de,bir yerde,hiçbir yerde olmak istemek değil mi?"

"Nasılsa her gittiğin yerde kendinsin..."
Yaşlandıkça insanlarla aramdaki uçurum büyüyor.Arabalardaki,uçaklardaki,resmi dairelerdeki,otobüslerdeki,caddelerdeki insanlarla aramdaki uçurum..."
Yaşamımın en mutlu anlarında da aynı güçle acıyı duymadım mı.Ve acıların ötesinde bir beklenti vardı: Kendi dünyamın beklentisi..."

"Dünya nasıl olması gerekiyorsa öyle.Kendi kendini kurtaramayanı hiçkimse kurtaramaz..."

"Sen günlere birşeyler getirmedikçe, günler sana hiçbir şey getirmiyor..."

"Aynı dili konuşan iki kişi yok..!"

"Ben gökyüzünün altında, topraklarımın üzerinde olacağım. Toprakların dümdüz ve sonsuz ufku boyunca sürekli gideceğim..."

"Kurumlarınıza uyuyor gibi görünmem, onlara karşı direnmemi ancak böyle sağlayabileceğime inanmamdandır..."

"İnsan ilişkilerini değiştirmek için yaşıyorum. Hiçbir şeyin değişmeyeceği umutsuzluğuna kapıldığım kısa anlar kadar korkunç ve umutsuz anlar tanımıyorum..."

"Sevgiler geçer, sevgiler gelir..."

"Yalnız sağlıklı insan aklı ile yaşansaydı, değmezdi yaşamaya can sıkıcı olurdu. Tam aksine güzel olan dünyanın gökyüzü altında bir deliler topluluğunu andırması..."

"Her gidiş, her yolculuk, kendi 'benimin' bilinmeyenine doğru, bilmek için bir iniştir."

"Yaşam, belki de benim algıladığımdan daha acı..."

"İnsan kendi yaşamının her döneminde, hem genç, hem çocuk, hem yetişkin, hem yaşlı algılamıyor muydu?"

"Ve yaşam yalnız rüzgar, yalnız gökyüzü, yalnız yapraklar ve yalnız hiç değil mi?"

"Hiç değilse susarak hepsini yüzünüze haykırmak istiyorum. Sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus anlayışınızla, başarı anlayışınızla hiç bağdaşan yönüm yok...
Aranızda dolaşmak için giyiniyorum. Hem de iyi giyiniyorum. İyi giyinene iyi yer verdiğiniz için."

"Her insan kendi sevgisini taşımıyor mu?"

"Alışılagelmiş ilişkilere karşı çıktığın an, insanı yadırgıyorlar..."

"Hep öyle değil mi. Sevgilerimizi, duyguların yükseliş ve alçalış dalgalanmalarını, kendi kendimize algıladığımız biçimde bir başka insana akıtmak istediğimizde tümüyle içimize hapsetmiyor muyuz. Kim karşılıyor sevgileri..."

"Her anı ölüdür..."

"Yaşamın sonu hiçbir zaman bana ırak gözükmedi..."

"Birisinin teniyle yanyana olmak, kendi var oluşumu unutmak mı?"

"Her var oluş kendisiyle birlikte ölümü getirmiyor mu?"

"Zaman zaman kendimi tüm insanlıktan dah güçlü duyuyorum, ama kendimi anı anda çıplaklıklarından sıyrılmaya çalışan ağaçlar kadar da bırakılmış duyuyorum. Özellikle ben'in, ben'i bıraktığı anlarda. Ya da ikisi bütünleştiğinde..."

"Çevreyi tanımlamak değil, duygularla yaşamak gerek..."

"Her sevginin başlangıcı ve süreci, o sevginin bitişinin getireceği boşluk ve yalnızlık ile dolu. Belirsizlikler arasında belirlemeye çalıştığımız yaşam gibi..."

"Sevgi isteği, kendi kendine yaşamı kanıtlama dileği kadar büyük. Belki kendilerine yaşamı kanıtlamaya gerek duymayan insanlar, sevgileri de derinliğine duymadan, acıya dönüştürmeden yaşayıp gidiyorlar.

"Ya da Sevgiyi, beraberliği beraberlik, ayrılığı ayrılık, yaşamı yaşam, ölümü ölüm olarak yaşıyorlar.Oysa yaşam ölümle, ölüm yaşamla tanımlı..."

"Sen tüm kentten daha yalnızdın. Okyanus gibi bir yalnızlık..."

"Ve bana geceler yetmiyor. Günler yetmiyor. İnsan olmak yetmiyor. Sözcükler, diller yetmiyor..."