29 Nisan 2016 Cuma

Popüler Kültür ve İletişim, İrfan Erdoğan ve Korkmaz Alemdar

Tarih boyu kendini toplumsal örgütlü yaşam içinde üreten insan aynı zamanda bu üretimin ayrılmaz ve bütünleşik bir parçası olan kendi kültürünü de üretmiştir. S. 18
Kültür günümüzde günlük pratiğin Pazar çıkarı için kontrolü ve yönlendirmesinde planlı olarak üretilmektedir. S. 22
Halk, Halk Olmayan ve Halk Kültürü
Halk hem gündelik dilde hem de sosyal bilimlerde en yoğun kullanılan kavramlardan biridir. Bu kavramla birlikte cevaplandırılması gereken şu sorular öncelik kazanmaktadır: Halk ne demek? Kavram nereden gelmiş? Kim çıkartmış? Neden ve nasıl çıkmış? Her zaman var mıymış? Halk kavramı dışında kalan ne: Halk olmayan mı? Köle mi? Yönetenler/üst zümre mi? Halk kavramı üzerinde bir mülkiyet mücadelesi var mı? Varsa veya yoksa neden? Halkı sahiplenen neden sahipleniyor ve sahiplenmeyen neden sahiplenmiyor? Halkı sahiplenmenin sonuçları ne? S.26
Halk yere ve zamana bağımlı ortaklığı anlatır. Halk aynı zamanda sömürülme, hem materyal hem de ruhsal sömürülme ortaklığı vardır. Halkta egemenliğe ve mücadeleye çeşitli biçimlerde katılma vardır. S.26
Halk kültürü yere ve zamana bağımlılığın kendini anlatışı, kendini ifadesidir. S. 26
Geçmişin halk kültürü aynı yer ve zamanda yaşayan insanların kendi için, kendini kendine ve çevresine anlatımıydı. Yaratan kendisiydi, kendindendi ve kendisiyle kalıyordu. Kendi oyunu ve oyuncağını, kendi eğlencesini, kendi bayramını, kendi egemenlik ve mücadelesini kendisi yaratıyordu. S. 28
Halk kültürü, günümüzde popüler kültüre ve kitle kültürüne olan ilişkisinde anlamını bulur. Eğer halk kültürü denilen herhangi bir ürün, popüler kültüre olan ilişkisinde “katılımcı veya rekabetçi sömürüyü” anlatıyorsa, bu ürün ticarileşmiş ve emtialaşmış bir konumda ve egemen pratiklerin içinde yer alır. Eğer “rekabetçi direnişi ve karşıtlığı” anlatıyorsa, farklı bir yerde durur. S. 28
Karşıt kültür genel olarak burjuva pratiklerine ve ekonomik ilişkilerine alternatif dünya görüşü ve ilişki tarzı sunan dünya görüşü ve pratikler anlamına kullanılır. S. 28-29
Popüler ve Popüler Kültür
Popüler sözünün bizdeki kullanımı Batıdan gelir ve oldukça yenidir. Popülerin dil bilimsel temeli ve tanımlaması geç-ortaçağ dönemindeki “halkın” anlamından, bugünkü egemen “birçok kişi tarafından sevilen veya seçilen” anlamına gelmiştir. S. 29-30
Popülerin İngilicede dilsel orjini orta çağlarda “halkın” (folk bağlamında halkın, people anlamında halkın değil) anlamına kullanımıyla başlar ve günümüzde “çoğunluk tarafından sevilen ve seçilen” anlamına kullanılır. S. 33
Bu bağlamda popüler kültür “halkın kültürü” anlamından günümüzde çoğunluk tarafından sevilen ve seçilen kültür” anlamına doğru bir dönüşüme uğramıştır. Siyasal anlamda popüler kültür (örneğin seçimler) egemen örgütlenme ve yapılış biçimlerinin kabulü, doğrulanması ve yüceltilmesi (halkoyu) demektir. Ekonomik alanda popüler kültürel pratikler serbest pazar denen tekelci kapitalist pazarın evrenselleşerek meşrulaştırılmasıdır. İş yerinde ve iş dünyasında popülerlik başarıyı, beceriyi, aklını kullanmayı (ve çalışan ve işsiz için) başarısızlığı ve beceriksizliği anlatır. Kitle iletişiminde popüler olan, egemen medya ürünlerinin (programların ve pratiklerin, müzik ve film endüstrilerinin siyasal ve kültürel pazara sunduklarının) halk tarafından sevilip tutulduğu anlamına kullanılır. S.33
Popüler kültür belli bir grubun ürünü değildir, belli bir grubun sahipliğini içermez: Popülerdir, yani herkesin olmasa bile hemen herkesindir. S. 33
Popüler kültür modern toplumda devam eden “halkın” kültürüdür. S. 33
Kapitalizmin kendi için üretirken ve yaratılan zenginliği kendine ayırırken, kitleleri ücretli köle olarak kullanarak “kitleler için” yaptığı üretim ve bu üretimle gelen “kimlik, duyma, hissetme, yaratma, şimdisine, geçmişine ve geleceğine bakma biçimi, kısaca yaşama yoludur.” Bu bağlam içinde popüler kültür Pazar tarafından pazarda tüketim için “sipariş edilen, ısmarlama” kitle kültürünün en çok kullanılan ürünlerini ve bu ürünleri teşvik eden düşünceleri ve duyarlılıkları anlatır. S. 34
Bilişsel bağlamda, popüler kültürde anlamlar ve zevkler aktif bir şekilde toplumda üretilir ve dağıtılır. Bu üretimin ve dağıtımın en planlı yanı endüstriyel faaliyetlerin kendisidir ve güdümlenmiş yanı ise çeşitli örgütlü yapılardaki kişiler arası ilişki ve iletişimdir. S. 34
Popüler kültürde, aynı zamanda, sürekli kalıcılıkla değil, sürekli değişimle sermayenin ve sermayenin ve sermaye sisteminin sürdürülebilirliği gerçekleştirilir: Müzik alanında, popülerlik her hafta değişen “top 40” içinde olma ve bunları dinlemedir. Giyimde popüler olan şey mevsimlerle değişen modayla gelen güdümlü kültürel yaşamdır. Yeme ve içmede Pepsi ve Coca Cola; Marlboro ve Winston; Pizza Hut ve Pizza King; McDonalds ve Burger King arasındaki özgür seçim için tüketici kazanma mücadelesidir. S.34- 35
Dikkat edilirse popüler kültür bir kullanım ve tüketim kültürüdür. S. 35
Popüler kültürün kaynağı sadece “kültür endüstrisi” değildir. Aynı zamanda “halkır, eskiden halkın olan, ama şimdi yaşamının bir parçası olmayandır.” Popüler kültürün egemen olduğu kentlerde kaç kişi halay çekmeyi ve aşık yapmayı, ceviz oymayı bilir? Daha kötüsü bilse bile, o onun şimdiki yaşam tarzının bir parçası değildir, sadece “ata yadigarı” gibidir. S. S. 36
Televizyondaki “halk kültürü” artık halk kültürü değildir; popüler gösteri kültürünün bir parçası olmuştur. S. 36
Popüler kültürün ideolojisi özel teşebbüsün sunduğu yapış biçimini meşrulaştırır ve evrenselleştirir. S. 37
Popüler kültür sermaye düzeninin “dostça faşist” zorbalığının medyadan ve kişiler arası ilişkilerden geçerek kendini demokratik olarak satmasıdır. Saçına A firmasının Y ürününü sürmelisin, K marka parfümünü kullanmalısın, ruju sürmeli, gömleği ve pantolonu giymelisin, çünkü ona “sen değersin” demek, bunları yapmazsan değer kazanamazsın demektir. Bu popüler faşizm arkadaşlar arasında konuşularak, giyerek yaygınlaştırılır. Bu “dostça faşizm” popüler kültürel pratiklere katılmayanı bakışla ve sözle hor görerek kendi gibi kullanmayan ve tüketmeyen üzerinde baskı kurar; aynı anda kendini doğru, çağdaş, iyi ve ahlaklı olarak tanımlar.s. 38
Popüler kültürde kıymetsiz olan “mal olmayan” üründür ve popülere katılmayan kişidir. S. 38
Popüler kültür mekaniksel ve elektronik çoğalmayla niceliksel fazlalık ve niteliksel yoksulluğun kültürüdür. Bu yoksulluktan geçerek kapitalist Pazar yapısı materyal zenginlik elde eder ve güç kazanır. S. 39
Popüler kültür egemenlik ve mücadele alanıdır. S. 39
Popüler kültür akademik alanda sanattan, edebiyata ve iletişime kadar birçok disiplin içinde ele alınır. Ele alış bağlamları oldukça çeşitlidir:
a.       Popüler sanat, popüler mimarlık, Popüler tasarım
b.      Kitle iletişimi (elektronik iletişim ve internet; film, müzik, radyo, televizyon, basın, kitap, dergi, reklamcılık, halkla ilişkiler)
c.       Eğitim, eğitim felsefesi, genel eğitim ve eğitim kurumları
d.      Yiyecek ve halkın yaşam yolları
e.       Edebiyat (şiir, roman, güldürü, korku, macera, detektif, tarihsel kurgu, aşk, bilim-kurgu ve fantezi hikayeleri, romanları)
f.        Giyecek, vücut ve görünümü
g.       Koleksiyon olanları toplama
h.       Teknoloji
i.         Metodoloji
j.        Performans ve tiyatro (dans, müzik, sahne)
k.      Yer ve zaman; etnik kültürler
l.         Fiziksel popüler kültür (eros ve porno; spor, çocuk edebiyatı)
m.     Yaşlılık, ölüm ve ölme
n.       Savaş ve cinayet
Kitle ve Kitle Kültürü
Kitle kavramının çıkışı ve tarih içinde ve kuramsal yaklaşımlara göre değişen anlamları vardır. Kitle denildiğinde günümüzde sayısı belli olmayan insan çokluğu anlatılmak istenir. Kitle iletişimindeki kitle sayısı bilinmeyen izleyici, okuyucu, seyirci ve kullanıcıdır. Ekonomik bazda kitle, bilinmeyen sayıdaki tüketicidir. Kültür bazında kitle, kültürü tüketenler ve dolayısıyla tüketimden geçerek üretim için gereksinimi üretenlerdir. S. 41
Kapitalist toplumlarda kitle kültürü ticarilik olmaksızın var olamaz. Bu kültür mümkün olan en geniş insan kitlesine satılan mal ve düşüncelerdir. Bu tür üretimde estetik ölçü ortadan kalkar ve başarı ürünün olası-müşterilerinin sayısının hesabı tarafından ölçülür. S. 41
Kitle kültürü kapitalist pazarın kitlelerin tüketimi için ürettiği mal ve bilinci anlatır. Mal özel mülkiyet yapısıyla gelen kapitalist Pazar ilişkileriyle belirlenmiş bir şekilde yürütülen örgütlü insan faaliyetinin ürünüdür. Bilinç bu örgütlü faaliyet ve ürün hakkındaki belli biçimlerdeki düşüncedir, bilmedir, değerlendirmedir, ne ve neden olduğunu açıklamadır. S.41
Yüksek Kültür, halk Kültürü ve Kitle Kültürü

Yüksek kültür (ve alçak kültür) tartışması 19. Yüzyılın ikinci yarısından sonra yoğunlaşan işçi hareketleriyle birlikte ortaya çıktı. Önce üst sınıfın yaşam tarzını kitlelerin demokratik haklar elde etmesine karşı çıktı. Ardından sanatsal üretim ve değerli ürün alanı içine çekildi. Yüksek kültürde yüksek kavramıyla bir sınıfın ayırt edici özelliği e bu ayırt ediciliğin korunması kast edilmektedir.  Ana akım görüşlere göre popüler kültür yüksek kültürün öğelerine sahip değildir. Yüksek kültür seçkinler sınıfının kültürüdür. Geçmişin yüksek kültür ürünlerini (klasikleri) içerir; Keşfedici, yaratıcı ve devrimci bir kültürdür, yani, geleceğe de dönüktür; En mükemmel kültürdür. Tiyatro, bale, klasik müzik, güzel sanatlar, şiir gibi… Yüksek kültürün kavramsal zıddı kitle kültürü olarak alınır: Kitlelerin kültürü; düzeyi düşük kültür; sayısal bakımdan çoğunluğun kültürü; genellikle kitle iletişimiyle iletilen kültürdür . s.43-44
Kitle kültürü, kitle iletişim örgütleri dahil kitleler halinde üretim yapan endüstriyel yapının ürettiği ve dağıttığı ürün haline geldiğinde, yani başkaldıran kitlelerin mücadeleci tarzını ifade tarzı olma doğasını yitirmesinden sonra, yani kitle kültürünü yaratma ve dağıtma mülkiyeti kitlelerin elinden alınıp endüstriyel yapıların eline geçtikten sonra, kitle kültürü bilinç yönetimi endüstrisinin temel üretim ürünü haline geldikten sonra, ciddi değişimler oldu: Bu değişimlerle kitle kültürü yüksek sınıflar tarafından bir tehlike olmaktan çıktı. S. 46
HALK KÜLTÜRÜ, KİTLE KÜLTÜRÜ VE POPÜLER KÜLTÜR
Kültürel üretim ve üretim ilişkilerinde güç yapısı kapitalizmle birlikte değişti bir zamanlar kültürel üretim, dağıtım ve tüketim yerel çaptaydı ve yerelin yaşam tarzını, bu tarzdaki farklılıkları yansıtıyordu. Şimdi özellikle kitle kültürü ve popüler kültür halkın toplumsal yapıdaki egemenliği kabul edici, kutsayan, ona katılan bir dünya ve biliş sunmaktadır. S. 48
Kitle kültürü ve popüler kültür varlığını kullanım ve tüketim yoluyla sürdüren, kitlelerin yaşam pratikleri ve ifadelerini çalan, gasp eden ve pazarda alınıp satılan mala dönüştüren ticari bir kültürdür. Popüler kültür kendi biçimlerinin birçoğunu halk/folk kültüründen almış ve işlevsel dönüşümlere uğratarak kendine mal etmiştir. S.48
Halk kültürünün materyal ve materyal olmayan ürünlerini yerel kendisi kendi için üretirken, bu üretim olanakları ve ilişkileri de büyük ölçüde yok edildi. Onun yerine üretimi kapitalist endüstriler biçimlendirmeye başladı örneğin çocukların kendi oyuncaklarını, oyunlarını ve eğlencelerini kendilerinin yaratması bitti. Artık çocuklar popüler kültür endüstrisinin ürettiklerini kullanmakta ve oynamaktalar. Eskiden bebeği ve oyuncağı satın almaz, kendimiz yapardık. Yaptığımız oyuncaklar ve oynadığımız oyunlar yaşadığımız hayatın kendimiz tarafından kendimiz için ürettiğimiz temsilleriydi. S. S48-49
Popüler kültür satın alınan, halk/folk ise onu kullananlar tarafından yaratılır. Birincisi ticari değere sahip olan bir maldır; ikincisinde satma ve satın alma gibi bir karakter yoktur; alınıp satılsa bile takas yoluyladır; para ile olsa bile, standartlaşma ve kitle üretimi ürünü karakterine sahip değildir; satışı imaj ve statü nedeniyle değil, daha çok kullanım değeriyledir. S.49
Halk kültürü iş ve dinlenmenin birbirini tamamladığı, birbirine zıt olmadığı, bitişik ve iç içe olduğu dönemin kültürüdür. Endüstrileşmeyle birlikte fabrika sistemi zamanı yeni bir biçimde örgütlemeye başladı; iş yerinde harcanan zamanla iş dışında harcanan zaman ayrılığını getirdi: İş yerinde harcanan zaman serbest kölenin hayatını devam ettirmek için “para kazandığı” zaman oldu. Bu zaman artık ona ait değildir. İş dışı zaman serbest kölenin kendini fiziksel olarak yenileme(dinlenme) ve mümkünse eğlenme zamanıdır: İşi olan kölenin serbest zamanı. S. 49
Kapitalizm halk kültürünü katletti, katletmediği ise kitle kültürü veya popüler kültür şekline dönüştürdü: Alınan ve satılan mal haline soktu. S. 50
Popüler kültür, sadece parayı verip veya zamanını harcayıp düdüğü çalma seviyesinde, yani bitmiş ve paketlenmiş bir malı tüketme düzeyinde tüketici-kitlelerin malıdır. Bu durum kitle kültürü ve popüler kültür gerçeğinin sadece birmiş ürünle ilgili yüzüdür. S. 50
KÜLTÜR, BİLİNÇ VE İDEOLOJİ BAĞI
Kitle kültüründe tutulan bilinç seviyesinin düşüklüğü nedeniyle istekler, amaçlar, beklentiler, yapılanlar, düşünceler, ilgiler, özlüce kültürel ifadeyi yansıtan günlük pratikler oldukça basit, çocukça ve görüntüseldir. Fakat bu düşüklük aynı zamanda beraberinde hunhar baskıyı da getirir. Bu baskı da gene basit seviyedeki özgürlük, barış, empati olarak sunulan kılıflarda gelir. Kitle kültürü ve popüler kültürle 21 yüzyılın planlı geri zekalılaştırma pratikleri gerçekleştirilir. S. 51
Kitlelere standartlaştırılmış geri zekalılık pragmatiklik olarak sunulur: Dizilerde ve programlarda sevilen artistler belli durumlarda belli davranışlarda bulunurlar; belli değerleri vardır; belli biçimlerde giyinirler, belli şeyleri yer ve içerler; belli kozmetik ürünleri alırlar. Bir çok şovlarda promosyonel tavsiyeler gerçek ifadeler olarak sunulur. Liderler, meşhur yazarlar, futbolcular, sporcular, ev kadınları, analar, babalar, çocuklar, bira veya sabun markası veya tanrı hakkındaki inançlarını ilan edenler. Düşünceler, reklamlar, promosyonlar vb gerçeğin yerine geçirilir. Böylece “zararlı olsa niye satsınlar ki” seviyesine kadar inen düşünsel ve bilgi seviyesi oluşturulur. Böylece mal, ürün, hizmetler, insan ve insan ilişkili kendi koşullarından uzaklaştırılarak anlamlandırılır. S. 52
Günümüz popüler kültürünüzü asla popüler direniş kültürüyle karıştırmamak gerekir. Popüler direniş kültürü halkın daha iyi dünya umutları, özgürlük mücadelesi ve ezilen insanın deneyimini idade ederdi geri-zekalılığın bireysel çağdaşlık be gelişmişlik taslayışı değil. Direniş kültürü bağımsızlık arayan siyasal hareketlerin bütünleşik bir parçasıydı. Madonna ve benzerleri asla bir direniş veya başkaldırı müziğinin temsilcisi olamaz. Burjuva feminizmi gibi tüketim endüstrisinin en bütünleşik parçası olan hareketler ancak sermayenin kitle kültürü ve popüler kültürü kullanarak uyguladığı farklı stratejileri anlatır. S. 56
Kapitalizm Öncesi Popüler Pratikler ve Popülerin Doğası
İlk Yaşam Biçimleri ve Kültürün Yaratılışı
İnsanın ortaya çıkışıyla birlikte insanın kendiyle ve fiziksel çevresiyle iletişimi başlamıştır, çünkü insan biyolojik olarak yoğun ve karmaşık bir iletişim ağından oluşmuştur. Bu biyolojik iletişim-bütünü aynı zamanda “biyolojik-kendini” sürdürme çabası nedeniyle, zorunlu olarak kendisiyle ve çevresiyle iletişimde bulunacaktır: Bu, varoluşun zorunlu bir koşuludur. S. 58
Her topluluk kendi yaşadığı koşullara bağlı olarak kendi yaşam tarzını, dilini ve dolayısıyla kültürünü geliştirmiştir. S.59
Kapitalizmde Popüler Pratikler ve Popülerin Doğası
Popüler Pratikler: Üretim, Dağıtım ve Tüketim
Popüler olanın üretimi kaoitalist pazarın kendini emtia ve bilinç olarak ifadesidir. Devlet kurumlarıyla da garanti altına alınan üretim özel mülkiyet yapısına göre kurulmuş şirketler, eğitim kurumları, özel mülkiyet yapısına göre kurulmuş şirketler, eğitim kurumları vb tarafından yapılır. S. 78
Dikkat edilirse, egemen popüler pratikler belli zaman ve terde baskın olan endüstriyel, siyasal, ekonomik ve düşünselle ilgili faaliyetlerdir. S.78
Örgütlü yapılardaki amaçlı üretim girişimiyle birlikte popüler düşünceleri, umutları, umutsuzlukları, beklentileri yaratan, tutan sürdüren ve gerektiğinde değiştiren dev endüstriler doğmuştur. Bu endüstriler hem kendileri hem de kapitalist Pazar için bilinç yönetimi işini yaparlar. Bu endüstrilerin başında televizyon, basın, film, reklam, halkla ilişkiler e eğitim gelir. Bu endüstriler hem kendi ürünlerini popüler yaparlar hem de diğer endüstrilerin ürünlerini popülerleştirirler. Dolayısıyla örneğin giyecek, yiyecek, içecek, eğlence vb. endüstrilerin ürünlerinin popülerliği üretilmiş dinamik bir popülerliktir. S. 79
Popüler pratiklerin en yoğun olduğu zaman iş dışı zaman olarak biçimlendirilmiştir. İş zamanı bilinçli olarak popüler gözden veya ilgiden uzak tutulmaktadır. İş dışı zaman, kapitalizmde yeniden tanımlanarak alışveriş yapma, lokantaya ve ticarileşmiş eğlence yerlerine gitme, piknik ve turizm faaliyetleri içine çökertilmiştir. Böylece insanların iş dışı faaliyetleri de sermaye tarafından kolonileştirilmiştir. Yeme, içme, giyme, eğlenme ve dinlenme faaliyetleri kapitalist pazarın yoğun popüler baskıları ve kitle kültürü pratikleriyle “para harcama” faaliyetlerine dönüştürülmüştür. S 80
Kapitalist Üretim Tarzında Yerelin Durumu
Kültürün ve popülerin merkezi üretimi ve öykülemesi uluslararası egemenlik altına girdi. Yerel olan şeyler bir satış, promosyon aracı olarak kullanılmaya başlandı. Popülerleştirilmeyen yerel kapitalist sermaye için işlevsel olmaması nedeniyle ya yok oldu, ya unutuldu gitti ya gayri meşrulaştırıldı ya da “maganda kültürü” diye değersizleştirildi yada bir kenara itildi. Yerel popüler kültür üretimi para kazandırmıyorsa durdu. Para kazandırıyorsa İstanbul’da iş merkezine taşındı. Yerel ozan artık köyünde değil, bu iş merkezinde ve televizyon stüdyolarında gezmektedir. S. 82
Çocuk oyunlarımızı ve oyuncaklarımı biz yaratmıyor ve yapmıyoruz artık. “Toys’R’US” var. Oyunlar ve oyuncaklar bizim yaşamlarımızın bir parçası veya öyküsü değil. Hepsi karmaşık bir Pazar egemenliğinin ve sömürünün başarılı serüvenlerinin parçası. S. 82
Artık halk kültürü fabrikadaki, iş yerindeki, bürodaki, alışveriş merkezlerindeki ve eplence yerlerindeki egemenlik ilişkileriyle yaratılanın destekleyicisi ifadesi oldu bu ifadeyle tüketici katılımı sendikalar tarafından örgütlenen gösterilere, bastırılan grevlere, kapanan fabrikanın kapanmaması için feryatlara, işe müracaatlarda kitle halinde izdiham ve bireysel şikayetlere dönüştürüldü. Halkın protesto kültürü “ne dediği” belli olmayan alkışa indirgenerek bastırıldı. S. 82
Modern futbolun sınıf engelini aştığı iddia edilir: Herkes seyirci. Ama herkes şeref tribününde oturmuyor, herkes trilyonlar kazanmıyor. Örtüyü kaldırırsak, alttaki gerçek bir başkadır; futbolda egemen sınıflar geniş ölçüde görünmezler, ne seyirci ne de futbolcu olarak. Göründükleri zaman da finansör, reklamcı, yönetici ve idareci olarak yer alırlar. Stadyumda şeref tribünündekilerin, takımın ileri gelenlerinin, bürokratların maçı seyrederken davranışları kuduran seyircilerinkinden tamamen farklıdır: Sakinlikleri, purolarını tüttürüşleri, giyinişleri, birbirleriyle konuşma şekilleri, jestleri, oturuşları, yüzlerindeki ifadeler, maçın bitimindeki davranışları ve stadyumu terk edişleri gibi. Genel seyircilerin karakteri ve durumu çok farklıdır. S. 89
Arenadaki aslanlarla gladyatörlerin yerini modern bir şekilde düzenlenmiş bir sporda top ardında koşturan ücretli ve özgür modern sporcular aldı. Politika aynı: ekmek ve sirk. S. 89
Yıl 2005. Migros (Ankara, Akköprü) alışveriş merkezine girince gözünüze çarpan isimler: LC Waikiki, Escortland, KMM, Panço, Chinco, Lacoste, Park Bravo, Polo gareğe, Gottex, Uptown, Collezione, Mavi Jeans, Moda Di Centone, Duffy, Gift Home, Ese, Bosh, Reebo, Hotiç, Euromoda, Toys’R’US, Smart Play, Arbys, Mado Cafe, Dominos Pizza, Burger King, MCDonalds, Marx&Spencer, Sport Point, Miss Sixty, Nine West, Dexter, Sony ve diğerleri. Bir New Yorklu kendini burada asla yabancı hissetmez. Sıradan bir Amerikalı Migrosu görsün “dudağı uçuklar”, çünkü böyle bir alışveriş merkezini kendi Amerikasında görmemiştir. New York’un meşhur Macy’s ve Gimbels alışveriş merkezleri Migros yanında sıkıştırılmış mekanlarıyla oyuncak kalır. Türkiye’nin hemen her kentinde aynı firmalar, aynı isimler ve birçok yenileri var. S. 92
Popüler kültür sadece belli malları, kullanışları, etkinlikleri popüler yapmaz, bunlarla birlikte gelen, bunlarla iç içe olan belli dünya görüşleri ve görünüşlerini de popülerleştirir. Kadınlara yönelik romantik macera romanları, popüler dergiler, mecmualar, Amerika ve Avrupa’dan gelen veya onların kopyaları olan çocuk dergileri ve çizgi filmleri incelendiğinde bunların ticari kültürün çıkarına ve kapitalist toplum biçimi ve ilişkilerinin evrenselliğini getiren ideolojiye yardım edici yönde şekillendirildiğini görürüz. S. 99
Televizyon: En Popüler Popülerleştirme Aracı ve Evdeki Sirk
Evimizdeki televizyon bir araçtır: bu araç örgütlü teknolojik bir yapının yoğun örgütlü faaliyetler ağıyla üretilmiş bir üründür. Bu ürünün kendisi popüler bir araçtır. Aynı zamanda televizyon kendini ve kendini yaratan koşulları ve gözde pratikleri popüler yapan popülerlik yaratma ve tutma araçlarıdır. Aynı zamanda yerel anlatım üzerinde egemenlik kuran televizyon “ imparatorluğun merkezi öyküleme” sistemidir. S. 103
Televizyon, kültürle ilgili günlük yaşamdan popüler olanı, popüler yapılanı ve popüler yapılmak isteneni taşıyan, gösteren, sunan, değerlendiren, yücelten, özlüce popülerlik kimliği veren en popüler bir yönetimsel iletişim aracıdır. Dolayısıyla, popüler kültür bağlamında televizyon dediğimizde birbirine bağlı ve birbirini destekleyen en az dört tür üretim ve yeniden üretimden bahsediyoruz:
1.      Televizyon birbirine bağlı örgütlü ilişkiler ağlarının varlığını anlatması
2.      İki televizyonun kendisinin kitle bilinci üreten araçlar arasında nicel kullanım ve ideolojik yüküyle en popüler üretim aracı olması.
3.      Hafta içi iş dışı (veya işsisiz boş ve kadının evde günlük rutin sırasındaki) zamanı geçirmede ve hafta sonu faaliyetlerinde kullanılan en popüler alternatif olması.
4.      Popüler olanı ve olacağı (dolayısıyla popüler olmayanı, popülerlikten düşeni, modası geçeni ve modası geleni, değerleneni ve değersizleşeni) tanımlaması.
Böylece en popüler kitle iletişim (eşittir yönetimsel iletişim) aracı olan televizyon yoluyla televizyon firmaları (a) Hem kendi hem de kendisinin içinde var olduğu endüstriyel yapının ekonomik sürekliliğini sağlama, (b) Hem kendisinin hem egemen ekonomik, kültürel ve siyasal pazarın bilincini yaratma, tutma ve sürdürme işini yaparlar. S. 104
Eğlence ve yarışma programları en çok izleyiciyi toplarlar. Bunlar içinde “yarışma programları” en popüler olanlardan biridir. Bu yarışma programları günlük gerçeklerin rahatsız edici baskısından kaçışta sığınak olarak işlev görürler. Bu programların değerleri ve yapıları kapitalist ideolojinin belli yanlarından gelir ve bu ideolojiyi besler: Kapitalizmin “sahip olma hırsı” ve “rekabetçi bireyciliğini” teşvik ederler. Bu görünür özelliği yanında, kapalı olarak kapitalist dünya görüşünü daha ustaca ve teşhis edilmesi zor biçimde sunar. S 104
Türkiye’de çocuklar her günde televizyonda sayısız çizgi filmler seyrediyor. Bunların en başında gelen Disney dünyasının ürünleridir. Disney’in çizgi ve güldürü yapıtlarına bakarsak belli yaşam ve düşünü biçiminin ifadelerini görürüz: Disneyde sürekli olarak, insan hayatı değil, mülkiyet yitirilmesi tehlikesi egemendir. Disney için medeniyet nasıl ticaret yapılacağını öğrenmektir; tahsil malların ve servislerin el değiştirmesine refakat eden bir süreçtir, yani ticaretin yardımcısıdır.
Walt Disney’in dünyasında talihçilik, kadercilik, alınyazıcılık popüler yapılır. Böylece zenginliklerin belli ellerde toplanması ve kitlelerin ekmek parasına muhtaç bırakılması sosyal adaletsizlik olmaktan çıkartılır ve şans, talih, kader, kısmet haline dönüştürülür. S. 107


İrfan Erdoğan ve Korkmaz Alemdar, Popüler Kültür ve İletişim, 2 Baskı, Erk Yayınları, Ankara, 2005

Reklam Çekicilikleri, Müge Elden - Uğur Bakır

BİR REKLAM ÇEKİCİLİĞİ OLARAK CİNSELLİK
Cinsellik Üzerine
Cinsellikle ilintili birçok kavramdan söz etmek mümkündür. Çıplaklık, erotizm, pornografi, bunlardan bazılarıdır. Çıplaklık, insan bedeninin tamamının ya da bir kısmının giysilerden arındırılıp açıkta bırakılmasıdır. Doğallık, saflık, günahsızlık, seksepal, ahlakdışılık gibi çeşitli kavramlarla nitelendirilen çıplaklık, özellikle cinsel cazibenin yaratılmasında kullanılan vaz geçilmez bir araçtır. S. 138
Faucault’ya göre modern toplum sapkındır, fakat bunun nedeni tutuculuğun yarattığı patlama değil, toplumun doğrudan doğruya sapkın yapısıdır. S. 143 (2007:34)
Cinselliğin Toplumsal Yansımaları
Sanat ve cinselliğin buluştuğu noktalara fotoğrafçılık, sinema gibi daha pek çok alnı eklemek mümkündür. Ancak toplumsal yaşamda cinselliğin yer alışı sanatsal alanları da içine alacak şekilde oldukça geniştir. Cinselliğin toplumsal yaşamdaki iz düşümlerini giydiğimiz kıyafetten konuştuğumuz dile kadar daha pek çok alanda görmek mümkündür. Üzerimize giydiğimiz kıyafetler bedenimizi örttüğü ve örtmediği ölçüde erotik mesajlar vermek üzere tasarlanır. Özellikle kadın giyiminde, erkeklerin baktıklarında cinsel haz duydukları kadın vücuduna ait bölgeleri vurgulayan giysiler son yıllarda oldukça yaygın olarak tercih edilir konuma gelmişlerdir. S. 149
Modada Cinsellik
Kapitalizmle birlikte cinsellik tüketim kültürünün bir parçası haline getirilmiştir. Ancak evden arabaya bir çok metaya cinsel anlamlar yüklemeye başlamakta; bireyler sürekli tahril edilerek bu metalara sahip olma yoluyla cinsel arzularını tatmin edebileceklerine inandırılmaktadırlar. Bu süreç cinselliği gündelik hayatın hemen her alanında gündemde tutarken aynı zamanda da özünden uzaklaştırıp onu alışverişle, para harcamakla ilgili bir olgu haline getirir. S. 150
Araştırmalara göre ABD’de en çok televizyon izlenen saatlerde yayınlanan TV programlarının %75i, dizilerin %80’i cinsellik içermektedir. Bir çocuk, çevresinden yılda yaklaşık 15.000 cinselliğe dair ileti alır. Kanada’da ergenlik çağındaki erkeklerin %90’ı, kızların ise %60’ı yılda en az bir porno film izler. Türkiye’de ve dünyanın bir çok ülkesinde arama motorlarından en çok aranan konular listesinde birinci sırada cinsellikle ilgili kelimeler gelir. S. 150
Sanatı ve bilgiyi metalaştıran kitle kültürü, görsel, işitsel ortamda insanı da metalaştırmıştır. Özellikle cinselliğin her fırsatta öne çıkarıldığı bu süreçte, çıplak bedeniyle reyting avcısı durumuna gelen kadın imajları ortaya çıkmıştır. (Bıçakçı, 2001, s.76) s. 152
Cinsellik bilgi iletişim teknolojilerindeki ilerlemelerin bir sonucu olarak toplumsal yaşama dahil olan internette çeşitli boyutlarıyla ve en uç örnekleriyle yer bulur. Üstelik internetin diğer kitle iletişim araçları gibi kolayca kontrol edilememesi, cinsel içeriğin çok daha rahat ve kısıtlamalardan uzak bir şekilde aktarılmasını sağlar. S.153
Reklam ve Cinsellik
Reklamda cinsellikten anlaşılan, reklamı yapılan bir markaya ilişkin mesajların görsel ve/veya yazılı olarak cinsellik içermesidir. Başka bir ifadeyle reklamda cinsel çekicilik, reklamı yapılan ürünün bir cinsel sunum içinde yer alması, reklamda cinsel dürtülerin ifade edilmesi ve ya kadın vücudunun kullanılması olarak tanımlanabilir. S.155
Cinselliğin kullanıldığı ilk reklam örneği olarak 1491’de banyo yapan güzel bir kadının vücudunun bir kısmını sergileyen tahta kalıp baskı üzerine yazılmış reklam karşımıza çıkar. S 156
İlerleyen yüzyıllarda da –özellikle 19. Yüzyılın ortalarından itibaren- cinselliğin kullanıldığı reklam örnekleri artan bir oranda devam etmiştir. Bu artış üzerinde kapitalizmin hızlı gelişimi, teknolojik ve toplumsal gelişmeler önemli rol oynamıştır. S. 156
Firmalar ürünlerini konumlandırırken psikolojik faydalara yönelir. Bu yönelimde cinsellikten yararlanmak da oldukça sık başvurulan bir taktik konumuna gelmiştir. Cinsellikle ilgili olsun olmasın çeşitli ürünlerin reklamlarında cinsel çekicilikler kullanılarak tüketicilere reklamı yapılan ürünü satın almakla daha seksi olacakları, cinsel açıdan daha mutlu olacakları vb. yönde vaatler sunulmaya başlamıştır. Bu süreçte cinselliğin insan tutum ve davranışları üzerindeki yüksek etki gücü, kullanım alanının genişliği ve toplumdan gördüğü ilgi reklamcıların işini kolaylaştıran faktörler olarak devreye girmiştir. S. 156-157
İnsanlardaki en güçlü hormonlar cinsel olanlar yani testosteron ve östrojendir. Her insanda bu iki hormon da bulunur ve bunların salgılanma oranları davranışları etkiler. Reklamcılar tam da bu noktaya en güçlü mayınları yerleştirmişler, reklamlarda cinsel çekicilikleri kullanmaktan vazgeçmemişlerdir. S. 157
Cinsel çekicilik kullanan reklamların tüketicilere sundukları vaatler şöyle sıralanabilir:  s. 158-159
1.      Cinsel Cazibe: Bunu giy, bunu tüket, bunu iç, bunu uygula; böylece öteki insanların gözünde daha fazla cinsel cazibeye sahip olacaksın.
2.      Cinselliği yaşama ve çok daha gazla zevk alma: Bunu giy, bunu tüket, bunu iç, bunu uygula; böylece cinsel ilişki yaşama olasılığın yükselecek ve girdiğin cinsel ilişkiden çok daha fazla zevk alacaksın.
3.      Cinsel öz-saygı hissi: Bunu giy, bunu tüket, bunu iç, bunu uygula; böylece kendinde hissettiğin seksilik ve şehvet duyguların artacak.
Pek çok ürünü satın almamızın nedeni daha çelici hissetmek istediğimiz içindir. Bu ürünler cinsel çekicilikle ilgili dürtümüzle “doğal” bir çağrışım yaparlar. S 159
Reklamlarda cinselliğin kullanımının ürün satışlarına önemli katkılar getirdiği düşünülür. Reklam dünyasında “seks satar” ifadesi birçok kişinin aklına kazınmış durumdadır. S. 160
Seksin, çıplaklığın ve her türlü tahrik edici görüntünün, sözün kullanıldığı Calvin Klein ya da Victoria’s Secret reklamları dikkatleri bir yandan marka üzerine toplayıp kitle iletişim araçlarından arkadaş sıohbetlerine dek marka adlarını ve yapılan reklamları y-taşıyıp markaların birer fenomen haline gelmesini sağlarken diğer yandan da tüketicilerin cinsellikle ilgili arzularını ve beklentilerini etkili bir şekilde uyararak markayla tüketici gereksinimleri arasında güçlü bağlar kurarlar. S. 161
Bazı markalar hedef kitlelerine ürünlerini pazarlarken aynı zamanda bir yaşam tarzı da pazarlarlar. Yaşam tarzı pazarlamak, şimdiki halinden daha farklı olmayı arzulayan hedef kitleye hitap etmeyi gerektirir. Bu kitle reklamlarda gördükleri modeller gibi görünmek, onların yaptıklarını yapmak ve onlar gibi davranmak ve onlar gibi davranmak isterler. S. 161
Reklamlarda Cinselliğin Kullanım Amaçları
Reklamlarda cinsel çekicilikten yararlanma amaçları şu şekilde sıralamak mümkündür. S.171
-          Dikkat çekmek
-          Marka konumlandırmak/imaj yaratmak
-          Satışları arttırmak
-          Daha yüksek fiyattan ürün satışı yapmak
-          Reklam mesajlarının akılda kalıcılıpını arttırmak
-          Gündem yaratmak
-          Marka bilinirliğini arttırmak
-          Ürün özelliklerini vurgulamak
-          Duygusal fayda sağlamak
-          Yaşam tarzı pazarlamak
-          Hedef kitleyi belirlemek
-          Niş pazarla ulaşmak
Reklamlarda cinselliğin kullanım şekilleri
-          Çıplaklık/giyiniklik
-          Cinsel davranış
-          Fiziksel çekicilik
-          Cinsel göndermeler
-          Gizil(gömülü) cinsellik
Reklamda cinselliğin işleyişinde reklamı yapılan ürünün ne olduğunun da önemli bir payı bulunur. Calvin Klein Cosmetics’in Yönetim Kurulu Başkan yardımcısı Robert Gren parfüm reklamlarında cinselliğin kullanımıyla ilgili New York Times gazetesine şöyle bir demeç vermiştir:
“parfüm hiçbir şey yapmaz. Teri durdurmaz, cildinizdeki gözenekleri açmaz. Parfüm denen şey, tüketici için yaratılmış bir fanteziden ibarettir. İnsanların fantezilerinin büyük bir kısmı da seks ve romantizmden oluşuyor. S. 186
Müge Elden – Uğur Bakır
Reklam Çekicilikleri
Cinsellik, Mizah, Korku
İletişim Yayınları, İstanbul, 2010




Halklailişkiler ve Reklamın Anatomisi

Halklailişkiler ve Reklamın Anatomisi
Derleyen: Sema Yıldırım Becerikli
DERGİ REKLAMLARINDA MODERN KADINLIK İNŞALARI
SIRMA OYA TEKVAR
2011 Ütopya Yayınevi Ankara
Kadın Çalışmaları Bakımından Gösterge Bilim
Kadın bedeni de tarih boyu pek çok simgeler oluşturmuştur. Örneğin Fransız ulusu kadın devrimci Marienne ile sembolize edilir. Özgürlük heykeli kadındır. Batıda adalet elinde terazi tutan, gözleri bağlı bir kadın imgesiyle temsil edilir. Bununla beraber kadının kötü olarak sembolize edildiği yerler de vardır. Örneğin, Hıristiyanlıkta kadın günahkar olarak temsil edilir: Havva elmayı yemesiyle günahkardır. Medyada da kadın karakterler çoğunlukla klişeleşmiş birtakım rollerle inşa edilirler. Örneğin Batı sinema ve televizyonunda genç, sarışın, beyazlar giymiş bir kadın genellikle saflığı ve iffeti gösterirken siyah saçlı kadın tehlikeyi ve cinselliği göstermektedir. (Zoonen:74) s. 396
Göstergebilim, Reklam ve Tüketim Arasındaki İlişki
Reklamlar insanlara sadace bilgiler vererek değil insanın içindeki duyguları uyararak çalışır. S. 399
Ball’a göre ‘bir gösterge her zaman şey+anlamdır’. Ürünler/nesneler kendi başlarına anlam üretmezler. Bu anlamı oluşturan kültürdür ve anlamın kitlelere yayılmasını sağlayan araçlardan biri de reklamdır. Baudrillard’ın da belirttiği gibi, “eğer ürünü bir ürün olarak tüketiyorsak, anlamını da reklamlar yoluyla tüketiyoruz.” Reklamlar nesnelere anlam yükler, bir tüketim toplumu yaratır. Buna ilaveten, tüketim sürecinde insan ilişkilerinin, dayanışmanın, karşılıklılığın, sıcaklığın, ilginin tüketimi de söz konusudur. “Karşılama görevlisi, sosyal hizmet uzmanı, halkla ilişkiler mühendisi, reklamdaki kapak kızı, tüm bu görev havarilerinin misyonu, kurumsal gülümsemeyle toplumsal ilişkilerin yumuşatılması, memnun edilmesidir. Her yerde reklamın yakın, içten, kişisel iletişim tarzlarını taklit ettiği görülür        (Baudrillard, 2004:28). Kısacası tüketim toplumu mal ve hizmetler üretimiyle beraber, aynı zamanda hızlandırılmış ilişker üretimi toplumudur. S. 400
Reklamlarda Cinsel Söylem ve Kadınlık Rolleri
Taflinger, cinselliğin güçlü bir psikolojik çekiciliğe sahip olduğunu belirtmiş, bu gücün hem biyolojik, hem de içgüdüsel olduğunu vurgulamıştır. S.400
,kadın çalışmalarında ele alınan hususlardan biri de kadın dergileri, reklamlar ve tüketim kültürü bağıdır. Bu üç kavram da –tarihsel süreçleriyle beraber- birbirine oldukça yakındır. “Kadın dergileri tarihi aynı zamanda tüketim kültürü, reklamcılık ve devamlı süre giden kadınlık ideolojileri tarihidir. S. 401
Reklamlarda Kadın Bedeninin İnşası
Baudrillard, özellikle reklamlar aracılığıyla, günümüzde en çok yeniden keşfinin-üretiminin yapıldığı ve bir o kadar da tüketilen nesnenin beden olduğunu vurgular. Bedenin reklamlarda ve kitle kültüründeki mutlak varlığı “bedenin etrafını kuşatan sağlık, perhiz, tedavi kültü, gençlik, zariflik, erillik/dişilik saplantısı, bedenle ilgili bakımlar, rejimler, fedakarca uygulamalar, bedeni kuşatan arzu söylemi” bedenin bir nesneye dönüştüğünün göstergesidir. (Baudrillard, 2004, 163) s. 402
Beden, güzellik ve erotizm daima satılan-tükettiren unsurlardır; çünkü toplumsal tüketim mantığına göre “yapısı bozulmuş beden, yapısı bozulmuş cinsellik düzeyinde ekonomik bir verimlilik süreci kurulabilmesi için bireyin kendisini nesne olarak, nesnelerin en güzeli olarak, en değerli değiş tokuş maddesi olarak örmesi gerekir. (baudrillard 2004, 172)
Reklamlarda kadın bedeni vurgulanır ve kullanılan imgeler gerçeklik duyusunu inşa eder. İdeal beden sunumlarının özellikle reklamlarda etkili olmasının nedeni de kitle iletişim araçlarının, sosyo-kültürel ideallerin belki de en güçlü yayıcıları olmasıdır. Dolayısıyla, basılı reklamlardaki ideal, ince kadın göstergeleri, kadınlarda giderek artan bedensel ve içsel bir tatminsizliğe neden olmaktadır. S. 402
Reklamlarda Kadına yeni Bakış: Modern ve Özgür Kadın
Özgür kadın, seks merkezli bir bakış açısıyla ele alınırken aslında kadının cinsel devrimi söz konusudur: “Bu cinsel devrim bütünüyle modernite ideolojisinin içinde yer alır ve hiç şüphesiz kadın özgürleşmesine yardım isteğiyle bir arada bulunur. S. 403
Dergiler okuyuculara sadece dergi değil, aynı zamanda özgürlük, güç ve eğlence satıyorlar…. S. 403


Kültür Endüstrisi - Theodor W. Adorno

Theodor W. Adorno
Kültür Endüstrisi Kültür Yönetimi
İletişim
5. Baskı 2009, İstanbul
Adorno’ya göre, “kültürün tamamı, toplumun suçuna iştirak eder. Kültür, üretim alanında zaten geçerli olan adaletsizlikten beslenerek varlığını sürdürür. S. 29
Kültür endüstrisi, müşterilerinin kasten ve tepeden bütünleştirilmesidir. Binlerce yıl boyunca birbirinden ayrılmış yüksek ve düşük kültür alanlarını da birleşmeye zorlar – her ikisinin zararına olacak şekilde. Yüksek kültürün, etkileri üzerinde  spekülasyon yapılarak, ciddiyeti ortadan kaldırılır; düşük kültürün, toplumsal denetim bütünsel olmadığı sürece barındırdığı başarı isyankarlık ise uygarlaştırıcı dizginleme yoluyla yok edilir. S.33
Kitle iletişim araçları, izleyici kitlesi kazanmak ve inandırıcı olmak için toplumsal gerçekliği yeniden üretmek zorundadır; bunun sonucunda kendi ürünlerindeki ideolojik yanılsamaları hafifletebilir ya da bunların altını oyabilir ve farkında olmadan da olsa toplumsal eleştiri ve ideolojik bozgunculuk yapar s. 34
Modernist sanat içinde, görünürde ilerici olan hareketlerin her biri, aynı zamanda giderek artan yasakları da beraberinde getirmiştir: Temsil, figür, anlatı, ahenk, birlik gibi bu mantık, doğası gereği sınırlı ve teslimiyetçidir. Postmodernist başkaldırı, bütün bu yasaklanan unsurları sanata yeniden dahil etmeye girişirken, bir yandan da en ileri sanatsal malzemeler anlayışının dayattığı düzçizgisel hikayeyi reddeder. Dışlanan unsurlar, tam da kültür endüstrisinin ürünlerinde kucak açtığı unsurlar olduğu için, postmodernizmin modernist yasakları ihlal etme girişimi yüksek modernizmin ayrılıkçı stratejisinin aşılması anlamına gelir. S 35
Sanat eserlerinin metaya dönüşmesi ve bu şekilde alımlanması gibi, tüketim toplumunda metanın kendisi de imgeye dönüşmüştür kullanım değerinin yerini ambalaj ve tanıtım almıştır. Sanatın metalaşmasınının sonu, metanın estetize edilmesidir. Metanın baştan çıkarıcı ölümcül şarkısı, vaktiyle burjuva sanatının barındırdığı mutluluk vaadini yerinden etmiştir; tüketici Odysseus, tatmine ulaşacağını umarak kendini sevinçle meta denizinin sularına bırakılır, ama aradığını bulamaz. S. 38

Kültür Endüstrisi: Kitlelerin Aldatılışı Olarak Aydınlanma
Günümüzde kültür her şeye benzerlik buşaştırır filmler, radyo ve dergiler bir sistem meydana getirir. S. 47
Sinema ve radyo günümüzde kendilerini sanatmış gibi göstermek zorunda değildir. Herhangi bir işten farklı olmadıkları hakikatini, bilerek ürettikleri zırvaları meşrulaştıran bir ideoloji olarak kullanırlar. S. 48
Kültür endüstrisi, taklit olanı mutlak olanın yerine koyar. Kültür endüstrisi stilden başka bir şey olmadığı için, stilin sırrını, onun toplumsal hiyerarşiye itaat demek olduğunu açığa çıkarır. S. 61
Tocquavelle’in yüz yıl önce yaptığı çözümlemenin, geçen zaman içinde tümüyle doğru olduğu ortaya çıkmıştır. Özel kültür tekellerinin eemenliği altında “tiranlık bedeni özgür bırakır ve saldırısını ruha yöneltir. Hükümdar artık, “Benim gibi düşünmelisin ya da ölmelisin”, demez. Şöyle der: “Benim gibi düşünmemekte özgürsün; yaşamın, malın mülkün, her şeyin sende kalacak, ama bugünden itibaren aramızda bir yabancısın.” S.64 (amerikadaki demokrasi üzerine)
Kültür endüstrisinin asıl getirdiği yenilik, kültürün uzlaşmaz iki öğesini, sanat ile eğlenceyi amaç kavramına, yani tek bir yanlış formüle, kültür endüstrisinin bütünselliğine tabi kılmış olmasıdır bu formül yinelemeye dayanır . s. 67
Kültür endüstrisinin gücü, tüketicide yaratmış olduğu gereksinimle bir olmasına dayanır. S. 68
Kültür endüstrisi durmadan vaat ettiği şeylerle tüketicisini durmadan aldatır. S. 72
Kültür endüstrisi yüceltmez, baskılar. Arzunun nesnesini, kazağın içindeki göğüsleri ya da atletik kahramanın çıplak gövdesini belirgin hale getirerek, yalnızca, doyumun esirgenmesine alışık olduğu için çoktandır mazoşist biz hazza indirgenen yüceltilmemiş ön hazzı kamçılar. S.   72
Kültür endüstrisinin en önemli yasası, insanların arzuladıkları şeylere kavuşmamalarını ve bu yoksulluk içinde gülerek doyuma ulaşmalarını sağlamaktır toplum tarafından sürekli dayatılan yoksulluk, kültür endüstrisinin her gösterisinde, yanlış anlamaya meydan vermeyecek biçimde kurbanlarına bir daha dayatılıp izlettiriliyor. S. 74
Günümüzde kültürle eğlencenin kaynaşması yalnızca kültürün alçaltılmasıyla değil, eğlencenin zorla entelektüelleştirilmesiyle  de gerçekleşir. Bu, insanın eğlenceyi artık yalnız kopya olarak, yani sinema çekimi ya da radyo kaydı biçiminde tatmasından belli olur. S.77
İzleyicinin filmde gördüğü İtalya değil, İtalya diye bir yerin var olduğunu gösteren görüntülerdir. S.83
Kültür endüstrisi safça bir kurnazlıkla, toplumun son haline özgü bir durumu çoktan mevcut sayar: gerçek destekçilerini kolayca tespit edebileceklerini. Görünüşte herkesin özgürlüğü güvence altındadır. S. 85
Kültür endüstrisi, yönetilenler için duyulan olumlu ve olumsuz kaygıyı, namuslu insanların dünyasında var olan doğrudan dayanışma olarak yansıtır. S. 86
Sanat bir meta ürünüdür, yani tüketime uygun biçimde hazırlanmış, kayda alınmış, endüstri üretimine uyarlanmış, pazarlanabilir ve değiştirilebilir bir üründür. Satılmak için var olan, fakat satılık olmayan bir meta türü olan sanat için ticaret bir amaç olmaktan çıkıp tek ilke galine geldiği zaman, sanat bütünüyle iki yüzlü bir biçimde satılamaz olur. S. 96
Kültür çelişkili bir metadır. Değiş tokuş yasasına o kadar bağlıdır ki değiştirilemez; kullanım sırasında da öyle körü körüne tüketilir ki kullanılamaz olur. Bu yüzden reklamla kaynaşıp kaybolur. Reklam, tekel koşullarında anlamsız bir görünüm aldıkça, kültür mutlak bir güç kazanır buradaki etkenler belirgin olarak ekonomiktir. Yaşamın kültür endüstrisi olmadan da devam edeceği çok açıktır, çünkü kültür endüstrisinin tüketicide yarattığı doygunluk ve ilgisizlik çok fazladır. S 100
Reklam, kültür endüstrisinin yaşam iksiridir. Ne var ki kültür endüstrisinin ürünü, durmadan bir meta olarak vaat ettiği keyfi salt bir vaade indirgediği için, sonunda, keyif verememekten ötürü gereksinim duyduğu reklamla örtüşür. S. 101
Reklam ve kültür endüstrisi hem teknik hem de ekonomik açıdan birbiriyle kaynaşır. Her iki alanda da aynı öğe sayısız mekanda görünür ve aynı kültür ürününün mekanik tekrarı, propagandanın kilit sözcüklerinin durmadan yinelenmesiyle aynı şeydir. Etkili olma baskısı altında teknik, psiko-tekniğe, yani insanların davranışlarını manipüle etme yöntemine dönüşür. Her iki alanda da her şey hem çarpıcı hem bildik, hem hafif hem akılda kalıcı, hem ustalıklı hem de basit olmalıdır; amaç, dağınık bir zihne sahip yada dirençli olduğu düşünülen müşterilerin alt edilmesidir. S. 103
Halk şarkıları, haklı yada haksız olarak üst sınıfların gözden düşmüş kültür varlıkları diye tanımlandıysa da, öğeleri elbet uzun ve hayli dolaylı bir deneyim sürecinde popüler biçimlerine kavuşmuştur. Buna karşılık pop şarkıları birden bire yaygınlık kazanır. S. 105
Kültür endüstrisi, müşterilerinin kasten ve tepeden bütünleştirilmesidir. S. 110
Müşteri, kültür endüstrisinin inandırmak istediği gibi, kral değildir; kültür endüstrisinin öznesi değil, nesnesidir. S 110
Kitleler kültür endüstrisinin ölçütü değil ideolojisidir, kültür endüstrisi de kitleleri kendine uyarlamadıkça var olamazdı. S. 110
Kültür endüstrisinde bir ilerleme olarak ortaya çıkan, endüstrinin sürekli yenilik olarak sunduğu şey, hep aynı olanın kılığının değiştirilmesinden ibarettir; değişikliğin her yerde gizlediği, kültür üzerinde egemen olduğu günden beri değişmeden kalan kar güdüsü gibi değişmeyen bir iskelettir. S 112
Kültür endüstrisinin kurduğu, mutlu bir yaşam için önergeler değildir, yeni bir ahlaki sorumluluk sanatı da değildir; aksine, en güçlü çıkarlar neyin ardındaysa ona itaat etmek yolunda uyarılardır kültür endüstrisinin propagandasını yaptığı uzlaşı, kör, aydınlatılmamış otoriteyi güçlendirir. S. 117-118

Kültür ve Yönetim
Kültürden söz eden bilerek ya da bilmeyerek yönetimden de söz ediyor demektir. S 121
Felsefe ve din, bilim ve sanat, yaşam tarzları ve töreler gibi birbirinden farklı bu kadar çok şeyin ve ayrıca bir çağın nesnel tininin tek bir ‘kültür’ sözcüğüyle özetlenişi, daha en baştan, tüm bunları yukarıdan bakarak bir araya toplayan, taksim eden, ölçüp biçen, organize eden bir idari bakışı ele veriyor. S 121



19 Nisan 2016 Salı

Gösteri Toplumu - Guy Debord

Gösteri Toplumu

Çağımızın… tasviri nesneye, kopyayı aslına, temsili gerçekliğe, dış görünüşü öze tercih ettiğinden kuşku yoktur… Çağımız için kutsal olan tek şey yanılsama, kutsal olmayan tek şey ise hakikattir. Dahası, hakikat azaldıkça çağımızın gözünde kutsal olanın değeri artar, öyle ki bu çağ açısından yanılsamanın had safhası, kutsal olanın da had safhasıdır. (Feuerbach, Hristiyanlığın Özü’nün ikinci baskısına önsöz) s. 35


Modern üretim koşullarının hakim olduğu toplumların tüm yaşamı gösterilerin uçsuz bucaksız birikimi olarak görünür. Dolayısıyla yaşanmış olan her şey, yerini bir temsile bırakarak uzaklaşmıştır. S. 35

Gösteri bir imajlar toplamı değil, kişiler arasında var olan ve imajların dolayımından geçen bir toplumsal ilişkidir. S. 36

Gösteri, ne bir görüntü dünyasının suiistimal edilmesidir ne de imajların kitlesel yayılma tekniklerinin ürünüdür. Gösteri, daha ziyade somutlaşmış ve maddi olarak ifade edilen bir Weltanschouuung’tur(dünyanın görüntüsü). Bu, nesnelleşmiş bir dünya görüntüsüdür. S. 36

Gösteri kendini tartışılmaz ve erişilmez devasa bir olumluluk olarak sunar. “Görünen şey iyidir, iyi olan şey görünür” der, başka bir şey demez. İlkesel olarak talep ettiği tutum bu edilgen kabulleniştir ve ortaya çıkışına karşılık verenin olmaması ve görünüş üzerindeki tekeli ile aslında zaten bunu elde etmiştir. S. 39

Modern toplumun pratik gücünün kendinden koparak gösteride bağımsız bir imparatorluk kurmuş olmasını açıklayacak tek şey, bu güçlü pratiğin iç tutarlılıktan yoksun olmaya devam etmesi ve kendisiyle çelişik olgusudur. S. 42

İzleyicinin (kendi bilinçsiz etkinliğinin sonucu olan) seyredilen nesneye yabancılaşması şöyle ifade edilir: İzleyici ne kadar çok seyrederse o kadar az yaşar; kendisini egemen ihtiyaç imajlarında bulmayı ne kadar kabul ederse kendi varoluşunu ve kendi arzularını o kadar az anlar. Gösterinin etkin insan karşısındaki dışsallığı, kendi davranışlarının artık bu insana değil, bu davranışlarını ona sunan bir başkasına ait olması gerçeğinde ortaya çıkar. İşte bu yüzden izleyici hiçbir yerde kendini evinde hissetmez, çünkü gösteri her yerdedir. S. 46-47

Toplumdaki gösteri, somut bir yabancılaşma imalatına tekabül eder. İktisadi yayılma, esas olarak bu özgül endüstriyel üretimin yayılmasıdır. Kendisi için hareket eden ekonomiyle birlikte gelişen şey, bu ekonominin başlangıçtaki çekirdeğinde bulunan yabancılaşmadan başka bir şey olamaz. S. 47

Gösteri, öyle bir birikim aşamasındaki sermayedir ki imaj haline gelir. S. 48

GÖSTERİ OLARAK META

 Gösteri, metanın toplumsal yaşamı tümüyle işgal etmeyi başardığı andır. Görülebilir olan sadece metayla kurulan ilişki olmakla kalmaz, ondan başka bir şey de görülemez: Görülen dünya metanın dünyasıdır. S. 52

Gösteri, sürekli bir afyon savaşıdır; malları metalar ile, kendi yasalarına göre giderek büyüyen ayakta kalma mücadelesini tatmin ile özdeşletirmeyi insanlara kabul ettirmeyi hedefler. Fakat eğer tüketilebilir ayakta kalmanın mahrumiyeti daima kapsıyor olmasıdır. Eğer giderek büyüyen ayakta kalma mücadelesinin ötesinde hiçbir şey yoksa eğer bu büyümenin durabileceği hiçbir nokta yoksa bunun nedeni bu büyümenin mahrumiyetin ötesinde olması değil, tam tersine zenginleşmiş mahrumiyet olmasıdır. S. 54

GÖRÜNÜŞTEKİ BİRLİK VE BÖLÜNME

Gösteri, modern toplum gibi, hem birleşik hem de bölünmüştür. Modern toplum gibi gösteri de birliğini kopma üzerinde kurar. Ama çelişki, gösteride ortaya çıktığında, anlamındaki bir altüst olmaya tersine döner; öyle ki gösterilmiş olan bölünme birleştirici olurken, gösterilmiş olan birlik böler. S. 59

Gösterinin parıltılı oyalayıcılığı altında, modern topluma dünya çapında hükmeden bayağılaşma hareketi, gelişmiş meta tüketiminin seçilecek rol ve nesneleri görünüşte çoğalttığı her noktada da modern topluma egemen olur. Dinin ve –sınıf iktidarı mirasının temel biçimi olarak kalan- ailenin ve bunların güvencesi altındaki manevi baskının kalıntıları, (içinde baskıyı barındıran sahte-zevkten başa bir şey olmayan) bu dünyadan alınan zevkin gereksiz yere yinelenmiş doğrulanmasıyla tek bir bütün halinde birleşebilirler. Var olanı safça kabullenmek, tümüyle gösterisel olan isyanla da birleşebilir: Bu, iktisadi bolluk üretimini bu tür hammaddelerin işlenmesine dek yaymayı başardığı anda tatminsizliğin kendisinin de meta haline gelmesi demektir. S. 62

Gösterinin ebedi diye sunduğu şey, değişim üzerine kuruludur ve temeliyle birlikte değişmek zorundadır. Gösteri mutlak bir şekilde dogmatiktir, fakat bununla birlikte gerçek anlamda hiçbir sağlam dogmaya yol açmaz. Gösteriye göre, duran hiçbir şey yoktur; bu onun doğal koşulu olsa da kendi eğilimine en çok karşı olan şeydir. S. 69

GÖSTERİ ZAMANI

Zamandan başka bize ait hiçbir şey yok; zamanın tadını tam da yeri yurdu olmayanlar çıkarır zaten. Baltasar Gracian, L’Homme de Cour.
Üretim zamanı, yani meta-zamanı, eşit aralıkların sonsuz birikimidir. Bu, geri dönüşsüz zamanın soyutlanmasıdır; bütün dilimler kronometre üzerinde sadece nicel eşitliklerini kanıtlamak zorundadırlar. Bu zaman, bütün fiili gerçekliği içinde aslında tamamen değişebilir özellikte olan şeydir. Meta-zamanın bu toplumsal hâkimiyetinde “zaman her şey, insan ise hiçbir şeydir; insan olsa olsa zamanın çatısıdır”(Felsefenin Sefaleti). Bu, değersizleştirilmiş zamandır, zamanın “insanlığın gelişme alanı” olarak tamamen tersyüz edilmesidir. S. 126

İnsanlığın gelişmemesinin genel zamanı da, bu belirli üretim temelinde kurulu olan toplumun gündelik yaşantısına sahte döngüsel bir zaman olarak geri dönen tüketilebilir zamanın tamamlayıcı biçimi görünümünde mevcuttur. S. 127,

Sahte-döngüsel zaman endüstrinin dönüştürdüğü zamandır. Temeli metaların üretimine dayanan zamanın kendisi de bir tüketim metasıdır; bu meta eski birleşmiş toplumun çözülmesi aşamasında özel yaşam, iktisadi yaşam, politik yaşam olarak ayrılmış her şeyi bir araya getirir. Modern toplumun tüketilebilen bütün zamanı, kendilerini toplumsal olarak örgütlenmiş zamanın kullanımları olarak ele alınma noktasına varır. “Zaten tüketilmeye uygun bir halde var olan bir ürün, yine de bir başka ürünün hammaddesi haline gelebilir.” (Kapital) s. 128

Gösteri ortamı, tatillerdeki kolektif sözümona-yer değiştirmeler, kültürel tüketime abone olma, “tutkulu sohbetler” ve “önemli kişilerle karşılaşma” şeklindeki toplumsallık satışı. Sadece birbiriyle ilişkili gerçekliklerin giderek artan sefaleti nedeniyle geçerlilik kazanan bu tür gösteri metası, krediyle ödenerek aslında modernleştirilmiş satış tekniklerinin pilot-malları arasında açıkça yerini alır. S. 128

Tüketilebilir sahte-döngüsel zaman, gösteri zamanıdır: Hem dar anlamıyla imajların tüketim zamanı olarak hem de geniş anlamıyla zamanın tüketiminin imajı olarak. Bütün metaların aracısı olan imajların tüketim zamanı, ayrılmaz bir şekilde, gösteri araçlarının tam kapasiteyle çalıştığı bir alandır ve bu araçların kendilerini global olarak her türlü özel tüketimin yeri ve asıl biçimi olarak sundukları amaçtır: Modern toplumun –ister ulaşımın hızlanması ister hazır çorba şeklinde olsun- sürekli elde etmeye çalıştığı zaman tasarrufunun Amerika Birleşik Devletleri halkı için, kesin olarak sadece televizyon seyretmenin ortalama üç ila altı saatini işgal etmesi anlamına geldiği bilinir. Diğer yandan, zaman tüketiminin toplumsal imajı ise tamamen eğlence ve tatil anlarının hâkimiyeti altındadır ve bu anlar her gösteri malı gibi uzaktan tanıtılırlar ve tanımları gereği caziptirler. Bu meta burada açıkça gerçek yaşam anı olarak sunulmuştur ve mesele onun döngüsel geri dönüşünü beklemektir. Fakat yaşama adanmış olan bu anlarda bile daha da yoğun bir hale gelerek görülen ve yeniden üretilen şey yine gösteridir. Gerçek yaşam olarak temsil edilen şey, aslında sadece daha gerçekçi bir hale gelmiş gösteri yaşamı olarak ortaya çıkar. S. 129

Şeylerin üretim sürecin her zaman yeni olan şey, aynı olanın yaygın tekrarı olarak kalan tüketimde yer almaz. Ölü emek canlı emeğe hakim olmayı sürdürdüğü için gösteri zamanında geçmiş bugüne hükmeder. S. 130

TOPRAĞIN DÜZENLENMESİ

Coğrafi mesafeyi ortadan kaldıran bu toplum, mesafeyi gösterisel ayrılık olarak kendi içinde yeniden üretir. S. 136

KÜLTÜRDE YADSIMA VE TÜKETİM
İletişim dilinin kaybedilmesi; işte her türlü sanattaki modern ayrışma hareketinin, yani biçimsel yok oluşun olumlu anlamda ifade ettiği şey budur. Bu hareketin, olumsuz anlamada ifade ettiği şey ise ortak bir dilin yeniden keşfedilme gerekliliğidir; ama bu dil –tarihsel toplumun sanatında her zaman için çok geç kalan, yaşanmış olanı gerçek diyaloğa yer vermeden diğerlerine anlatan ve yaşamın yetersizliğini kabul eden tek yanlı çözümde değil- doğrudan eylem ile bu eylemin dilini kendi içinde toplayan praksiste keşfedilmelidir. Burada, şiirsel – sanatsal eserlerle temsil edilmiş olan diyalog topluluğuna ve zamanla oynanan oyuna gerçek anlamda sahip olmak önemlidir. S. 146-147

İletilemeyin iletilmesi. Dilin aşırı bir şekilde yok edilmesi resmen olumlu bir değer olarak yavan bir şekilde onaylanmıştır, çünkü her türlü iletişimin sona erdiğinin büyük bir mutlulukla duyurulduğu şeylerin baskın durumu ile uzlaşma ilan edilmiştir.  Şiirin ve modern sanatların gerçek yaşamı olan dilin yok edilmesi gibi önemli bir hakikat açıkça gizlenmiştir, çünkü işlevi tarihi kültür içinde unutturmak olan gösteri, modernist araçların sahte yeniliklerinde kendi özünü oluşturan stratejiyi uygular. Böylelikle, yazıyı yazı olarak seyrettiğini kabul eden bir yeni edebiyat okulu, kendisini yenilikmiş gibi sunabilir, dahası, iletilebilir olanın bozulmasındaki yeterli güzelliğin basitçe ilan edilmesinin yanı sıra gösteri kültürünün en modern eğilimi ve genel toplumsal örgütlenmenin baskıcı uygulamasına en gazla bağlı olan eğilim “ekip çalışmaları” aracılığıyla ayrılmış unsurlardan oluşan karmaşık bir yeni sanat ortamını yeniden yaratmaya çalışır; özellikle şehircilikte görülen sanatsal kalıntıları ya da estetik-teknik karışımları bir araya getirme çabaları böyledir. Bu, gösterinin sahte-kültürü düzleminde, parçalanmış işçiyi “ekiple iyi bütünleşmiş bir kişilik” olarak yeniden ele geçirmeyi hedefleyen gelişmiş kapitalizmin genel yaşarışının bir ifadesidir; son dönem Amerikan sosyologları (Riesman, Whyle, vs) bu eğilimi tanımlamışlardır. Bu her yerde aynı olan, cemaatsiz bir yeniden yapılandırma tasarısıdır. S. 150

Tümüyle meta haline gelen kültür gösteri toplumunun da en ünlü metası olmak zorundadır. S. 151

Güncel olarak gösteri düşüncesi şeklinde gelişmeye devam eden bütün bilgi dalları haklı olmayan bir toplumu haklı çıkarmak ve yanlış bilincin genel bilimi olmak zorundadır. Bu düşünce, gösteri sistemi içindeki kendi maddi temelini araştıramayacağı ve araştırmak istemeyeceği olgusu tarafından tamamen belirlenmiştir. S. 151

Düşünceler gelişir. Kelimelerin anlamı gelişmeye katılır. Aşırmacılık zorunludur. İlerleme bunu gerektirir. Bir yazarın cümlesine sıkı sıkıya sarılınır, onun ifadelerinden yararlanılır, yanlış bir düşünce silinir ve yerine doğrusu konulur. S. 158

MADDİLEŞMİŞ İDEOLOJİ

Gösteri, kendi bütünlüğü içinde, seyircinin “aynadaki imajı”dır burada sahnelenen şey genelleşmiş bir otizmden sahte çıkış kapısıdır.
Benlik ve dünya arasındaki sınırları dünyanın varlık-yokluğunu kuşatan benliğin ezilmesiyle ortadan kaldıran gösteri, görünüşün örgütlenmesiyle sağlanan sahtekarlığın gerçek mevcudiyetiyle bütün yaşanmış hakikati bastırarak doğru ile yanlış arasındaki sınırları da ortadan kaldırır tuhaf gündelik kaderine edilgen bir şekilde boyun eğen bir kimse, büyülü tekniklere başvurarak bu kadere aldatıcı bir şekilde tepki gösteren bir deliliğe doğru itilir. Metaların tanınması ve tüketilmesi, karşılıksız bir iletişime gösterilen bu sahte karşılığın can damarıdır. Tüketicinin hissettiği taklit ihtiyacı, kesinlikle, onun temel mahrumiyetinin temel mahrumiyetinin bütün görünüşleri tarafından şartlandırılmış çocuksu bir ihtiyaçtır Gabel’in tamamen garklı bir patolojik düzey için kullandığı tabirle söylemek gerekirse, “temsile duyulan anormal ihtiyaç, burada, varoluşun sınırında kalmış olmanın verdiği azap verici bir duyguyu telafi etmektedir. S. 164 – 164
Gösteri Toplumu – Guy Debord
Ayrıntı
2010
İstanbul