31 Aralık 2016 Cumartesi

Saçma sapan tv programları yerine fotoğraf izlerim daha iyi

Zamanın/yılların adının değil insanların niteli, algısı, düşünce yapısı değişmesi gerekiyor. Yılların adı değişmesine rağmen hep aynı gün yaşandıktan sonra sırf bir rakam değişti diye büyük beklentilere kapılmak, dünyanın bir kaplumbağanın sırtında durduğuna inanan insanların inançları kadar boş ve gereksiz.
Durukan Abdulhakimoğulları





17 Eylül 2016 Cumartesi

Sakallı Celal'lerin bürokrasiyle imtihanı hiç bitmez


Sakallı Celal Ankara Erkek Lisesi müdürüyken, okulun lağımı  patlar.Durum bakanlığa iletilir.Ama bakanlıktan, ‘durumun idare edilmesi…’ yolunda bir cevap gelince, Sakallı Celal iş tulumunu giyer, bir öğrencisiyle birlikte patlayan lağımı onarmaya başlar.Tam o sırada okula gelen bir müfettiş, Sakallı Celal’i o halde görünce, bakanlığa ; “Makamına uygun olmayan bir kıyafette görüldü.” Diye rapor eder.Çok geçmeden bakanlık, Sakallı Celal’e bir yazı yazarak: “Niçin makamınıza uygun olmayan bir kıyafette görüldünüz?” diye sorunca Sakallı Celal, doğrudan bakanlığa çıkıp:
“Lağım patladı dedik, ‘idare et’ dediniz.Ben de lağımı onarıp idare edeyim dedim.Lağıma resmi kıyafetle girecek değildik ya; idare etmenin bok içinde oturmak anlamına geldiğini nerden bileyim?!”

Ulus Baker: Altmış kişilik ilkokul sınıflarında geleneksel bit taraması yapan kırmızı tırnaklı hocanın parmakları arasındadır azınlığın tanımı: Ç-I-T.Bit kırılır




Çoğunluk yasası adı verilen şey ise, belirgin bir şekilde, istatistiki bir varoluşa gönderme yapar.Sözgelimi medyanın aykırı ve uç noktalarda gezinti yaptırdığı düşüncesi düpedüz yanlıştır.Bir insan köpeği ısırırsa fantezisi ya da genel olarak sansasyon haberciliği adı verilen şey, nedenlerini daha çok sıradan çoğunluk ve merkeze rücu çerçevesinde bulur.Azınlıkların ve çoğulculuğa yapılan “postmodern” davetin ardında bir merkeze çağrı bulunmaktadır.Ortalama insanda gerçekleşmesi beklenen asimilasyon vardır.Bu uğurda olayın biricikliği ve bundan doğan önemi yitip gider.Yazı boyunca sık sık dile getirmeye çalışacağımız gibi, söz konusu olan “çoğunluk”un “azınlık”ları dışlamasından çok, onları kucaklamaya, yutmaya, kapsamaya, kendi içinde usul usul eritmeye meyletmesidir.Türkiye’de kadınların ezilmişliğinden söz edenlere hemen sunulan yanıt, bir kadın başbakanımızın olması(hem de sarışın); Kürtlerin dışlanmışlığına inananları çürütmek için kullanılan sav ise devletin en yüksek kademelerinde yer alanların “etnik kökenleri”ne bakmak değil midir?Yakınlarda şu “Beyaz Türkler” etrafında kopan fırtınalar da herhalde bir azınlığın çoğunluğa erişmek yolunda duyduğu tedirginliğin ifadesidir.
Altmış kişilik ilkokul sınıflarında geleneksel bit taraması yapan kırmızı tırnaklı hocanın parmakları arasındadır azınlığın tanımı: Ç-I-T.Bit kırılır; sessizlik ve bekleyiş de.Bitleri  tesbit edilen, gereği düşünülerek hükümleri kesinleşen üç çocuk arkadaşlarının, “çoğunluğun” yanından apar topar uzaklaştırılarak evlerine gönderilirler.Ama daha önce de dile getirdiğimiz gibi, azınlık demek, “hala bir fırsatın var” demektir işte.İlk buyruk sanıldığı kadar keskin olmadığından, ikincisi aralarından sıyrılarak çıkıverir ortaya.”Hala vaktin var.Öncelikle bitlerinden arın; derinin rengini değiştir; hızlandırılmış kurları takip ederek dilimizi öğren; acele et, kendine hemen bir penis edin, o da olmazsa tez elden bir oğlan doğurmaya bak.Çabuk ol, vakit yitirme.Ortada, meydandaki saatin altında buluşalım…

Ulus Baker
Aşındırma Denemeleri


13 Ağustos 2016 Cumartesi

Sakarya'da yaşamaktan gurur duymama sebep olan gece

Uzun zaman oldu bir şey paylaşmayalı. Bunun tek sebebi ülkemizin kara günler yaşamış olmasıydı. Öyle bir gece yaşadık ki 15 Temmuz'da, bir ömür hafızalarımızdan silinmesi mümkün değil. Çok şükür bu musibeti belki de en ucuz şekilde atlattık. Eğer milletçe vatana sahip çıkmasaydık şuan belki de saprofitler, tenyalar tarafından yönetiliyor olacaktır. daha doğrusu yönetilmiyor, öldürülüyor olacaktık. Şahsen hala biraz içim rahat değil. Sokaktan geceleri ses geldiğinde sıçrayarak uyanıyorum, gene bir şey oldu sanıyorum. Elektrikler gitti bugün, telefonla sizin oralarda da gitti mi diye arkadaşları aradım. Eminim ki başka bir çok insan da benimle aynı durumda. O geceden sonra burada çok şey paylaşmak istedim fakat nereden başlamalı bir türlü bilemiyordum. Sadece o günden bir anı olarak Sakarya Valiliğinde çekildiğim bir fotoğrafı koyacağım. Valiliği kurtardıktan sonra şenliğe, panayır alanına dönmüştü valiliğin önü.


Normalde bürokratlar bana itici gelir fakat bu vali çok başka :)

Artık her şeyin normale döndüğü, eskisinden çok daha güçlü bir şekilde belasız, huzurlu günler görürüz umarım.  Fologoto ise bu geceye özel olsun. Samimi ve vatanını seven güzel insanlara ithafen...


11 Temmuz 2016 Pazartesi

Lanet Kitabı

Kütüphanede bulduğum ilginç bir kitap. Farklı yörelerde edilen beddualardan, tarihi beddualardan hikaye ve masallarda geçen beddua ve lanetlere, dini metinlerde geçen lanet lafzı, siyasi lanetlerden türkülerde şiirlerde geçen beddualara kadar 500 sayfalık bir lanet ve beddua antolojisi. 

En komiğime giden şiir şu: 

"Meydana geldi na'ş-ı rakib-i nemime-saz
Kıldım huzûr-ı kalb ile ömrümde bir namaz"
(Sabit)

Rakibin ölüsü musalla taşına geldi de 
Ömrümde gönül huzuru ile bir namaz kıldım

Lanetin tanımını şöyle yapmışlar:
Lanetler; kültürlerin galeyanıdır. Bir reddiyedir. Teskin edilemeyen öfke ve nefretin ifadesidir. Af etmediklerimize söylenen son sözdür


27 Haziran 2016 Pazartesi

Kısa Film Superbenus



Dış görünüşe fazla önem vermenin zihni zayıf düşürdüğünü, sağlıklı karar verme yetisini zayıflattığını düşünüyorum. Bu kısa filmde de kadının değişiminin, güzellik veya çekicilik amacının altında yatan onca zahmetin ve bedene çektirilen işkencenin yanı sıra yapılan tüm bu zahmetin manasızlığı vurgulanıyor. Bu noktaya kadar her şey aslında bildiğimiz şeylerin bir kısa film olarak sunulması. Benim asıl merak ettiğim ise nasıl oluyor da insanlar bu tür eziyetlere sırf daha güzel görünmek uğruna (daha sonra çok daha berbat görüneceklerini bile bile) katlanıyorlar? Cevabın sadece sağlıklı düşünemiyor oldukları olduğunu sanmıyorum. Altında yatan bir yoksunluk hissi ve popüler kültürün, popüler görünümün bir parçası olamamak, arzulanmamak olması ise zamanın getireceği olumsuz dönüşüm karşısında göze alınmasını paradoks haline getiriyor. Güzelleşmek uğruna çirkinleşmek, günümüz dünyasının cinsiyet ayrımı olmaksızın yediği en büyük kazıklardan!