29 Ekim 2011 Cumartesi

Türk Tarihinde At


At Türk'ün kanadıdır.
Kaşgarlı Mahmud

Çinliler Türklerden bahsederken; Yaşamları atlarına bağlıdır… derler

Çin ve Arap kaynaklarında Türklerin at yetiştiriciliği ile uğraştıkları ve yetiştirdikleri atları komşu ülkelere sattıkları bilgisi geçmektedir.

Ayrıca Çin kaynaklarında 11 cinstürkatından bahsedilir.

Kaşgarlı Mahmud’un, “Divanu Lügati’t Türk” adlı eserinde; “At Türk’ün kanadıdır” der.

Batılı yazarlardan Sidonius’a göre “At, başka bir kavmi sadece sırtında taşır, ancak

Hun kavmi at sırtında ikamet eder” demiştir.

Avrupalılar Hunları; “At’a yapışık kavim” olarak adlandırmıştır.

Bizans kaynakları Türklerin atlar ile bağlarından şöyle bahseder “Türkler sanki at üstünde doğmuşlardır, yerde yürümesini bilmezler”.

Bu bağı ölüm bile ayıramaz. Orta Asya’daki Türklerin mezarlarında yapılan kazılarda atlarıyla birlikte gömüldüğü tespit edilmiştir.

Türklerde at yetiştiriciliği altı bin yıl öncesine dayanmaktadır. İlk ehlileştirmenin de Türkler tarafından yapıldığı tespit edilmiştir.

Şaman mitolojisinde at ölümün ve sezginin sembolüdür. Gökyüzünde ve yeryüzünde yeri vardır. Tanrının insanlara yardım etmesi için atlara ihtiyaç vardır.

Türklerin şaman ayinlerinde asalarının başında at sembolleri bulunmaktadır. Bu da diğer dünyaya göç edilmesi sırasında ölen kişiye yardım edecek hayvanın at olduğunu gösterir.

Efsaneye göre Türk gökyüzünden yeryüzüne at ile inmiştir.

Tanrı ile iletişim kurmak kanatlı bir at sayesinde oluyordu.

Köroğlu’nun metinlerinde de uçan at efsanesine rastlıyoruz.

Kırat’ımın elinden babam can mı kurtulur?

Elma gözlü Kırat’ım benim

Canım Kırat gözüm Kırat

Sana olsun murat

Her yanında çifte kanat

Uçar gider ha gider, ha gider

Kazaklara göre at rüzgardan yaratılmıştır.

Sudan çıkan at efsanesi de Türklere aittir. Arap devleti idaresindekitürkorduları at yetiştiriciliği yaparlardı. Bağdat civarında yapılan yetiştiriciliğin efsanesi de bu atların göl aygırından türediğine inanılır. Önemli olan nokta ise; meşhur Arap atı neslinin de bu soya dayandığı söylenir.

Köroğlu’nun Elaziz rivayetinde, Köroğlu’nun babası atları seçerken tuzlu göle sürer bir tek Kırat kurtulur. Bu atın da aygırı neslinden geldiğine inanılır.

Dede Korkut destanında da hapse düşen adamın atının kendisini 16 yıl beklediğinden söz edilir.

Manas destanında Kökötöy Han’ın atı Maaniker’den şöyle bahsedilir.

Kanadı altı, ayağı dört

Bulutlu göğün altından

Dönüverir çitin üstünden

Yürür mü uçar mı görünmez,

İnsanlarca bilinmez.

Efsaneleşmiş atlardantürktarihinde bir de Kamertay vardır. Bu at gül suyu içer, badem yer, havada rüzgar gibi gider. Sevdiği adamı istediği yere göz açıp kapayıncaya kadar ulaştırır.

Ayrıca destanlarda geçen efsane atlar ilk önce sahibini bindirmez daha sonra kahramanın gücünü görür ve onunla dost olur. Birçoktürkdestanında bu tip hikayeler geçmektedir.

Türk tarihinde atlar konuşur ve sahibiyle dertleşir ve sahibine öğüt verir.

At kurbanı da çok eski birtürkgeleneğidir. Hükümdar öldükten sonra Tanrı Gölüne diri atların atıldığı ve kurban edildiği bilinir.

Kurban edilecek atların arasında kır ve beyaz seçilmektedir.

Manas’ın doğduğu gün Yakup Han “ak boz kısrak” kurban eder.

Kurban edilecek at, boğularak yada bel kemiği kırılarak öldürülür. Hayvanın canı çıkmak üzereyken, ellerinde tuttukları ekmek atın yanına getirilir. Böylelikle çıkan talih ve mutluluğun ekmeğe karıştığına inanılır.

Kurban edilen hayvanın kemikleri kırılmaz. Ateşte yakılır veya gömülür. Kimi özel ayinlerden sonra kemikler toplanır bir kaba konur ve kayın ağacına asılır.

Türklerde önemli bir yas adeti ölünün bindiği atın kuyruğunu kesmektir.




Tuna Akçay

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder