Günümüzün sömürü düzeninde zor koşullar altında çalışarak nice
insan ölüyor ve bu ölümler basın tarafından katliam olarak değil kaza olarak duyuruluyor.
16 Ton belgeseli de bu azınlığın çoğunluğu ezdiği, sömürü sisteminin en karanlık
kısmını anlatıyor -kömür madeni işçilerini-. Belgesele adını veren 16 Ton ise Merle
Travis’in albümünde yer alan, madenciler için yazdığı üç şarkıdan berisi. O kadar
meşhur olmuş ki bu şarkı, youtube’ta aratınca aynı şarkıyı söyleyen çokça farklı
yorum bulabilirsiniz. Bu isimlerden bazıları ise Ernest Jennings Ford, ZZ Top, Johnny Cash, Eric Burton, BB King,
Frankie Laine vs…
16 ton
On altı ton yüklersin, ne geçer
eline
Daha da yaşlanıp daha da borca
batarsın
Tanrım(Aziz Peter) beni çağırma
çünkü gidemem
Ruhum şirkete zimmetli
İnsan irade sahibi özgür
yaratık, kimin nasıl öleceğine karar verebilir!
Kristof Kolomb “yerlilerin
boyları postları münasip, iyi hizmetkar olurlar”.
İnsanlar alışveriş yaparken
kaliteye ve fiyata bakarlar. Herkes bu kısası yapsa ekonomi tıkanırdı. Bu yüzden
insanları alışverişte ikna etmek gerekiyor. İnsanları ikna etmek akıl mantıkla
değil sembollerle yapılır. Örnek: Kadınların sigara tüketimini arttırmak için
kullanılan slogan şöyleydi: Erkeklerle eşit olun, sigara için!
Bizler bankamatikten para
çekerken madenciler üç yüz metre altımızda kömür tozlarını ciğerlerine
çekerler.
öyle insanlar gördüm ki
ölüm peşlerine düşmeye korkardı
kılları uzamış hayvanların yanı sıra
ya kuyulara iniyorlar
ya kuyulardan çıkıyorlardı
kazmaları kürekleri lambalarıyla
ya insanlar gibi toprağın üstünde
ya köstebekler gibi toprağın altındaydılar
bir düdük sesinde bütün şehir ayaktaydı
dağlara tepelere doğru bir ayaklanmadır başlıyordu
ikinci düdüğe kadar bütün şehirde tıs yoktu
uyudum uyandım hep aynı seslerdi
anladım insanlar bir vardiyaya giriyorlar
bir vardiya çıkıyorlardı
anladım en kısa ömür insan oğlunundu
sonra kurtlar böcekler ve tarla farelerinindi
ölüm peşlerine düşmeye korkardı
kılları uzamış hayvanların yanı sıra
ya kuyulara iniyorlar
ya kuyulardan çıkıyorlardı
kazmaları kürekleri lambalarıyla
ya insanlar gibi toprağın üstünde
ya köstebekler gibi toprağın altındaydılar
bir düdük sesinde bütün şehir ayaktaydı
dağlara tepelere doğru bir ayaklanmadır başlıyordu
ikinci düdüğe kadar bütün şehirde tıs yoktu
uyudum uyandım hep aynı seslerdi
anladım insanlar bir vardiyaya giriyorlar
bir vardiya çıkıyorlardı
anladım en kısa ömür insan oğlunundu
sonra kurtlar böcekler ve tarla farelerinindi
İlhan BERK 1946
Madencilerin yaşadıkları yerleri
duvarlardaki fotoğraflar da ele verir. Bundan yüz elli yıl önce İngiltere’nin
New Hartley ocağında göçük altında oğluyla birlikte can veren madencinin
ağzından yazılmış şarkı hâlâ her yerde söylenebilir: Hiçbiri kendi hayatını
düşünmedi / Aklı yukarıdaydı hepsinin / Ekmeksiz kalacak ailelerinde... Savaş
şarkılarında bile zaferden, savaşın bitmesinden, yüz güldürecek şeylerden
sözedilirken, madenci şarkılarının çoğu ya ağıttır ya da yukarıdakilere
dairdir.
Madenci: Madencinin kendi
aşağıda ruhu yukarıdadır. O, başkaları günyüzü görsün diye karanlığa razı olmuş
bir adamdır.
Maden havzası: Madende
çalışmadığınız takdirde işsiz ve aç kaldığınız yöreye verilen addır.
Diğer mesleklerin istatistikleri
yıllar, üretim miktarı, ihracat, işçi başına üretim, maliyet şu bu diye gider
Madencilik istatistiklerinde ise
şöyle ilginç kalemler göze çarpar: milyon tona düşen ölüm adedi, yıllara göre
ölümlerdeki artış-azalış, yaralı miktarı, falan...
Güneşli bir günde masmavi
göreceğiz Karadeniz'i
Balkaya'dan Kapuz'a kadar, karış
karış biliriz bu şehri
Eki'nin çiçekli bahçeleri,
rıhtıma kömür taşıyan vagonlarıyla
Paydos saatlerinde yollara
dökülen, soluk benizli insanlarıyla
Siyah akar Zonguldağın deresi
Yüz karası değil, kömür karası
Böyle kazanılır ekmek parası
Orhan Veli
Bu güzel Ümit Kıvanç belgeseliyle ilgili daha detaylı bilgiye ve belgesele şuradan ulaşabilirsiniz.