Gösteri Toplumu

Modern üretim koşullarının hakim olduğu toplumların tüm
yaşamı gösterilerin uçsuz bucaksız birikimi olarak görünür. Dolayısıyla
yaşanmış olan her şey, yerini bir temsile bırakarak uzaklaşmıştır. S. 35
Gösteri bir imajlar toplamı değil, kişiler arasında var olan
ve imajların dolayımından geçen bir toplumsal ilişkidir. S. 36
Gösteri, ne bir görüntü dünyasının suiistimal edilmesidir ne
de imajların kitlesel yayılma tekniklerinin ürünüdür. Gösteri, daha ziyade
somutlaşmış ve maddi olarak ifade edilen bir Weltanschouuung’tur(dünyanın
görüntüsü). Bu, nesnelleşmiş bir dünya görüntüsüdür. S. 36
Gösteri kendini tartışılmaz ve erişilmez devasa bir
olumluluk olarak sunar. “Görünen şey iyidir, iyi olan şey görünür” der, başka
bir şey demez. İlkesel olarak talep ettiği tutum bu edilgen kabulleniştir ve
ortaya çıkışına karşılık verenin olmaması ve görünüş üzerindeki tekeli ile aslında
zaten bunu elde etmiştir. S. 39
Modern toplumun pratik gücünün kendinden koparak gösteride
bağımsız bir imparatorluk kurmuş olmasını açıklayacak tek şey, bu güçlü
pratiğin iç tutarlılıktan yoksun olmaya devam etmesi ve kendisiyle çelişik
olgusudur. S. 42
İzleyicinin (kendi bilinçsiz etkinliğinin sonucu olan)
seyredilen nesneye yabancılaşması şöyle ifade edilir: İzleyici ne kadar çok
seyrederse o kadar az yaşar; kendisini egemen ihtiyaç imajlarında bulmayı ne
kadar kabul ederse kendi varoluşunu ve kendi arzularını o kadar az anlar.
Gösterinin etkin insan karşısındaki dışsallığı, kendi davranışlarının artık bu
insana değil, bu davranışlarını ona sunan bir başkasına ait olması gerçeğinde
ortaya çıkar. İşte bu yüzden izleyici hiçbir yerde kendini evinde hissetmez,
çünkü gösteri her yerdedir. S. 46-47
Toplumdaki gösteri, somut bir yabancılaşma imalatına tekabül
eder. İktisadi yayılma, esas olarak bu özgül endüstriyel üretimin yayılmasıdır.
Kendisi için hareket eden ekonomiyle birlikte gelişen şey, bu ekonominin
başlangıçtaki çekirdeğinde bulunan yabancılaşmadan başka bir şey olamaz. S. 47
Gösteri, öyle bir birikim aşamasındaki sermayedir ki imaj
haline gelir. S. 48
Gösteri, metanın
toplumsal yaşamı tümüyle işgal etmeyi başardığı andır. Görülebilir olan sadece
metayla kurulan ilişki olmakla kalmaz, ondan başka bir şey de görülemez:
Görülen dünya metanın dünyasıdır. S. 52
Gösteri, sürekli bir afyon savaşıdır; malları metalar ile,
kendi yasalarına göre giderek büyüyen ayakta kalma mücadelesini tatmin ile
özdeşletirmeyi insanlara kabul ettirmeyi hedefler. Fakat eğer tüketilebilir
ayakta kalmanın mahrumiyeti daima kapsıyor olmasıdır. Eğer giderek büyüyen
ayakta kalma mücadelesinin ötesinde hiçbir şey yoksa eğer bu büyümenin
durabileceği hiçbir nokta yoksa bunun nedeni bu büyümenin mahrumiyetin ötesinde
olması değil, tam tersine zenginleşmiş mahrumiyet olmasıdır. S. 54
GÖRÜNÜŞTEKİ BİRLİK VE
BÖLÜNME
Gösteri, modern toplum gibi, hem birleşik hem de
bölünmüştür. Modern toplum gibi gösteri de birliğini kopma üzerinde kurar. Ama
çelişki, gösteride ortaya çıktığında, anlamındaki bir altüst olmaya tersine
döner; öyle ki gösterilmiş olan bölünme birleştirici olurken, gösterilmiş olan
birlik böler. S. 59
Gösterinin parıltılı oyalayıcılığı altında, modern topluma
dünya çapında hükmeden bayağılaşma hareketi, gelişmiş meta tüketiminin
seçilecek rol ve nesneleri görünüşte çoğalttığı her noktada da modern topluma
egemen olur. Dinin ve –sınıf iktidarı mirasının temel biçimi olarak kalan-
ailenin ve bunların güvencesi altındaki manevi baskının kalıntıları, (içinde
baskıyı barındıran sahte-zevkten başa bir şey olmayan) bu dünyadan alınan
zevkin gereksiz yere yinelenmiş doğrulanmasıyla tek bir bütün halinde
birleşebilirler. Var olanı safça kabullenmek, tümüyle gösterisel olan isyanla
da birleşebilir: Bu, iktisadi bolluk üretimini bu tür hammaddelerin işlenmesine
dek yaymayı başardığı anda tatminsizliğin kendisinin de meta haline gelmesi
demektir. S. 62
Gösterinin ebedi diye sunduğu şey, değişim üzerine kuruludur
ve temeliyle birlikte değişmek zorundadır. Gösteri mutlak bir şekilde
dogmatiktir, fakat bununla birlikte gerçek anlamda hiçbir sağlam dogmaya yol
açmaz. Gösteriye göre, duran hiçbir şey yoktur; bu onun doğal koşulu olsa da
kendi eğilimine en çok karşı olan şeydir. S. 69
GÖSTERİ ZAMANI

Üretim zamanı, yani meta-zamanı, eşit aralıkların sonsuz
birikimidir. Bu, geri dönüşsüz zamanın soyutlanmasıdır; bütün dilimler
kronometre üzerinde sadece nicel eşitliklerini kanıtlamak zorundadırlar. Bu
zaman, bütün fiili gerçekliği içinde aslında tamamen değişebilir özellikte olan
şeydir. Meta-zamanın bu toplumsal hâkimiyetinde “zaman her şey, insan ise
hiçbir şeydir; insan olsa olsa zamanın çatısıdır”(Felsefenin Sefaleti). Bu,
değersizleştirilmiş zamandır, zamanın “insanlığın gelişme alanı” olarak tamamen
tersyüz edilmesidir. S. 126
İnsanlığın gelişmemesinin genel zamanı da, bu belirli üretim
temelinde kurulu olan toplumun gündelik yaşantısına sahte döngüsel bir zaman
olarak geri dönen tüketilebilir zamanın tamamlayıcı biçimi görünümünde
mevcuttur. S. 127,
Sahte-döngüsel zaman endüstrinin dönüştürdüğü zamandır.
Temeli metaların üretimine dayanan zamanın kendisi de bir tüketim metasıdır; bu
meta eski birleşmiş toplumun çözülmesi aşamasında özel yaşam, iktisadi yaşam,
politik yaşam olarak ayrılmış her şeyi bir araya getirir. Modern toplumun
tüketilebilen bütün zamanı, kendilerini toplumsal olarak örgütlenmiş zamanın
kullanımları olarak ele alınma noktasına varır. “Zaten tüketilmeye uygun bir
halde var olan bir ürün, yine de bir başka ürünün hammaddesi haline gelebilir.”
(Kapital) s. 128
Gösteri ortamı, tatillerdeki kolektif sözümona-yer değiştirmeler,
kültürel tüketime abone olma, “tutkulu sohbetler” ve “önemli kişilerle
karşılaşma” şeklindeki toplumsallık satışı. Sadece birbiriyle ilişkili
gerçekliklerin giderek artan sefaleti nedeniyle geçerlilik kazanan bu tür
gösteri metası, krediyle ödenerek aslında modernleştirilmiş satış tekniklerinin
pilot-malları arasında açıkça yerini alır. S. 128
Tüketilebilir sahte-döngüsel zaman, gösteri zamanıdır: Hem
dar anlamıyla imajların tüketim zamanı olarak hem de geniş anlamıyla zamanın
tüketiminin imajı olarak. Bütün metaların aracısı olan imajların tüketim
zamanı, ayrılmaz bir şekilde, gösteri araçlarının tam kapasiteyle çalıştığı bir
alandır ve bu araçların kendilerini global olarak her türlü özel tüketimin yeri
ve asıl biçimi olarak sundukları amaçtır: Modern toplumun –ister ulaşımın
hızlanması ister hazır çorba şeklinde olsun- sürekli elde etmeye çalıştığı
zaman tasarrufunun Amerika Birleşik Devletleri halkı için, kesin olarak sadece
televizyon seyretmenin ortalama üç ila altı saatini işgal etmesi anlamına geldiği
bilinir. Diğer yandan, zaman tüketiminin toplumsal imajı ise tamamen eğlence ve
tatil anlarının hâkimiyeti altındadır ve bu anlar her gösteri malı gibi uzaktan
tanıtılırlar ve tanımları gereği caziptirler. Bu meta burada açıkça gerçek
yaşam anı olarak sunulmuştur ve mesele onun döngüsel geri dönüşünü beklemektir.
Fakat yaşama adanmış olan bu anlarda bile daha da yoğun bir hale gelerek
görülen ve yeniden üretilen şey yine gösteridir. Gerçek yaşam olarak temsil
edilen şey, aslında sadece daha gerçekçi bir hale gelmiş gösteri yaşamı olarak
ortaya çıkar. S. 129
Şeylerin üretim sürecin her zaman yeni olan şey, aynı olanın
yaygın tekrarı olarak kalan tüketimde yer almaz. Ölü emek canlı emeğe hakim
olmayı sürdürdüğü için gösteri zamanında geçmiş bugüne hükmeder. S. 130
TOPRAĞIN DÜZENLENMESİ
Coğrafi mesafeyi ortadan kaldıran bu toplum, mesafeyi
gösterisel ayrılık olarak kendi içinde yeniden üretir. S. 136
KÜLTÜRDE YADSIMA VE
TÜKETİM

İletilemeyin iletilmesi. Dilin aşırı bir şekilde yok
edilmesi resmen olumlu bir değer olarak yavan bir şekilde onaylanmıştır, çünkü
her türlü iletişimin sona erdiğinin büyük bir mutlulukla duyurulduğu şeylerin
baskın durumu ile uzlaşma ilan edilmiştir.
Şiirin ve modern sanatların gerçek yaşamı olan dilin yok edilmesi gibi
önemli bir hakikat açıkça gizlenmiştir, çünkü işlevi tarihi kültür içinde
unutturmak olan gösteri, modernist araçların sahte yeniliklerinde kendi özünü
oluşturan stratejiyi uygular. Böylelikle, yazıyı yazı olarak seyrettiğini kabul
eden bir yeni edebiyat okulu, kendisini yenilikmiş gibi sunabilir, dahası,
iletilebilir olanın bozulmasındaki yeterli güzelliğin basitçe ilan edilmesinin
yanı sıra gösteri kültürünün en modern eğilimi ve genel toplumsal örgütlenmenin
baskıcı uygulamasına en gazla bağlı olan eğilim “ekip çalışmaları” aracılığıyla
ayrılmış unsurlardan oluşan karmaşık bir yeni sanat ortamını yeniden yaratmaya
çalışır; özellikle şehircilikte görülen sanatsal kalıntıları ya da
estetik-teknik karışımları bir araya getirme çabaları böyledir. Bu, gösterinin
sahte-kültürü düzleminde, parçalanmış işçiyi “ekiple iyi bütünleşmiş bir
kişilik” olarak yeniden ele geçirmeyi hedefleyen gelişmiş kapitalizmin genel
yaşarışının bir ifadesidir; son dönem Amerikan sosyologları (Riesman, Whyle,
vs) bu eğilimi tanımlamışlardır. Bu her yerde aynı olan, cemaatsiz bir yeniden
yapılandırma tasarısıdır. S. 150
Tümüyle meta haline gelen kültür gösteri toplumunun da en
ünlü metası olmak zorundadır. S. 151
Güncel olarak gösteri düşüncesi şeklinde gelişmeye devam
eden bütün bilgi dalları haklı olmayan bir toplumu haklı çıkarmak ve yanlış
bilincin genel bilimi olmak zorundadır. Bu düşünce, gösteri sistemi içindeki
kendi maddi temelini araştıramayacağı ve araştırmak istemeyeceği olgusu
tarafından tamamen belirlenmiştir. S. 151
Düşünceler gelişir. Kelimelerin anlamı gelişmeye katılır.
Aşırmacılık zorunludur. İlerleme bunu gerektirir. Bir yazarın cümlesine sıkı
sıkıya sarılınır, onun ifadelerinden yararlanılır, yanlış bir düşünce silinir
ve yerine doğrusu konulur. S. 158
MADDİLEŞMİŞ İDEOLOJİ
Gösteri, kendi bütünlüğü içinde, seyircinin “aynadaki
imajı”dır burada sahnelenen şey genelleşmiş bir otizmden sahte çıkış kapısıdır.
Benlik ve dünya arasındaki sınırları dünyanın
varlık-yokluğunu kuşatan benliğin ezilmesiyle ortadan kaldıran gösteri,
görünüşün örgütlenmesiyle sağlanan sahtekarlığın gerçek mevcudiyetiyle bütün
yaşanmış hakikati bastırarak doğru ile yanlış arasındaki sınırları da ortadan
kaldırır tuhaf gündelik kaderine edilgen bir şekilde boyun eğen bir kimse,
büyülü tekniklere başvurarak bu kadere aldatıcı bir şekilde tepki gösteren bir
deliliğe doğru itilir. Metaların tanınması ve tüketilmesi, karşılıksız bir
iletişime gösterilen bu sahte karşılığın can damarıdır. Tüketicinin hissettiği
taklit ihtiyacı, kesinlikle, onun temel mahrumiyetinin temel mahrumiyetinin
bütün görünüşleri tarafından şartlandırılmış çocuksu bir ihtiyaçtır Gabel’in
tamamen garklı bir patolojik düzey için kullandığı tabirle söylemek gerekirse,
“temsile duyulan anormal ihtiyaç, burada, varoluşun sınırında kalmış olmanın
verdiği azap verici bir duyguyu telafi etmektedir. S. 164 – 164
Gösteri Toplumu – Guy
Debord
Ayrıntı
2010
İstanbul