
Normal bir insanın koni inşa etmek gibi delice bir fikri
olamazdı- bugüne kadar hiç inşa edilmemiş bir koniyi inşa etme gibi bir fikri.
Buraya giren düşünmek zorundaydı, sürekli düşünmek koşulu,
sürekli düşünmeyen buraya dayanamazdı, bir an bile dayanamazdı.
Artık benim varoluşum diye bir şey yok.
Böylesi bir ülke
böylesi bir ülkenin utanmazlıklarına karşı çıkmayan insanlara gereksinim duyar,
böyle bir ülkenin ve böylesi bir devletin sorumsuzluklarına karşı çıkmayanlara
gereksinim duyar.
Devlet olarak bu daimi sapıklık ve orospuluk…
Devletin vatandaşları yalnız ikinci ve üçüncü ve dördüncü,
ama her durumda yalnız en son seçeneğe razıdır.
İlk andan itibaren, düşünmenin ilk anlarından itibaren bu
ülkeden ve bu devletten kendini kurtarması gerekir.
Vatan denilen bu yerin gerçekte onun için, tıpkı bu vatandan
çıkan pek çok başka kişi için de olduğu gibi, hiç bir suçu bulunmadığı halde,
sırf burada doğduğu için ömür boyu süren akıl almaz bir ceza olduğu bilinir.
Kimse doğumundan sorumlu değildir.
Bütünüyle politikleşmiş bir dünya ve bu dünyayı hareket
ettiren bütünüyle politikleşmiş bir toplumla işimiz. Aslında insan bütünüyle
politik bir varlık, nasıl davranırsa davransın ya da ne yaparsa yapsın, hatta
bu gerçeği istediği an inkar etsin, fark etmez.
Müzik, diyordu sürekli, doğa bilimine ve insanın yapısına en
yakın olan sanattır, müzik temelinde işitilir kılınan matematiktir.
Düşündüğümü ve ilerlettiğimi müzik olmadan düşünemem asla ve
ilerletemem.
İnsanlar saygı duymak yerine hayranlık duymayı yeğliyorlar
ve hayranlıkları kanalıyla sadece zihinleri bulandırıyor ve başkasında kıymetli
olanı hayranlıklarıyla berbat ediyorlardı, oysa uygun olan bir saygıyı
korumalıydılar.
Anne baba ne olmalıydı, çocuklara yol gösterici.
Bütün dünya en
korkunç ve en zevksiz biçimde ve canice bu binalarla tıka basa doldurulduğunda
çok geç olacak, o zaman yeryüzü ölecek. Biz yeryüzünün mimarlar tarafından
tahrip edilmesi karşısında çaresiziz !
Okul yolunda hep uygun kıyafetler içinde giyinikken yaşam
yolunda her zaman uygun kıyafetler içinde giyinik değildik.
İnsanlar sürekli
kendilerini öfkelendiren ve tedirgin eden şeylerle karşılaşıp duruyorlar, hem
de her zaman huzur bulduklarını sandıkları anda huzursuzlukla karşılaşıyorlar,
dengelerini bulduklarını sandıkları zaman tam tersi bir duruma itiliyorlar.
Bizde her zaman huzurun yanılsaması var, çünkü içimize huzurun tam girebileceği
anda, girebileceği, girebileceği, girebileceği diyorum, yine en büyük
huzursuzluk içinde buluyoruz kendimizi.
Huzurlu olmam için bir nedenim yoktu, tersine bu düşünce
yüzünden gittikçe daha çok uykum kaçtı.
Herkes bir şekilde çıkış yolu bulamamaya mahkumdur, insan
yapısı böyledir.
Her zaman sahip
olduğumuzdan fazlasını isteriz, bize uygun olandan daha fazlasını ve bu yüzden
de mutsuzuzdur.
Biz kendimiz için algıladığımız her şeyi yani gördüklerimizi
ve içimizden geçirdiğimiz her şeyi sürekli anlamlandırmalara ve bilmecelere
bağlarsak önünde sonunda deliririz diye düşündüm.
Düştüğümüz huzursuzluk ve her gün düştüğümüz ve bir daha
ondan kurtulamadığımız, yaşam boyu kurtulamadığımız huzursuzluk bizi yaşam boyu
her şeye karşı hiddetlendiriyor.
İnsanın fikirsizliği onun ölümüdür, diye yazmış Roithamer ve
ne kadar çok insan fikirsizdir, onlar var olamazlar.
Nefret dışında hiçbir şey bizi ileriye, öne götüremez..
Sürekli ağırlaştırılmış cezayla tehdit edildim, oysa yaşamım
zaten yeterince ağır ceza doluydu.
Her şey bizim için faydalıdır, hele en dehşet verici olanın
en faydalı oluşu gibi.
Biz birlikte olan,
hele de evlenmiş iki insan gördüğümüzde, bu iki insanın nasıl olup da böylesi
bir karar verdiklerini ve bu yönde davrandıklarını sorarız, doğalarının söz
konusu olduğunu söyleriz kendimize, çoğunlukla bunların zaman içinde
birbirlerini öldürecek iki insan haline geldiklerini, bu yüzden yan yana
geldiklerini, er geç birbirlerini öldüreceklerini söyleriz………….
…… Birbirlerine
karşılıklı işkence edeceklerini, işkence çekecekleri ortak geleceklerini belki
de açıklıkla gördüklerini, yine de akılsızlıkla birleştiklerini,
evlendiklerini, sonradan akla gelebilecek en mutsuz çocukları dünyaya
getirdiklerini, ne yana bakarsak bakalım bunun kanıtını görüyoruz….
…. Birleşiyor,
evliliğe kalkışıyor, kendi mahvoluşlarına dalıyor, adım adım akla gelebilecek
en dehşetli duruma, evlilik mahvoluşuna, ki bu düşünce ve duyguların
Ve gövdenin mahvoluşu demektir, her yerde
görebiliyoruz.
Doğa insanları yan
yana getiren, onları şiddetle çarpıştıran en anlaşılmaz şeydir, bu insanlar
bütün araçlarla birbirlerini mahvetsin, öldürsün, dibe çökertsin, yok etsin
diye..
Bugünün eğilimi başka, doğa başkadır.
Biz sürekli düzeltiriz ve kendimizi düzeltiriz ve de en
büyük acımasızlıkla, çünkü her an her şeyi yanlış yaptığımızı kavrarız, yanlış
kavradığımızı, nasıl da yanlış davrandığımızı, o zamana kadar her şeyin bir
yanlışlık olduğunu, bu yüzden bu yanlışlığı düzeltiriz ve bu yanlışlığın
düzeltisini de düzeltiriz …
Gece en büyük açıklık, kafanın kuraldışı durumu…
İnsanların basitliği her an birden bire usandırıcı olur,
alçaklıkları, zevksizlikleri, kabalıkları, hainlikleri…
Her fikir olabilecek en büyük rahatsızlığı taşır.
Çevre saygı sahtekarlığı gösterir ve dünyadaki fikirleri
mahvetmek için her şeyi yapar… Böylece biz ne tarafa bakarsak bakalım dünyada
mahvedilmiş fikirler görürüz.
Gittiğimiz okullar
üzerimizde yalnızca mahvedici bir etki yaptı, beni bunalıma soktular, gittiğim,
girmek zorunda olduğum tüm okullar beni aşağıladı.
Okullarda hep eski
kokuşmuş konulara çalışılır ve öğrenen, eğitim alan kişinin düşüncesini ve
ruhunu ısrarla mahveder, biz okullarda
artık umutsuzluklarından kurtulamayan umutsuz insanlara dönüştürülürüz.
Biz bir okula sadece
mahvedilmek için gideriz, okullar devasa mahvetme kurumlarıdır, orada yardım
arayanlar mahvedilir….Okullar, insanı bozma kurumları…