İçinde yaşadığımız yüzyılın
kolektif dili olduğu söylenen sinemanın, günümüzde bu işlevini televizyona
bıraktığı tartışılıyor olsa da, kimi nitelikleri onun, diğer iletişim araçları
ve sanatlar içinde hala ayrıcalıklı bir yeri olduğunu söyleyebilmeyi
kolaylaştırmaktadır. Örneğin; toplu seyrin içerdiği paylaşma ve arınma
duygularını yaşatması, .ok kanallı TV’leri başında yalnızlaşmış, ortak kültürel
yaşamı unutmuş kitlelere birlikte
yaşanabilecek düşleri sunması ve hepsinden
önemlisi “duyarlılık yaratması” önemini belirleyen farklılıklarıdır. S. 5

Genel olarak tüm sanatlar belli
bir dünya görüşünü, yaşama biçimini yansıtırlar. S.5
Linton’a göre, toplumdaki egemen
ideoloji filmlerde sunulan ideoloji ile daha da güçlenmektedir. (J. M. Linton)
s.7
Kitapta analiz edilen filmler
şunlardır:
·
Gurbet Kuşları Halit Refiğ 1964
·
Bitmeyen Yol Duygu Sağıroğlu 1965
·
Düğün Lütfü Akad 1973
·
Sultan Kartal Tibet
1978
·
At Ali Özgentürk 1983
·
Bir Avuç Cennet Muammer Özer 1985
Şu soruların yanıtları filmlerin
içeriklerinde aranmıştır:
- Kente göç edenlerin sosyo-ekonomik kimlikleri nelerdir?
- Kente göçün nedeni olarak neler yansıtılmaktadır?
- kentte karşılanılan toplumsal sorunlar –iş/çalışma sorunları, göç edenlerin yaşama alanları ve kentsel mekanlarla ilişkileri- nasıl yansıtılmaktadır?
- kente göç edenlerin toplumsal ilişkileri –kadın-erkek ilişkileri, kuşaklararası ilişkiler, çevre ile ilişkiler- nasıl yansıtılmaktadır?
- kente göç edenlerin yaşama biçimlerinde ne tür değişmeler vardır?
- iç göç filmlerinin ana ve yan temalarındaki değişmeler nelerdir?
Modern toplumlarda sinemanın
işlevi nedir? İnsanlar teknolojik olanaklarla görsel-işitsel imajları
kolaylıkla elde edebildikleri bir dünyada sinemaya gitmeyi neden sürdürüyorlar?
Bu konuda çeşitli görüşler ileri sürülmektedir. Önceleri sinema bir eğlence
şekli ya da seyircinin psikolojik ihtiyaçlarını, “stres”lerini giderme işlevini
yerine getiren bir araç olarak görülmekteydi. Halley “insanlar sorunlarından
uzaklaşmak için sinemaya giderler” görüşünü test etmiş ve şu sonuca varmıştır;
“İnsanlar ekonomik krizler ve savaşlar sırasında daha çok sinemaya giderler.
İnsanların duydukları endişe bazı yorumlar, açıklamalar ya da inanç
kazandırmalarla giderilmelidir. Örneği; A.B.D’ deki ekonomik kriz, II. Dünya
Savaşı, Kore Savaşı sırasında seyircinin katılımı artmıştır. Bu da sinemaya
gitme olgusunu, toplumun tansiyonunun bir göstergesi olarak düşünmemizi
kolaylaştırır.” (G. Jowett, M. Linton) s. 64
George Gerbner’in belirttiği gibi:
“Mesaj sistemlerinin kitlesel üretimi ve dağıtımı şahsi bakış açılarını geniş
halk bakış açısı haline dönüştürür ve halk kitlesi yaratır.” S.67
Bir toplumun yaşadığı hayata
veya kültüre şekil veren çok sayıda etki vardır. Sinema sadece bunlardan biridir.
Maddi kültür sinema tarafından yaratılan ve beslenen görüntülerle doğrudan
etkilenir. Çünkü sinema bireyleri yada grupları ile kolayca
özdeşleştirebileceğimiz görüntü çeşitleri sağlar. Örneğin; “ Bütün İtalyanlar
gangsterdir, bütün Fransız kadınları yada erkekleri aşık olmaya meyillidir,
bütün Amanlar güçlü, sarışın ve serttir ve İngiliz erkekleri, şaşkın ve iyi
terbiye görmüştür, vc..” gibi imajlar tamamen popüler kültürün klişeleridir,
fakat sinema içinde anlam kazanırlar. Çünkü onların gücü görsel takviyelerindedir.
S.67
Sinemanın, “içinde kültürümüzün
görsel hazinelerinden birini bulacağımız bir ansiklopedi” olduğunu söyleyen
Jowett ve Linton, bunu şöyle kanıtlamak isterler: “… Gözlerimizi kapatıp,
mümkün olduğu kadar çok ayrıntıyla, Romalılar devri gibi tarihsel figürleri
kafamızda görüntüselleştirmeye çalışalım. Düşündüğümüz bu imaj nereden
gelmektedir? Çoğı durumlarda bu TV ya da sinemadan biri olacak, çok az kişide
kaynak olarak bir kitap akla gelecektir.” S.68
Sinema, diğer kitle iletişim
araçları gibi, resmi olmayan güçlü bir eğitim kaynağıdır ve bu nedenle içeriği
ne kadar zararsız görünürse görünsün, hiçbir zaman değer yargılarından ve hatta
ideolojik ve politik eğilimlerden uzak değildir. Sinemanın içeriği, toplumun o
andaki inançları ve tavırları ve değerlerini yansıtır. Başka bir deyişle,
toplumdaki baskın ideoloji filmlerde sunulan ideolojiyle daha da güçlenir. S.69
Sinema-toplum ilişkilerindeki
yakın birlikteliği gösteren örneklerden biri de, filmlerin içerikleri ile
paralel giden toplumsal değişmelerdir. Başka bir deyişle, film içeriklerinin
değişmesi, toplumun geniş bir kesiminin değer yargıları, inançları, bakış
açılarının da değişmesini gösterir. Sinema kimi zaman “önce” diye nitelenen
filmleri ile toplumsal değişmelere yön de verebilmiştir. S.70
Sinema işçinden çıktığı
toplumun/kültürün bir yansımasıdır, toplumsal yapının diğer öğeleri ile
etkileşerek değişmektedir. S. 71
Sinemanın icadından(1894) kısa
sayılabilecek bir süre sonra Osmanlı sarayında gösterilmeye başlanmış,
İstanbul’da halka açık ilk sinema salonu 1918 de kurulmuş, Fuat Uzkınay’ın
Ayastefanos Abidesinin Yıkılışı (1914) adlı filmi, Türkiye’de sinemanın
başlangıcı ve çevrilen ilk Türk filmi olarak bilinmektedir. S. 72-73
Ateşten Gömlek 1923
1970’li yıllarda Türkiye’de
köyden kente göç yoğunlaşmış, kentlerde sayısı giderek çoğalan yen ive geniş
bir kitle oluşmuştu. Hepsi Anadolu’nun çeşitli yörelerinden ve folklorik
kültürlerinden delmiş bu insanlar ne kendi kültürlerini devam ettirebildiler ne
de kent değerlerini benimsediler, ikisinin arasında yen bir alt kültür oluşturdular. Yeni yaşam
biçimini simgeleyecek değerler birbiri ardına gelmeye başladı. Arabesk müziğin
doğuşu ve giderek yaygınlaşması bu döneme rastlar. Kitle iletişim araçlarının
yaygınlaşması bu müzik türünü geniş kitlelere duyurmuştur. Arabesk yalnız
müzikle değil, sinemada, romanda, basında ve günlük hayatın içinde de kök
salmıştır, boyutları büyümekte giderek karmaşıklaşmaktadır. S. 92
1975-1976 yılları sinemanın
üniversitelere girdiği yıllardır.
1970 yılına ait verilere göre:
Sanayi: %38.9, Hizmetler: %56.2 oranındadır. Kente göçen nüfus, sanayi dışında
kalan ekonomik etkinlik alanlarında yoğunlaşmaktadır. S. 108
Bildiğin orman şu İstanbul, Ağaç
denizi değil, İnsan denizi! S. 109
Kentte karşılaşılan toplumsal
sorunlarda değişmeler
- sınıfsal sorunlar
- iş/çalışma sorunları
- göç edenlerin yaşama alanları ve kentsel mekanlarla ilişkileri
Göç edenlerin Toplumsal
ilişkilerinde değişmeler
- aile yapısı
- kadın erkek ilişkileri
- kuşaklararası ilişkiler
- çevre ile ilişkiler