2 Kasım 2012 Cuma
Cadının uçan süpürgesi - Sunay Akın
16 Kasım 2011 Çarşamba
Sunay Akın - Seni Düşünmek
“Ezginin Günlüğü, komşunun çocuğundan ödünç istediğimiz Orta Atlas’ı anımsatır bana… Coğrafya ödevimize yardımcı olan o kitabın sayfalarındaki haritalarda, aradığımız, dağı, dereyi ya da denizi bulmamız için bize rehber olan komşu sevgisidir, dostluktur… Elimizde pusula olmasa da, avucumuzda henüz soğumamış olan insan sıcağıdır yol gösteren, dağları deviren, denizleri aşan…
Sanat eserleri şairi besler, büyütür… Bir resim, bir heykel ya da bir şarkı… Ezginin Günlüğü’nün dinlediğim her eseri yelkenlerime rüzgar oldu, gecenin karanlığında deniz feneri gibi yolumu aydınlattı… Şiirin kapı komşusu olan müziğin güler yüzlü komşusudur, Ezginin Günlüğü… Sokağımızı dolduran, genişleten şarkılar onun açık penceresinden taşmıştır… Beyaz perdeleri bir duvak gibi salınır rüzgarda… Eşiğinde de hep çamura, toza, toprağa bulaşmış, evi kirletmesin diye içeri alınmayan bir çocuk ayakkabısı vardır…
Ezginin Günlüğü’nün kapağı ne renktir, bilemem... Çünkü bu günlük hiç kapanmamıştır, sürekli açıktır sayfaları… Şunu söyleyebilirim yalnızca; Sayfalarından biri Asya, öteki Avrupa kıtasıdır… Tam ortasından da bir deniz akar, gider… Ezginin Günlüğü İstanbul, İstanbul Ezginin Günlüğüdür… Bu yüzden, sayfaları çevirirken bir bakarsınız ki, yosun kokmaktadır parmaklarınız…
Neler dökülmez ki Ezginin Günlüğü’nden hayatımıza; kurutulmuş boynu bükük bir papatya, vapur dumanı, sevdiğimiz bir şairin fotoğrafı, tırnağımızla düzelttiğimiz yıldızlı çikolata kağıdı, o gün doğacak bir kız çocuğuna önerilen adı sevdiğimiz için salkıdığımız bir saatli maarif takvimi yaprağı… Yani hisse senetlerine karşı, hissi senetler…
Dize gelmeyen şairlerin dizeleri dalga olur, alır götürür bizi güzel kıyılara… Ezginin Günlüğü’nü dinledikçe uçan halılara, define adasına, Alaattin’in sihirli lambasına, deniz kızlarına daha çok inanıyorum… daha bir seviyorum Pal Sokağı’nın çocukları’nı, Don Kişot’u Şarlo’yu…
Teşekkür ederim Ezginin Günlüğü… Birbirinden güzel şarkıların için sana teşekkür ederim… Sen olmasaydın hayatımızda pek çok şey eksik kalacaktı!”
15 Kasım 2011 Salı
Sunay Akın - Makiler

DAVET
Dürüst olalım beyler
İlk adım sizden
Sökün savaş gemilerinden
Can simitlerini
SERÇE ve KEDİ
I
Toprağın altından bağlanıyor
Artık telefon telleri
Ve bir telaş
Yüreğini sarıyor serçenin
Gördükçe kedileri
II
Anlar mı serçenin
Neden göç etmediğini
Sobanın kurulmasını
Bekleyen
Kedi
III
Yalnızca rüzgar gelir
Ölü bir serçenin
Cenaze törenine
Ve usulca
Kımıldatır tüylerini
Kediden önce
DİŞİ KUŞ
Kuru bir ot
Gibi yaşıyorum
Gözlerden uzak
Patika bir yolun
Kıyısında
Tek suçum
Sap olmamak
Baltanın
Kanlı oyunlarına
Ama yinede
Umut dolu kalbim
Belki bir dişi kuş
Taşır beni diye
Daldaki yuvasına
ELİŞİ
Savaş haberleriyle dolu
Renkli gazete sayfasını
Katlayıp bir çocuk üst üste
Kesiyor özene bezene
Elindeki makas ile
Ve insanlar oluşuyor kağıttan
Tutuşmuşlar elele
GÖRÜLMÜŞTÜR
Ne yak mektubun ucunu
Ne sevgini sayfalar
Dolusu dile getir
Zarfı kapatırken yalnız
Kuytu dudaklarını
Çokça değdir
SEVMEK
Saçak altına sığınmış
Göçmen kuşun
Kar tanecikleri arasında
Düşen beyaz tüyünü de
Görebilmek
İşte
SEVMEK
BİRARAYA
Eşit olmadığı
Söylenir insanların
Aynı boyda olmayan
Beş parmağı gibi bir elin
Oysa uzanır
Nice yorgun
Emekçinin dudağı
Su dolu
Avucuma
Elimin
Eşit olamayan
Beş parmağımın ucunu
Getirince
Bir araya
ÇOBAN
Oy birliğiyle koyunlar
Keçiyi seçer
Kendilerine başkan
Oysa sürünün başına
Kurdun akrabası
Köpeği koyar
Çoban
DUDAK PAYI
Çay bardağında
Bırakılan dudak payı
Kadar bile
Uzak kalamam
Gözlerine
Yakın olsun isterim
Ellerime ellerin
Yanında beton binaya
Yaslanması gibi
Köhne bir evin
Seni bir çivi
Gibi çaktım
Çünkü beynime
Ve toplayıp
Bütün kerpetenleri
Attım denize
