Tüketim toplumu Jean Baudrillard

Bugün nesnelerden pek azı, onlardan söz eden bir nesneler
bağı olmaksızın kendi başına sunulur. Bu yüzden tüketicinin nesneyle ilişkisi
değişmiştir. Tüketici, sağladığı özel fayda bağlamında bir nesneye değil,
bütünsel anlamı bağlamında bir nesneler kümesine yönelir. Çamaşır makinesi, buz
dolabı, bulaşık makinesi vb. , toplu halde, her birinin alet olarak tek tek
sahip olunduğundan farklı bir anlama sahiptir. Vitrin, reklam, üretici firma ve
burada temel rol oynayan marka parçalanmaz bir bütün, bir zincir gibi bu anlamın
tutarlı, kolektif vizyonunu dayatırlar; sıradan nesneleri değil, göstergeleri
birbirine bağlayan bir zincir gibi her nesne daha karmaşık bir üst-nesne olarak
diğerlerini gösterir ve tüketiciyi bir dizi daha karmaşık tercihe götürür. S.
18
Bolluğun ve hesaplamanın sentezi drugstore’dur (ya da yeni
alışveriş merkezleri) tüketim etkinliklerinin sentezini gerçekleştirir;
alışveriş, nesnelerle flört, aylak gezinti ve bunların birleştirme olanakları
bu etkinliklerde önemli bir yer tutar. S. 18

Tüketimi yöneten büyülü bir düşünce, gündelik yaşamı yöneten mucizevi bir zihniyettir; bu, düşüncelerin mutlak-gücüne inanç üzerine kurulu bir şey olarak tanımladığımız ilkel bir zihniyettir. Buradaki inanç, göstergelerin mutlak- gücüne duyulan inançtır. Bolluk ve “refah” aslında yalnızca mutluluk göstergelerinin birikimidir. S. 23
Tüketim toplumunu belirleyen, kitle iletişiminde günlük
haberlerin evrenselliğidir. S. 26
Kitle iletişimin bize verdiği gerçeklik değil, gerçekliğin
baş döndürücülüğüdür. S.27
Göstergelere sığınarak ve gerçeğin yadsınması içinde
yaşıyoruz. S. 27

“Çöp sepeti” uygarlığından söz edilebildiğine ve hatta “çöp
sepetinin sosyolojisi”ni yapmak tasarlanabildiğine göre, zengin toplumların
bolluğunun savurganlığa ne kadar bağlı olduğu biliniyor: Bana fırlatıp attığın
şeyi söyle sana kim olduğunu söyleyeyim! S.40
Günümüzde üretilen her şey, kullanım değerine ya da muhtemel
kullanım süresine göre değil, tam tersine hızı ancak fiyatların enflasyonunun
hızıyla karşılaştırılabilecek yok oluşuna göre üretilir. S. 45
İhtiyaçlar üzerine her söylem naif bir antropolojiye
dayanır: Mutluluğa duyulan doğal eğilim antropolojisi. S. 51
Yaygın üretim nesneleri giderek daha az toplumsal sınıf
belirticisi haline gelir ve çok büyük aykırılıklar azaldığı ölçüde gelirler de
ayırt edici ölçüt olarak değerlerini kaybeder. S. 63

Tüketim de okul gibi bir sınıf kurumudur: Sadece ekonomik
anlamda (satın alma, tercih, üretim pratiği satın alma gücüyle düzenlenir.
Eğitim derecesinin kendisi de sınıf atlamanın bir işlevidir, vb.) nesneler önünde eşitsizlik yoktur –kısaca,
tıpkı herkesin benzer değildir. S. 66
Soysuzluk, kirlilik, kültürsüzleşme; aslında tüketici
kendisine seçme özgürlüğünün dayatıldığı balta girmemiş iğrençlik ormanında
egemendir. S. 83
Tüketim, göstergelerin düzenlenmesini ve grubun
bütünleşmesini güvence altına alan bir sistemdir: Dolayısıyla tüketim hem bir
ahlak (bir ideolojik değerler sistemi) hem de bir iletişim sistemi, bir değiş
tokuş yapısıdır. S. 91

Tüketim güçlü bir toplumsal denetim öğesidir. S. 99
Modern dünyada tüketici neyi temsil ediyor: Hiçbir şeyi.
Tüketici ne olabilir? Her şey ya da hemen hemen her şey. Milyonlarca yalnızın
yanında tek başına kaldığı için tüketici çıkarların merhametine kalmıştır. Ve
bireyci ideolojinin bunda önemli bir rol oynadığını söylemek gerekir. S. 101
Kabaca, tüketici olarak tüketiciler19. Yüzyılın başındaki
işçiler gibi bilinçsiz ve örgütlenmemiştir. Tüketicilerin, “Kamuoyu” olarak,
gizemli tanrı tarafından gönderilmiş ve “egemen” gerçeklik olarak iyi yürekli
havariler tarafından yüceltilmesi, pohpohlanması ve övülmesi bu yüzdendir.
Halkın demokrasiye karşı çıkmasınlar diye (yani politik ve toplumsal sahneye
müdahale emesinler diye) Demokrasi tarafından yüceltilmesinde olduğu gibi
tüketicilerin egemenliği tanınır ki toplumsal sahnede hakim rol oynamaya
çalışmasından. Halk, emekçilerdir yeter ki örgütlenmemiş olsunlar: Kamu,
kamuoyu tüketicilerdir, yeter ki tüketmekle yetinsinler. S. 102
Pop perspektifin sonu, çağrıştırmanın sonu, çağrıştırmanın
sonu, tanıklığın sonu, yaratıcı edimin sonu ve bunlar kadar dünyayı içinden
yıkmanın ve sanatın sonudur. S. 144
Tüketilen şeyler arasında değer nesnelerden daha güzel, daha
kıymetli, daha eşsiz- tüm diğer nesneleri özetlemesine rağmen otomobilden bile
daha fazla yan anlamlarla yüklü- bir nesne vardır: Bu nesne BEDEN’dir. S. 163
Beden bu ahlaki ve ideolojik işlevde tam anlamıyla ruhun
yerini almıştır. S. 163
Bedeninizde, duyarlılığınızın yaşamadığı, düşüncenizin
uğramadığı bölgeler gözden düşmüş topraklardır. S. 165
Tüketim toplumu, aynı anda hem bir ilgi toplumu ve bir baskı
toplumu hem de barışçıl bir toplum ve bir şiddet toplumudur. S. 225

Tüketim kahramanları yorgun. Psikososyolojik düzeyde değişik
yorumlar ileri sürülebilir. Tüketim süreci fırsatları eşitlemek ve (ekonomik ve
statüye ilişkin) toplumsal rekabeti azaltmak yerine, tüm biçimleri altında
rekabeti daha da şiddetlendirir ve keskinleştirir. Tüketimle birlikte en
sonunda, yalnızca, her düzeydeki ekonomi, bilgi, arzu, beden, göstergeler ve
itkiler düzeyinde etkili olan totaliter, genelleştirilmiş bir rekabet
toplumundayız; artık her şey kesintisiz bir farklılaştırma sürecinde değişim
değeri olarak üretiliyor. S . 237