22 Aralık 2011 Perşembe

Kurtalan Express, makinisti Barış Manço 'yu anlatıyor


Bahadır Akkuzu:
Halk Barış Mançoyu nasıl tanıyorsa bizde onu öyle tanıyorduk. Olduğu gibi kendini gösteren bir insandı.

Ahmet Güvenç:
Barış çok karizmatik bir insandı. Büyük bir performansla halkın arasında olmayı başarıyordu. Burası Türkiye. Burada böyle olması bence çok normal. Düşünün ki, bunun aynısını Japonya'da yapabildi. Çok kısa zamanda Japonya’da Japoncasını toparlayıp, insanlarla diyalog kurdu. Biz konserleri çalarken inanamadık, çıkıp Japonca konuşmasına. Bir şey söylüyor, onlar gülüyordu. Bir şey daha söylüyor, gene güldürüyordu. Barış'ın böyle bir yaklaşımı vardı insanlara ve o yaklaşımı sağlamak için kendinden her türlü özveriyi her zaman verdi.

Eser Taşkıran:
Mançoloji albümüne sekiz ay önce başlamıştık. Ve bu sekiz ay içinde çeşitli sağlık sorunları yaşadı. Bir ameliyat geçirdi. Ameliyat sonrası hemen tekrar stüdyoya döndü. Daha dinlenmeden! Daha önce yaptığım prodüksiyonlarda, stüdyoda bulunduğum için biliyorum, normalde en iyi yorumcu bile günde bir veya iki şarkı söyleye bilir. O beş şarkı söylemek istiyordu. Bu 24 şarkılık albümünün 23 sözlü şarkısını 4 günde okudu. Arada takılıyordu: "Bakarsınız bir şey olur! Barış Ağabeyiniz ameliyat geçirdi!" diyordu.

Bahadır Akkuzu:
Konuşması zaten hızlı idi. Beyni çok hızlı çalışırdı. Konuşması bile beynine yetişemiyordu. Dolayısı ile böyle bir insanın hayata vereceği çok şey vardır. Ya biz hep çokların üstündeydi ve dolayısı ile hızlı konuşmak zorundaydı. Yani ortak paydada bir "çok" vardı. O ‘çok’u yapmak zorundaydı; çok yaptı ve bıraktıkları da çok aslında. Barışa, sevgiye, dostluğa yönelte bilecek o kadar çok mesajlar bıraktı ki, son mesajını bile, kendi adında olduğu gibi, büyük sürprizler yaparak bıraktı. Çok hızlıydı. Yapması gereken çok şey vardı ve hiç bitmezdi. Zaten Barış Manço 150 yaşına kadar da gelseydi, erken gitti diyecektik, netice de çünkü yapacağı projeleri mutlaka olacaktı.

Ahmet Güvenç:
Barış Manço çocukları büyüklerden ayırmazdı. Barış'ın çocuklara yaklaşımı ile ilgili bir anımı anlatacağım. Geçen günden beri kafama takıldı. Çocuklar şarkı söylerken, biliyorsunuz, biz arkada çalıyorduk. Bu da benim pek hoşuma gitmiyordu. Bir gün bunu Barış'a... "İşte Barış, çalmasak?" falan felan dedim. Bana olayı şöyle izah etti:

"Ahmet", dedi, "düşün!" dedi. "Biz çocuklara öyle değer veriyoruz ki, onlar şarkı söylerken, Ahmet ağabeyleri, Bahadır ağabeyleri onların arkasında çalıyorlar. "Biz çocuklara bu değeri veriyoruz." dedi. Ve onu ı güne kadar hiç öyle düşünmemiştim. Bir daha başka türlü düşünemedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder