Düşünmeğe ve muhakeme etmeğe pek az kabiliyetli oldukları
halde kitleler, fiil ve harekete pek kabiliyetli görünmemektedirler.
Kalabalıklar yalnız yıkıcı kuvvete sahiptirler. Bunların
üstünlüğü ve hakimiyetleri her vakit bir kargaşalık ve düzensizlik ifade eder.
Bir medeniyetin yapısı çürüyünce, kitleler onun yıkılmasını
çabuklaştırır.
Kitle(kalabalık, yığın) kelimesi, basit ve alelade
manasıyla, milliyetleri, cinsiyetleri ve kendilerini bir araya toplayan tesadüf
her ne olursa olsun, rasgele bir fertler topluluğunu ifade eder.
Psikolojik bakımdan ise kitle tabiri büsbütün başka bir
manada kullanılır. Bazı muayyen hallerde ve yalnız bu hallerde bir insanlar
topluluğu, onu vücuda getiren ayrı ayrı fertlerin malik oldukları
karakterlerden çok farklı yeni karakterlere sahip olur.
Birbirinden ayrı binlerce kişi, günün birinde bazı şiddetli
heyecanların, mesela bir milli vakanın tesiriyle bir araya gelerek psikolojik
bir kitle meydana getirebilirler.
Kitleyi meydana getiren fertler kimler olursa olsun; yaşama
tarzları, işgüçleri, karakterleri yahut zekaları ister benzer, ister ayrı
olsun, kalabalık haline gelmiş olmaları onlara bir nevi kolektif ruh aşılar. Bu
ruh onları, her biri tek başına, ayrı ayrı bulundukları halde duyacaklarından,
düşüneceklerinden ve yapacaklarından tamamıyla başka hissettirir, düşündürür ve
yaptırır.
Her günkü fiillerimizin bir çoğu, anlatamadığımız gizli
Saiklerin eseridir.
Irkın ruhunu teşkil eden şuuraltı unsurların tesiriyledir
ki, bir ırkın bütün fertleri birbirlerine benzerler. Bu ırkın fertlerini
birbirinden ayırt ettiren şey terbiyenin ve istisnai bir ırsiyetin eseri olan,
şuurlu amillerdir.
Meşhur bir matematikçi ile kunduracı arasında entelektüel
nisbet bir uçurum bulunabilir, fakat seciye ve inançlar bakımından fark ya hiç
yoktur, veya pek azdır.
Kitleler, zekayı değil, vasat şeyleri bir araya toplarlar.
Çoğu defa tekrar olunduğu gibi elalem Voltaire’den daha fazla zeka sahini
değildir.
Fert, şahsi menfaatini topluluğun menfaatine kolayca feda
eder. Bu fedakarlık hali aslında insanın tabiatına muhalif olmakla beraber ancak
bir kitleye dahil bulundukça meydana çıkan bir fenomendir.
Bir kitleye mensup olması yüzünden insan, medeniyet
merdiveninden bir çok basamak aşağı iner.
Kitleler kolaylıkla cellat, fakat aynı kolaylıkla ulvi bir
dava uğrunda şehit olabilirler.
Cahil ve alim, bir kere kitle içinde bulununca vakaları
objektif olarak müşahede etmek bakımından aynı kabiliyet seviyesine inerler.
Zihni bakımdan yüksek seviyede olmanın ehemmiyeti yoktur.
Kitlelere hitap etmek aşağı derecedeki sanatlardan biridir,
fakat tamamen hususi kabiliyet ve istidatlar ister.
Kitlelerdeki mübalağacılığın hiçbir suretle zekaya değil,
hislere ait olduğunu ilaveye hacet yoktur.
Pek az anladıkları ve fikirler için kendilerini kahramanca
ölüme teslim etmiş olan kalabalıklar ne kadar çoktur.
Grevler yapan kitleler ücretlerinin arttırılmasından daha
ziyade bir patrona itaat etmek için bunları yapar.
Eğer kitleler çoğu defa akıl ve muhakeme ile hareket
etseydiler ve yalnız kendi menfaatlerini düşünseydiler arz küresi üzerinde
hiçbir medeniyet gelişemez ve insanlığın tarihi olamazdı
Görünüşler ve gösterişler tarihte gerçeklerden daha fazla
bir rol oynamıştır. Gerçek olmayan gerçek olana üstün gelmiştir.
Akla karşı olan sonsuz savalarında, hisler hiçbir zaman
yenilmemiştir.
Kavimlerin kederini hükümetler değil, kendi karakterleri
tayin eder.
Bir memleketin gençliğine verilen eğitim tarzı o memleketin
kaderini önceden görmeye yardım eder.
Kelimelerin kudreti zihinlerde uyandırdıkları ve gerçek
manalarından apayrı hayallerden gelir.
Kelimelerin kudreti o kadar büyüktür ki, en iğrenç şeyleri
kabul ettirmek için iyi seçilmiş kelimeler maksadı temin eder.
Kitleler hiçbir zaman gerçeğe susamamıştır.
İhtiyarlığın önünde her şey, irade bile söner…
İddia ve mücadele hayatla mücadele edebilmek için en
kuvvetli vasıtalardır.
Hayvanlar gibi
insanlar da yaratılıştan taklitçidir. Taklit, insan için bir ihtiyaçtır, şu
şartla ki, taklit kolay olsun, mesela modanın yayılması bu ihtiyaçtandır.
Kitleler delil ve ispatlarla değil, modellerle sevk olurlar.
Tarih ve hususiyle edebiyat ve güzel sanatlar tarihi,
kimsenin kontrol etmeğe yeltenmediği aynı fikirlerin tekrarı olduklarından
nihayet herkes mektepte öğrendiğini tekrar eder durur.
Medeniyet unsurlarını değiştirmeye değiştirmeye mecbur
olmaksızın inançlarını değiştirmek henüz hiçbir kavme nasip olmamıştır.
Merkeziyetçi bir cumhuriyet kıyafet değiştirmiş bir
monarşidir.
Bir ideali takip ederek barbarlıktan medeniyete geçmek,
sonra bu ideal kuvvetini kaybedince çözülmek ve ölmek. İşte bir kavmin hayat
çemberi bundan ibarettir.
Gustave Le Bon
KİTLELER PSİKOLOJİSİ
1979 YAĞMUR YAYINEVİ - İSTANBUL