Kitaplar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kitaplar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Şubat 2011 Cuma

Bernard Shaw / Gülen Düşünceler



* Düşlerinize dikkat edin! Gerçekleşebilirler.

* Hayatta iki trajedi vardır. Biri çok istediğiniz bir şeyin gerçekleşmemesi, diğeri de gerçekleşmesi.

* Bir ruhum var benim. Olmadığını söylemeyin. Beni kesip açsanız onu bulamazsınız. Buharlı makinayı da kesip açsanız buharını bulamazsınız. Ama makinayı yürüten buhardır...

Gerçeklerin kaba, düşlerin gerçekdışı olmadığı bir yerde yaşamak isterdim.

* İnsanlar, koyunlardan daha tehlikeli yaratıklar oldukları gibi, ülkücüler de cahillerden daha tehlikeli yaratıklardır.

* Mantığın dediğini yapmaya kalkan kişi yitirir kendini: Mantık, ona karşı durabilecek kadar akıllı olmayan herkesi köle yapar.

* Evliler birbirlerini o kadar çok aldatıp yalan söylerler ki, günün birinde doğruyu söylemeleri ayrılmalarına yol açar.

* Yeryüzü, açıkçası herkesin acı çekip günahlarının karşılığını ödediği; aptalların varlıklı olabildiği, iyilerin ve akıllıların tepki ve baskı gördüğü; erkekle kadının aşk adına birbirine işkence ettiği ve aile sorumluluğu adına köle gibi yaşatılıp dövüldüğü; bedence güçsüz olanların, tedavi edilmek adına zehirlenip sakat bırakıldığı; kişiliği güçsüz olanlarınsa, adalet adına saatler ya da günler değil, yıllarca korkunç hücrelere kapatıldığı bir yerdir.

* Simetri sanatın düşmanı olduğu gibi, tutarlılık da girişimciliğin düşmanıdır.

* Yaşam bir serüvendir, hazır bir reçete değil.

* Toplumsal sorunlar, insanların kararlarıyla duyguları arasındaki çatışmadan doğar.

* Hiçbir şey koşulsuz olamaz; öyleyse hiçbir şey de bedelsiz olamaz.

* En aşırı keyiflerin sürdürülmesi en dayanılmaz acıları doğurur.

* Biftek yiyerek bir boğanın gücünü ve cesaretini elde edebileceğinizi düşünebilirsiniz. Ama unutmayın ki boğa da fil gibi bir etyemezdir.

* Yanılgılarla tüketilmiş bir yaşam, hiçbir şey yapmadan tüketilmiş yaşamdan daha onurlu olduğu gibi, daha yararlıdır da.

* Ahlak dediğimiz, toplumsal alışkanlıklar ve ortamın gereksinimlerinden başka nedir ki?



* Güzel kalan yolların hiçbir yere varmayan yollar olduğunu hiç düşünmediniz mi?

* Peter’dan çalıp Paul’e ödeyen hükümet, her zaman Paul’ün desteğine güvenebilir.

* Karnı tok bir adam hiçbir zaman devrimci olamaz. Onun yaptığı siyaset konuşmada kalır yalnızca.

* Otuz yaşını doldurmamış bir genç, yürürlükteki toplumsal düzeni öğrenir öğrenmez devrimci olmamışsa eğer, beş para etmezin tekidir.

* Dünyayı kendine uygun bulmayan devrimci, dünyanın uygun saymadıklarıyla omuz omuza bulur kendini.

* Yenilgiye değil, savaşa; köle olmaya değil, köleliğe; komşunuz kadar varlıklı olmamaya değil, yoksulluğa başkaldırın. Yoksa korkaklarla, asilerle, kıskançlarla bir olursunuz.

* Aslandan niçin korkuyorsunuz? Onun ne ülküsü, ne dini, ne siyasal inancı, ne ahlakı, ne de diploması var.

* Cinayeti öğrendiler. Onlara öylesine heyecan veriyordu ki bu. Spor olsun diye birbirlerini öldürmeye başladılar ve savaşı buldular; en büyük adım buydu onlar için. Hayvanları bile öldürmeye alıştılar vakit öldürmek için. Ve hayvanları yediler giderek, uzun ve zor bir iş olan tarımla uğraşmakla vakit yitirmemek için.

* Diş ağrısı çekenler dişleri sağlam olanları, yoksulluk çekenler parası bol olanları mutlu sanır.

* Cezaevleri varoldukça hangimizin içinde bulunduğu hiç önemli değildir.

* İnsan kaplan öldürmesine spor, kaplanın insanı öldürmesine canavarlık diyorsunuz. Suç ile adalet arasındaki ayrım da bundan başka bir şey değildir.

* İdamı yasalar değil, insanlar gerçekleştirir.

* Annem yalan söyledi, dadım yalan söyledi, öğretmenim yalan söyledi. Bana söylenenlerin tam tersi bir dünyada ne yapılabileceğini ben nereden bilebilirdim ki?

* Çocuklar bol bol yaşamak için eğitilmelidir. Ömür boyu ağır hapis cezası çekmeye hazırlanmak için değil.

* Kökleri benliğimizde bulunan yüce erdemleri geliştirmek zorundayız. Oysa tıpkı bir cezaevi yöneticisinin ayaklanmayı ya da kaçmayı öğretmeyeceği gibi, hiçbir okul yöneticisi de öğretmez bunları.

* İDEAL AŞK İLİŞKİSİ POSTAYLA YÜRÜTÜLENİDİR.

* Cinsel ilişki kişisel bir ilişki değildir. Başka her ilişkide birbirlerine bir gün olsun katlanamayan kişiler arasında bile cinsel ilişki karşı konulmaz bir güdüyle istenebilir ve coşkuyla gerçekleştirilebilir.

* Her erkek için askerlik mesleği doğal olmadığı gibi, her kadın için de ev işleri mesleği doğal değildir.

* O kadınla evlenme isteğinin senden geldiğine inanıyor, onun kaçıp seni kovaladığını sanıyorsun; kur yapan, inandıran, kandıran sensin öyle mi? Budala! İzi sürülen, hedef alınan, yazgısı belirlenen av sensin, sen...

* Evlilikte yapılan en büyük özveri, yaşama karşı serüvenci tutumdan özveride bulunarak, durulup oturmaktır. Doğuştan yorgunlar yerleşmeye can atarlar, oysa yaşayan ve güçlü ruhlar için yerleşmek, kendi canına kıymak demektir.

* Bütün genç kadınlar evlendikleri erkeği adam edip düzeltecekleri inancıyla başlarlar işe... Ne budalalık ama...

* Evliler bir kez evlilik düzenine alıştılar mı denizden uzak kalamayan denizciler gibi, evlilikten uzak kalamazlar bir daha.

* Evli çiftler birbirlerini hiç tanımazlar; aynı evi, aynı çocukları, aynı geliri paylaşmaya alışırlar, yakınlıkla hiç ilgisi bulunmadan.

* Bir kez kalbiniz gerçekten kırıldı mı, geriye dönüş yoktur bir daha. Hiçbir şeye aldırmaz olursunuz. Mutluluğun sonu, huzurun başlangıcıdır bu.

* Beklentiden daha fazlasını almak, daha azını almak kadar tatsızdır.

* Beden er geç bıkkınlık verir insana. Düşünceden başka hiçbir şey güzel ve ilginç kalmaz. Çünkü düşüncedir gerçek yaşam.

* Büyük gerçeklere varmak, günaha girmekle başlar.

* Boşuna dememişler, düşünürlerin kaçınılmaz evlilikleri gülünç olur.

* Düş gücünden yoksun insanları kurtarmak için, her çağda bir başka İsa azap içinde kendini kurban mı etmelidir?

* Sanat var olmasaydı, gerçeğin kabalığı katlanılmaz kılardı dünyayı.

* Yüzümüzü görmek için cam aynaya, ruhumuzu görmek için sanat yapıtına bakarız.

* Bilinçsiz içgüdülerin ortaya çıkardığı şeyleri mantıklı tasarımlara bağlayarak dahileri tanrılaştırıyoruz, tıpkı evrenin yaratıcı gücünü tanrılaştırdığımız gibi. Wagner’in “gerçek sanat” dediği şey, her içgüdü kadar bilinçsiz olan sanatçı içgüdüsüydü. Mozart, yapıtlarını açıklaması istendiğinde, “nasıl bilebilirim?” demişti, açık yüreklilikle.

* OKUMAK, Don Kişot’u bir centilmen yaptı; ama OKUDUKLARINA İNANMAK delirmesine neden oldu.

* Mozart’ın en iyisinden daha iyi bir şey yoktur sanatta.

* Oyun yazarının gereçleri, insanın duygusuyla konumu arasındaki çatışmalardır hep.

* İyi bir yasa yapmaktan çok daha kolaydır, iyi bir oyun yazmak. Ne var ki zamanın aşındırmalarına bir yasanın direnmesi gerektiği ölçüde iyi bir oyunu yazabilecek yüz kişi yoktur yeryüzünde.

* Kalbin aklıyla yaşamak bir ayrıcalıktır.

* İrlanda’da kedilere, temizlenmelerini, burunlarını kendi pisliklerine sokarak öğretmeye çalışırlar. Joyce da aynı yöntemi insanların sorunları üstünde uygulamayı deniyor. Umarım başarılı olur.

* Yaşlanmadan akıllanmayı çok isterdim.

* Doğal ölüm diye tanımlanabilecek bir şeyin var olduğu kanıtlanmamıştır; yaşamdır, doğal ve sonsuz olan.

* Çılgın mı doğmuştum, yoksa fazla mı akıllıydım bilmiyorum; benim dünyam yeryüzüne uygun değildi.

* Evlenip bütün bunlara bir son vereceğim artık. Altmış yaşlarında, sağlığı yerinde, gösterişsiz vejeteryan yemeklerine alışkın, kocası gezide olduğu zamanlarda gelen mektupları ona postalayabilecek kadar okur yazar, kültürsüz bir kadın tanıyor musunuz? Sıradan görünüşlü, kıskançlık nedir bilmeyen iyi huylu biri. Mümkünse akrabaları da olmasın. Sosyeteden istemem. Ömründe tiyatroya gitmemişler tercih edilecektir. Evde ayrı odalarda elbette...

* Evlilikten sonra aşk yoktur. Pornografi ise hiç yoktur.

* Benim güldürme yöntemim, gerçeği açıkça söylemek. Yeryüzünün en büyük şakasıdır gerçek.

* Biz kağıt peygamberleri, sanat büyücüleri...

* Edebiyat dehası olmak bir hastalık mıdır?

* Dans etmek, yatay bir isteğin dikey anlatımıdır.

* Mutluluk yaşamın bir amacı değildir; yaşamın bir amacı yoktur.

* Amerika için hiçbir umut yok demektir.

* Yirmisinde kızıl bir devrimci değilseniz, ellisinde çekilmez bir fosil olursunuz. Ama yirmisinde kızıl bir devrimciyseniz, kırkında çağdaş olma şansını elde edersiniz.

* İyice eskiyip çürüdüğüm için öleceğimi sanmayın sakın... Vazgeçilmez bir insanın çürümesi söz konusu değildir çünkü. Ortadan yok olacağım ama çürümeyeceğim.

* Umarım, insanlar daha iyi olurlar beni anımsadıkça...

* Adresim: Sosyalist – Londra.

(Bernard Shaw: Gülen Düşünceler, Şakir Eczacıbaşı, Remzi Kitabevi)

3 Şubat 2011 Perşembe

Azil

"suç, varolan en güçlü tutkaldır..."

- "zaman, gidecek yeri olmayanların evidir..."

- "sevgi, tırmananları birbirine bağlayan bir halattı.."

- "yeryüzü ve dışındaki tek azınlık yanıtlardır,
herşeyi ve herkesi sorular yönetir, soru ve yanıtların
nadir evliliklerinden doğan melezler de bildiklerimizdir
melezlerin ışığı neyi aydınlatıyorsa onu görürüz,
gerisi karanlıktır, hiçbir gözün alışamayacağı kadar
karanlık, hayata karanlıktan geldiğini bilmelisin,
anavatanın karanlıktır, karanlığın kuralları,
tarihi yoktur doğumundan bir kaç saat sonra gözlerini
açmanın nedeni, ışığın seni beklediğini bilmendir, kurallar,
buluşmaların gecikmesini yasaklar..."

- "düşünce şeytandan, davranış tanrıdandır, hangi düşüncenin
davranışa dönüşeceğine karar veren insandır..."

- "aynı zihinde yeralan karşıt düşünceler birbirini
yok eder ve ışığa dönüşür..."

-"hayatın karşılarına çıkardığı seçim kavşaklarında
donarak ölmelerinin nedeni, karşıt düşüncelerin
çarpışmalarından kaynaklanan ışıktan gözlerini
alamadıkları için körleşmeleridir, kör ve felçli..."

- "çelişki , buz tutmuş bir göldür,
çelişki göldeki çatlağa saplanıp donmaya başlamandır,
çelişki , yardım istemek için açtığın ağzına dolan sudur..."

- "her düşünce bir diğerini doygunlukları ve aralarındaki
uzaklık ölçüsünde çeker..."

- "düşünceler mükemmel , ancak davranışlar kusurludur,
bir insanı sevdiğini düşünmek, ona bunu söylemek ve
ardından ona sarılmakla anlatılamayacak kadar
mükemmeldir, bir insanı öldürmek, ondan nefret
ettiğini düşünmenin yanında daima kusurludur,
hiçbir davranış düşüncenin gerçek tercümesi değildir..."

-"davranışa dönüşen düşünceler daima geçmişe aittir..."

- "ilişkilerin zaman içinde sıcaklığını yitirmesi doğaldır,
geçmişe özlem duymak sadece zaman kaybıdır..

- " PTT den kampanya: yirmibeş yıl sonrasına mektuplar.."

- "teknoloji, insan davranışını, ahlakını, sosyoekonomik ilişkileri,
geri dönüşü imkansız kılacak biçimde değiştiriyordu,insanlığın
binbir çabayla 2000 yılda yarattığı ahlak, elli yılda televizyon
tarafından çiğnenmiş ve 10 yılda da internet tarafından
yutulmuştu, toplum gözünde suç olan, bireyin dünyasında
vazgeçilmez hale gelmişti, toplum ile birey arasında genişleyen
ahlak farkı, ikisinin de hastalanmasının temel nedeniydi,
toplum ile birey arasına teknoloji girmişti..."

- "İsa, Meryem'in ikizidir, doğduğunda karnındadır,
sonra rahmine düşmüş ve Meryem, Isa'yı doğurmuştur,
bu yüzden bakire diye bilinir, kendi ikizini doğuran bir kadın,
hepsi bu büyütmemek lazım, milyonda bir ihtimal ama
sadece gazete haberi kadar değerli, önemli olan Tanrının bir
enstruman yaratmış olmasıdır, insan denen bir enstruman,
ancak yarattığı müzik enstrumanını çalamayan bir usta gibi
Tanrı da insandan doğru sesler çıkaramamıştır, bu yüzden
Tanrı hariç bütün güçler insanı çalmış ve özellikle de Şeytan
en güzel melodilerini onunla bestelemiştir, ne bakire anneler
ne de Sami ırktan gelen peygamberler mucizedir, mucize;
Tanrının elini koparıp dünyaya fırlatması ve sonrada ondan
geri dönmesini beklemesidir, ancak elin önce bir el olduğunu
anlaması sonra da Tanrıya ait olduğunu farketmesi gerekir,
mucize elin ait olduğu bedene dönmesidir,
sonunda Tanrı sıkıntıdan patlamıştır,
buna da "bing bang " denir..."

- "genetik ve kültürel mirasın insana acıdan başka birşey
vermesine olanak yoktur, her insanın boşluğa doğma hakkı
olmalıydı, vatansız, toplumsuz, ailesiz ve kişiliksiz olmak
her insanın hakkıydı..."

- " asil yaşayan adil ölmez..."

- "hayat yatılı bir misafirlik değil, günübirlik gidilen bir piknikti.."

- "klonlanması gereken insan değil evrendir, ancak o zaman,
her şey yeniden ve eksiksiz yaratılabilir, çünkü insan bir sonuç,
evrense nedendir..."

- "doğmalardan ve temeli benden önce atılmış olan
hiçbir şeyden kaçmıyorum, sadece derime yapışmadıklarını
söylüyorum, bu benim doğam,kaygan derili bir insan olarak
hiçbir şey tarafından tutulamam, tutulmam için üzerime,
derimin kayganlığını yok eden kavramlar sürmeliyim,
bunların ilki de ailedir, aileye bulanmış her insan
bir gün Devlet ve Tanrıyla yaşamak zorunda kalır..."

- "Asil, yaşayan bir delidir, anımsamadığı için geçmişi,
önemsemediği için geleceği yoktur..."

- "bir belgesel konusu : "ne kadar kötüsün ? "

- "hiçlik yoktur, bir pencere düşün, onu açarsın ve içine doğru
çekilirsin, vakum varsa hiçlik yoktur, hiçbir yerde altın
bulamayacağını anlayan bir madencinin
kazmayı kendine vurması gibi.."

24 Ocak 2011 Pazartesi

Gülziya Murat Çelik


Her aşk kendi fermanıyla unutulur

Unuttuğumuz nedir, söyle?

Anlıyoruz; aşk unutuluşlardan

Payımıza düşen yerdir!


Son bulabilir mi bu yalnızlığın gezintileri

hepimizin harabeleriyken herkesin elleri..!


bir semahla gelirken sabah

ve ardında şafak ve güneş

kendi kaderine sürgülenmiş bir bedeni anlatır semazenler

denenen, bir gidişin müsveddesidir!


İnsan zayıf olandır, ruhunun ağırlığını bir başkasına taşıtır..!


Herkesin sırtında bir Yusuf yalnızlığı..

Aynada bize bakan bu gözler daha önce yürünmüş hangi yollardan arta kalanlardır..


söylesene,

ben ölürken

kendini yaşatabilecek misin anlattıklarımla?


Herkesin kıyılarında sınırlarını çocukluğunun çizdiği bir uçurum mutlaka vardır


bir ses gibi çizerse yüzünü gece
unutma Gülziya
ben rengini vermeyen gül
açılıp gireceğim düşlerine.


Aşk; bilinç altında unutulan bir neşter...

Düşler,diye devam etti.Düşler insanı her şeyden vazgeçire bilir,ya da her herşeyi yapma güçünü vere bilir. Düşlerine dikkat et dostum; hiçbir zaman içindeki sevginin gerisinde kalmasına izin verme.

bizi anlatıyorum gülziya!
kendimi hatırlamak için,
sahi, ben sen miydim?

artık sızacak yeri kalmadı gözyaşlarımızın
nerede birikiyorsak orada kuruyoruz.




22 Ocak 2011 Cumartesi

On the Road - Yolda

“Yolda’yı sanırım 1959’da okudum. Hayatımı değiştirdi; tıpkı herkesin hayatını değiştirdiği gibi.”
-Bob Dylan-


* Amerika’nın ortasında, gençliğimin Doğusu ile geleceğimin Batısını ayıran çizgideydim; belki de olanlar bu yüzden tam orada ve o zaman oldu, o garip kızıl öğleden sonra.

* Sırtüstü uzanmış, gözlerimiz tavanda yatıyor ve Tanrı’nın hayatı bu kadar acıklı kılarken ne planladığını düşünüyorduk.

* İşinde sorunları olmasına ve sivri dilli bir kadınla kötü bir aşk hayatı yaşamasına rağmen, en azından gülmeyi nerdeyse dünyadaki herkesten daha iyi öğrenmişti.

* Kaybettiği her şeyi geri alma derdindeydi, kayıplarının sonu yoktu, hayat sonsuza kadar böyle devam edecekti.

* Onunla bir geceyi daha dünyadan gizlenerek geçirmeye karar verdim, sabah ne olacaksa olurdu.

* Terry’ye, gidiyorum dedim. Bütün gece bunu düşünmüş ve kabullenmişti. Bağda duygusuz duygusuz öptü beni; ardından da asma sırasının yanından ilerlemeye koyuldu. Birkaç adım attıktan sonra dönüp son kez birbirimize baktık, aşk bir düellodur çünkü.

* Ekimde yuvaya dönüyordum. Ekimde herkes yuvaya döner.

* Huzur aniden gelecek ve geldiğini fark etmeyeceğiz.

* İnsanlara kendi şaşkınlığımdan başka verecek şeyim yoktu.

* Hayattaki her şey, hayatın bütün yüzleri aynı küf kokulu odada toplanıyordu.

* Gecenin ortasında bir şeye karar vermeye çalışan ve önlerindeki karanlıkta geçmiş yüzyılların tüm ağırlığını taşıyan üç yeryüzü çocuğuyduk biz.


* Yolculuğumuzun başında yağmur çiseliyordu ve esrarengiz bir hava vardı. Büyük bir sis destanına tanık olacaktık anlaşılan. ”Hey!” diye bağırdı Dean. “Gidiyoruz işte!” direksiyona abanıp gazladı; havasını bulmuştu, herkes farkındaydı. Hepimiz keyifliydik, karmaşayı ve anlamsızlığı arkada bıraktığımızın, zamanla ilgili tek ve yüce işlevimizi yerine getirmekte olduğumuzun farkındaydık: hareket etmek. Ve hareket ettik!

* Sonunda çıkıp yalnız başıma rıhtıma yürüdüm. Çamurlu kıyıya oturup Mississippi Nehri’ni incelemek istiyordum; bunun yerine bir tel örgüye burnuma dayayıp öyle bakmak zorunda kaldım nehre. İnsanları nehirlerinden ayırmaya başlarsanız ne kalır geriye? Bürokrasi...

* Otuz beş sent ödeyip eski filmler gösteren bir sinemaya girdik, balkona yerleştik ve sabah kovulana kadar bir yere kıpırdamadık. O sinemadakilerin hepsi yolun sonuna gelmiş insanlardı: bir söylenti üzerine araba fabrikalarında çalışmaya gelmiş Alabamalı bitik zenciler; yaşlı beyaz serseriler; şaraplarını yanlarında taşıyan, yolun sonuna varmış uzun saçlı zamane gençleri; orospular; sıradan çiftler ve yapacak işi, gidecek yeri, inanacak kimsesi olmayan ev kadınları. Detroit elekten geçirilse bundan daha bitik bir topluluk elde edilemezdi.


* 1942’de dünyanın gelmiş geçmiş en iğrenç oyunlarından birinin yıldızıydım. Denizci olarak Boston’da bulunuyordum, Scollay Meydanı’ndaki Imperial Cafe’ye içmeye gitmiş, altmış bardak bira devirdikten sonra tuvalete kapanmış ve klozete sarılıp uyumuştum. Gece boyunca en az yüz denizci ve çeşit çeşit insan gelip, ben tanınmaz bir şekilde topraklaşana kadar üstüme her türlü duygusal pisliklerini saçmışlardı. Ne fark eder ki? İnsanların dünyasında adsız olmak cennette ünlü olmaktan iyidir. Cennet nedir ki zaten? Yeryüzü nedir? Hepsi zihnimizde.

* Hepimiz aynı yolun yolcusuyuz. Hiçliğin altüst olmuş gölünde ufak dalgalarız.

* Bir gün çocuklarımızın merakla, anne babalarının inişsiz çıkışsız, düzenli, resimlerin dondurduğu gibi durağan hayatlar yaşadıklarını, sabahları kalkıp hayatın kaldırımlarını gururla adımladıklarını sanarak, bizim esas yaşantılarımızın, esas gecelerimizin hırpani deliliğini, bitikliğini, cehennemini ve o anlamsız yol kâbusunu akıllarının ucundan bile geçirmeden bakacakları fotoğraflardı bunlar. Hepsi sonsuz ve başlangıçsız bir boşluğun içinde.

J.Kerouac, Yolda, Ayrıntı Yay., 2008



21 Ocak 2011 Cuma

Cennet ve Cehennemin Evliliği

Arzularını baskı altında tutanlar, arzuları yeterince güçlü olmayanlardır; kısıtlayıcı unsur ya da akıl, arzunun yerini alır ve arzusuz olan üzerinde hakimiyet kurar.
Hep aklındakini söylemeye hazır ol, o zaman korkaklar senden korkar.

İnanması mümkün olan her şey, gerçeğin bir görüntüsüdür.

Tilki geçimini kendi sağlar, aslanın geçimi ise tanrıdandır.

Kişi, kendini aldatmana izin veriyorsa seni tanıyordur.

İlkçağ ozanları sezilebilir nesnelere, tanrılar ve dehalara hayatiyet kazandırıyorlar, onlara ormanların, ırmakalrın, dağların, göllerin, kentlerin, halkların ve gelişmiş pek çok duyuların algılayabildiği şeylerin adlarını veriyorlar ve bunların özelliklerini atfediyorlardı.
Özellikle her kentin ve her bölgenin dehasını araştırıyorlar ve burayı oranın tanrısal varlığının koruyuculuğuna emanet ediyorlardı.
Bir süre sonra birilerinin, tanrısal varlıkları gerçek kılmaya ve nesnelerinden soyutlamaya girişmesiyle üstünlük elde edip halkı köleleştirdiği bir sistem oluştu. Papazlık böyle başladı.
Ozanların anlattığı masallardan yararlanıp ibadet biçimi geliştirdiler.
Sonra bu ibadet biçimlerini tanrıların buyurduğunu söylediler.
Böylece insanlar tüm tanrıların insanın içinde yaşadığını unuttular.

Cehennem meselleri

arzulayıp da eylemeyen hastalık üretir.

biçilmiş solucan sabanı bağışlar.

suyu seveni ırmağa daldır.

çalışan arının üzülmeye zamanı yoktur.

budala ile bilgenin gördüğü ağaç aynı değildir.

tüm sağlıklı besinler bir ağ veya kapan olmaksızın yakalanır.

utanç gururun örtüsüdür.

hapishaneler yasanın taşları, kerhaneler dinin tuğlaları ile inşa edilir.

bir kıtlık yılında sayıyı,ağırlığı ve ölçüyü göz önünde tut.

hiç bir kuş sadece kendi kanatlarıyla çok yükseğe uçamaz.

ölü bir beden yaraların öcünü almaz.

en yüce edim, bir başkasını kendi önümüze koymaktır.

budala budalalığında diretseydi, bilge olurdu.

budalalık düzenbazlığın örtüsüdür.

utanç gururun örtüsüdür.

keçinin şehveti tanrının ihsanıdır.

aslanın gazabı tanrının bilgeliğidir.

kadının çıplaklığı tanrının yapıtıdır.

kederin aşırısı güldürür. neşenin aşırısı ağlatır.


son cümleye bayıldım ....


tilki kendini değil, tuzağı suçlar.

zevk döller. üzüntü doğurtur.

erkek aslan kürkü giysin, kadın koyun postu giysin.

kuşa bir yuva, örümceğe bir ağ, insana dostluk.

şimdi tanıtlanmış olan, bir zamanlar sadece hayal ediliyordu.

düşüncenizden açıkça söz etmeye her zaman hazır olun, o zaman alçak kişi sizden sakınacaktır.

inanılması olanaklı her şey hakikatin imgesidir.

kartal hiçbir zaman kargayı öğrenmek zorunda bırakıldığı kadar zaman kaybetmedi.



Arka Kapak
"Cennet ve Cehennemin Evliliği\" William Blake\'in, büyük İngiliz mistiğin kehanet kitaplarının en önemlilerindendir. Bu tuhaf yapıtı zamanında pek çok okurun yadırgadığına inanıyorum. Günümüzde bile anlayan ve seven çok az az okur vardır."