“Sosyalleşen Birey” Sosyal Medya
Sosyal Medya ve Gösteri / 11-68
Mukadder Çakır
Gelişen Web Teknolojileri ve Sosyal Medya Bağımlılığı /
69-102
Ali Murat Kırık
Sosyal Medyada Mahremiyet Görünümleri / 103-132
Emel Arık
Toplumsal Hareketler, Sivil İtaatsizlik ve Sosyal Medya
Yansımaları / 133-154
Uğur Gündüz
Sosyal Paylaşım Ağlarının Kişilerarası İletişim Sürecine
Etkisi Bağlamında
Facebook / 155-206
Aysun Kaya
Toplumsal Dönüşüm Bağlamında Sosyal Medya ve Değişen
Aile Kavramı / 207-224
Enderhan Karakoç /Onur Taydaş
Sosyal Medyanın Bilgi Tekrarına Geliştirilen
Tepkiler/225-252
Uğur Gündüz / Nilüfer Pembecioğlu
Genel İletişim, Sosyal Medya ve Sanat Pazarı / 253-284
Nazan Alioğlu
Sosyal Medya, Müşteri Etkileşimi ve Sosyal CRM / 285-300
Ayşen Akyüz
Kurumsal İletişimde Sosyal Medya Yönetimi: İletişim
Sektöründe Sosyal Medya Yönetiminin Algılanmasına
Yönelik Bir Analiz / 301-335
Korhan Mavnacıoğlu
Hangi gelişmişlik
düzeyine sahip olursa olsun , dünya üzerinde büyün ülkeler internet temelli bir
sanal dünyanın parçası haline gelmiştir. Bu fünya birer sayısal kimlikten
oluşan bireylerin olduğu, somut yaşamsal gerçekliğin temas hissinden yoksun
olunan bir dünyadır. Bu dünyanın bireyleri Ip’lerle, NICK’lerle, BLOG’larla
tanışıp konuşuyorlar ve sanal bir cemaatin üyeleri olmayı daha baştan
kabullenmiş olurlar. S. 7
SOSYAL MEDYA ve GÖSTERİ
Sussman’a göre
iletişim teknolojilerinin ve sosyal medyanın yapısı ulus aşırıdır yani ulusal
değildir. Bunların ekonomik yapıları, zenginlik ve gücün var olan yapısını
güçlendirir, artırır ve yoğunlaştırır. S. 15 (Gerald Susman, 2003, s.33)
R. Robertson’ın
tanımladığı üzere küreselleşme sıkıştırılması, bilinçliliğin
yoğunlaştırılmasıdır. Dünyayı düşüncede ve pratikte tek bir yer haline getirir.
Hayatın farklı güçlerinin karşılıklı etkileşimini içerir küreselleşme. S. 15
Küreselleşmiş bir
dünya entegre olmuştur, birleşmiştir ama uyumu yoktur; tek bir yerdir ama aynı
zamanda bir çoktur; çeşitlidir, ortak bilince dayalı bir yapıdır ama bölünmeye
eğilimlidir. (Usha Agrawal, 2008, s. 1-10-11) s. 16
Başta ABD ve Ab
ülkeleri, ekonomilerini oluştururken, gelişmekte olan ülkeleri ve genç,
yenilikçi geniş kesimleri, sadece “iyi kullanıcı/tüketici” konumunda tutmayı
istemektedir. S. 16
Teknoloji aslında
insana zaman kazandırır ve çalışma saatlerini kısaltır ama kapitalizmin
koşullarında ve çalışma saatlerini kısaltmadığı gibi uzatır ve yoğunlaştırır.
Aslında insanı özgürleştirebilir ama sermayenin elinde köleleştirir. İnsanın
zihnini ve hafızasını geliştirmeye yardımcı olur ama bu koşullarda insanı beyin
anlamında zayıflatır. S. 17
Teknoiyimser bakış
açısına göre, internet ve SMS’lerin genleri geliştirdiğine, bilgilendirdiğine,
ufuklarını açtığıa vb. çok sayıda olumlayıcı özelliğe gönderme yaparlar. S. 17
BBC yönetimi, sosyal
medyayı etkin olarak kullanmayan elemanların, artık mesleklerini etkili olarak
yapmalarının mümkün olmadığını düşünüyor. S. 23
Açık olan şudur ki,
hazlar ve tat alma daha kolaylaşmıştır. S. 23
Eğer Facebook bir
ülke olsaydı, Çin ve Hindistan’dan sonra dünyanın 3. büyük ülkesi olurdu. S. 24
Artık insanın sosyal
ve bireysel becerilerine, yeteneklerine uyum sağlayacak kadar esnek yapıda
iletişim araçları vardır. S. S. 26
Günümüzde marka
sahipleri sosyal medyada içerik üretimine de özel bir önem veriyor. İçerik
üretimi bir strateji uzmanlığına daha çok yatırım yapmaya çağrılıyor.
Tüketicinin dikkatini çekmek, bu dikkatin sürekliliğini sağlamak, tüketiciyi
ürün ya da hizmete yönlendirmek için yeterli derecede ve düzeyde ikna edici
fikrin ürün gösterilerinin parçası olması gerektiği iddia ediliyor. İçerik,
müşteri bulmanın, markanın adını duyurmanın, hedef kitleyi satın aldırmaya
yönlendirmenin en önemli basamağı olarak görülüyor. Bunun önemi şöyle
açıklanıyor: 1. : sosyal medyada tüketici, arkadaş çevresine, yakınlarına,
topluluğuna her türlü konu ve ürünle ilgili sorular sorup tavsiyeler alır ve bu
tavsiyeler genelde, markaların halkla ilişkiler ve reklam kampanyalarından daha
çok itibar görür. S. 31
Sosyal medyanın
kullanımı daha çok kapitalist ekonomi tarafından konumlandırılır. Politik
sistem, baskın kültürel değer öğeleri ve çatışmalar bu sorunun içene dahildir.
S. 36
Ücretsiz, bedava
gibi görülen sosyal medya ağları, belli bir küresel ekonomik süreç içinde
belirli ekonomi-politik uygulamalara başvurmaktalar. Kapitalizmin can
damarlarından biri olan reklam, bunların başında gelir. S. 43
Facebook insan
egosunu merkeze alır. Onun ihtiyaçlarını karşılamayı vaad eder. Bu nedenle
MySpace’in önüne geçmiştir. Facebook kullanıcıları sigara tiryakileri gibi,
bırakmak isteyip de bırakamayan bağımlılara benzerler. S. 56
Sosyal medya
siteleri insan psikolojisinin önemli bir bileşeni olarak işlemektedir.
Paylaşılanların beğenilmesi de yine ego ihtiyacını karşılamaya hizmet eder.
İnsan neyi neyle yiyor, bak sahilde nasıl da zıplıyor, çok mutlu, nişanlandı,
evlendi, bak çocuğu bile oldu, sevgilisiyle nerede buluştu, yeni arabası ne
marka, dün hangi partide nasıl içti vb. konular Face’in asıl konularını
oluşturmakta ve bu tür mesajlar bitecek gibi de görünmemektedir. (Mehmet Şen,
Yeni medya düzeninde savaşı kim kazanacak?, 2013)
İzleyici ve kullanıcı nitelik değiştirmiştir. Bu değişimler
şöyle açıklanabilir:
1. Kullanıcılar, medya tüketimine(kullanımına) daha fazla
zaman ayırmakta; 2. Bu tüketim, gündelik hayatın dokusuna giderek daha çok işlemekte;
3. Toplumlar bu iki sürecin iç içe geçişi ile daha gösterisel bir niteliğe
bürünmektedir. Ayrıca. Sosyal dünyanın gösteriselliğinin artışı, b.
Bireyselliğin kedilik-algılarının narsistik bir boyut kazanması süreçleri
yaşanmaktadır. S.5
Haz, pazarlanabilir bir amaca dönüşmüştür ama o hep bizim
ulaşabileceğimizden uzaktır. Hep başka ve yeni müşterilere gereksinim duyar. Ve
üstelik buradaki haz elbette mutluluk, tatmin ve doyum getirmez. S.60 (Lee
Artz)
Sosyal Medyada Mahremiyet Görünümleri
Wallerstein, kapitalizmi her şeyden önce, sermaye ile emek
gücünün çelişkisinden beslenen tarihsel bir sistem olarak tanımlamaktadır.
“Kapitaliz sözcüğü kapitalden
türemiştir. Bu nedenle sermayenin kapitalizmde kilit bir öğe olduğunu kabul
etmek yerinde olur… kapitalistler gitgide daha çok sermaye biriktirme peşinde,
ekonomi yaşamının tüm alanlarında bu toplumsal süreçlerin gitgide daha çoğunu
metalaştırmaya çalıştırmıştır. Kapitalizmin kendine dönük bir süreç olması
bakımından, bunun sonucu, hiçbir toplumsal sürecin olası metalaştırılmadan özü
itibari ile bağışık olmaması olmuştur. Bu nedenle kapitalizmin tarihsel
gelişmesinin her şeyi metalaştırmaya yönündeki itilimi getirdiğini
söyleyebiliriz s. 106
(Immanuek
Wallerstein, Tarihsel Kapitalizm, Metis Yayınları, İstanbul, 1996, s. 13)
Kentleşme kapitalizmin gelişmesi ve ideolojisinin
içselleştirilmesi açısından pek çok önemli veriyi bünyesinde taşımaktadır.
Kentleşme aynı zamanda değişen mahremiyet duygusunun ardındaki sosyal
gerçekliği işaret etmektedir. Kentler cemaatlerin değil, bireylerin etkin
olduğu mekanlardır ve kurallarını geleneksel yasalar değil, modernizmin
etkisiyle kanatlanan, varlıklarını her fırsatta haykıran “yeni özneler”
koymaktadır. S. 108
Modern çağda, bedenlerin birer proje olarak sunumu mahremiyetin
doğasını dönüştüren en önemli dönüm noktalarının başında gelmektedir.
Baudrillard’ın sözleriyle, “Bin yıllık bir püritanizm çağından sonra fiziksel
ve cinsel özgürleşme biçiminde ‘bedenin yeniden keşfi’ vereklamda, modada,
kitle kültüründeki mutlak varlığı –bedenin etrafını kuşatan sağlık, perhiz,
tedavi türü, gençlik, zariflik, erillik/dişilik saplantısı, bedenle ilgili
bakımlar, rejimler, fedakarca uygulamalar, bedeni kuşatan arzu söylemi-
bunların hepsi bedenin günümüzdeki kuruluş nesnesine dönüştüğünün tanığıdır.
Beden bu ahlaki ve ideolojik işlevde tam anlamıyla ruhun yerini almıştır. S.
111 (Baudrillard, tüketim toplumu, asyrıntı yayınları, 2004, s163)
Yalnızca haber toplamak değil, zihinleri meşgul tutmak da
Journal’in politikasıdır, çünkü halk enformasyondan çok eğlenceye düşkündür.
S.113 (Jib Fowles, “Kitle iletişim araçları ve yıldız sistemi”, İletişim
Tarihi, Siyasal Yayınevi, Ankara, 2011, s.212)
Martin Esslin’e göre televizyon temelde dramatik bir
araçtır. “Televizyonun en gerçek yönleri
dahi-haber gibi- fantezi ve erotik unsurlar taşır. Sunucuların, muhabirlerin
cazibesi, siyasi şahsiyetlerin ve haber yayınlarının diğer öznelerinin
–rehinelerin, güzellik kraliçelerinin, suçlunun ve suç kurbanlarının- cazibesi
vardır. Bir uzman bir komedyen ya da palyaçoya, eğer kadınsa bir seks bombansa
dönüşebilir. (Marin Eslin, TV: Beyaz Camın Arkası, Pınar Yayınevi, İstanbul,
1991, s.44) s. 115
17 Aralık 2004 tarihinde, Türkiye’nin 41 yıldır beklediği
Avrupa Birliği’nden müzakere tarihi almasını Başbakan Tayip Erdoğan
televizyondan canlı yayınla açıklarken, ülke halkının büyük bir çoğunluğu
‘Gelinim Olur musun?’ programının finalini izlemeyi tercih etmiştir. S.118
Yer bildirimleri hizmeti olan Foursquare ve İnstagram gibi
uygulamalar da inanların nerelere gittiklerinin, hangi tercihlerde
bulunduklarının, alışkanlıklarının pazarlanmasına imkan sağlamaktadır. Marka
tercihleri günümüzde statü sembollerinin başında gelmektedir, aynı şekilde
gidilen ülkeler, tercih edilen restoranlar, paylaşılan “güzel” fotoğraflar da
hep statü arayışının bir yansıması olarak görülebilir. Ancak burada paradoksal
olan nokta, her ne amaçla olursa olsun insani duygularla gönüllü ya da gönülsüz
yapılan paylaşımların metaya indirgenmesi ve paylaşıcıların izni olmadan bambaşka
bağlamlarda dolaşıma sokulmasıdır. S. 121
Kullanıcıları bilgilerini satmakla suçlanan Google’un
avukatları firmalarını şu sözlerle savunmuşlardır: “Bu dünyada tam bir
mahremiyete ulaşmanız, çölde yaşamadığınız sürece mümkün değil. Eğer bir keşiş
değilse, herkes parçası olduğu toplum hayatının getireceği doğal sonuçları
kabul etmeli. S. 124 (Dikizleme Kültürü, 2010, s.277)
Sun Microsystem’in CEO’su ScottMcNealy de benzer görüştedir:
“Artık özel hayat diye bir şey yok; buna alışsanız iyi edersiniz (Dikizleme
Kültürü, s. 266)
Toplumsal Dönüşüm Bağlamında Sosyal Medya ve Değişen
Aile Kavramı
Önceleri ev işlerinden sorumlu olan kadın, kapitalizmin
etkisiyle çalışma hayatına çekilmiştir. S. 207
Baudrillard “Eğer bilişim gerçekliğe karşı işlenen kusursuz
cinayete sahne oluyorsa, iletişim de ötekiliğe karşı işlenen kusursuz cinayete
sahne olmaktadır.” (Baudrillard, Kusursuz cinayet, Ayrıtı Yayınları, İstanbul,
2006, s.163)
Toplumsal suçlar kadar ilişkiler de sanal dünyaya
taşınmıştır.
Birçok düşünüre göre de, sanayileşmenin artmasıyla birlikte
aile yapılarının çekirdek yapıya dönüşmesi ve kadının da işgücü olarak çalışma
hayatına girmesi ile birlikte, toplumun en küçük parçası olarak adlandırılan
aile kurumu zarar görmüştür. Çocukluk yaşlarından itibaren aile içinde
büyümeyen bireyler, ilerleyen dönemlerde toplumsal faaliyetlerden, gelenek-
göreneklerden uzaklaşmaktadır. S. 209
Sanayi toplumlarında bireyler; topluma ve siyasete etkin
olarak katılan bir kamu toplumu değil,
aksine kitle iletişim araçları vasıtasıyla yönlendirilen ve güdülen
kitle toplumu biçiminde dönüşmüşlerdir. İnsanlar kitle toplumunda
yabancılaşmaktadır. S. 210
TÜİK’in yaptığı araştırmalarda artan boşanmaların
sebeplerinden bir tanesinin bireylerin televisyon dizilerinde gördükleri gibi
yaşamı istemeleri ve bunu elde edemedikleri zaman da boşanma yoluna gitmeleri
olduğu sonucuna ulaşılmıştır. S. 217