Şiir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Şiir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Ocak 2011 Pazartesi

Tanımaya Başlıyorum Kendimi. Ben yokum.



TANIMAYA BAŞLIYORUM KENDİMİ. BEN YOKUM..
Tanımaya başlıyorum kendimi. Ben yokum.
Olmak istediğimle başkalarının gözündeki ben..
Arasındaki boşluğum ben.
Ya da o boşluğun yarısı , çünkü orada da hayat var..
Sonunda ben oyum işte.
Işığı söndür, kapıyı kapa, son ver koridorda
Terliklerini sürüklemeye.
Rahat bırakın beni odamda tek başıma..
Aşağılık bir yer bu dünya.
(1933)

YİTİRMEK ÜLKELERİ
Yola çıkmak ! Yitirmek ülkeleri !
Bir başkası olmak süresiz,
Yalnız görmek için yaşamaktır
Köksüz bir ruhu olmak !
KİMSEYE AİT OLMAMAK, KENDİME BİLE !
DURMADAN GİTMEK, SONU OLMAYAN
BİR YOKLUĞUN PEŞİNDE
VE ONA ULAŞMA İSTEĞİ İÇİNDE !
BÖYLE YOLA ÇIKMAKTIR YOLCULUK.
AMA BEN AÇIK BİR YOL DÜŞÜNDEN ÖTE,
BİR ŞEYE GEREK DUYMUYORUM YOLCULUĞUMDA.
GERİSİ SADECE GÖK VE TOPRAK.
(1933)
RNANDO PESSOA (Türkçesi : CEVAT ÇAPAN)

9 Ocak 2011 Pazar

BIRAKIP GİTTİN BENİ

BIRAKIP GİTTİN BENİ

bırakıp gittin beni bütün kapılarda
bütün çöllerde tek başıma kodun
şafakta arayıp öğle vakti yitirdiğim
vardığım hiç bir yerde değildin
sensiz bir odanın sahrasını nasıl anlatsam
hiçbir şeyin seni andırmadığı bir pazar kalabalığını
denizde dalgakırandan da boşluğunu bir günün
seslenip de senden cevap alamadığım sessizliği

bırakıp gittin beni kalarak olduğun yerde hareketsiz
her yerde bırakıp gittin beni gözlerinle
düşlerin yüreğiyle bırakıp gittin beni
yarım kalmış bir cümle gibi bırakıp gittin
düşen hep ben oldum en küçük kımıldanışında senden

başını çevirdiğin için ağladığımı görmedin hiç
bana bakıp görmediğin için
ben yokken içini çektiğin için

ayağına düşen gölgene acıdın mı sen hiç ?

LOUIS ARAGON


BİR DÜŞÜN İÇİNDE BİR DÜŞ




Kuzgunların şairine : ‘kuzgunlar yalnız yaşarlar.. onları birleştirmek zordur..’ – CROWS ZERO (Takashi Miike)


BİR DÜŞÜN İÇİNDE BİR DÜŞ

alnına konsun bu öpüş!
ve şimdi senden ayrılırken,
itiraf edeyim ki-
günlerimi bir düş
sayarken yanılmıyorsun ;
ama , umut gitmişse uzaklara
bir gece ya da bir gün
bir görüntüde ya da bir şeyde olmaksızın
fark eder mi bu yüzden?
bütün gördüğümüz ve göründüğümüz
yalnızca bir düşün içinde bir düş.
kırılan dalgaların dövdüğü bir kıyının
haykırışları içinde duruyorum:
ve altın kum taneleri tutuyorum avucumda-
ne kadar az! ama nasıl da
süzülüyorlar parmaklarımın arasından derinlere
ben ağlarken- ben ağlarken!
ah tanrım! daha sıkı
tutamaz mıyım onları?
ah tanrım! tekini bile kurtaramaz mıyım acımasız dalgadan?
bir düşün içinde bir düş mü
bütün gördüğümüz ve göründüğümüz?

EDGAR ALLAN POE (19 Ocak 1809 – 7 Ekim 1849)

A DREAM WITHIN A DREAM

take this kiss upon the brow!
and, in parting from you now,
thus much let me avow-
you are not wrong, who deem
that my days have been a dream;
yet if hope has flown away
in a night, or in a day,
in a vision, or in none,
is it therefore the less gone?
all that we see or seem
is but a dream within a dream.
i stand amid the roar
of a surf-tormented shore,
and i hold within my hand
grains of the golden sand-
how few! yet how they creep
through my fingers to the deep,
while i weep- while i weep!
o god! can i not grasp
them with a tighter clasp?
o god! can i not save
one from the pitiless wave?
is all that we see or seem
but a dream within a dream?

EDGAR ALLAN POE



8 Ocak 2011 Cumartesi

insan yaşayamaz içinde bir ölüyle

‘insan yaşayamaz

içinde bir ölüyle

onu fırlatıp atmak

tıpkı çürük bir meyve gibi

ya da bulaşıp ölülüğüne

ölmek gerekir , salıp kendini..’

ALAIDE FOPPA

(Çeviri : Pınar Savaş – Agora Kitaplığı)


Ne Gelir Elimizden İnsan Olmaktan Başka

Ne Gelir Elimizden İnsan Olmaktan Başka

‘..Bir oyun başka olamaz oyundan gibi
Bir söz başka olamaz sözden gibi
Bir şey başka olamaz şeyden gibi
Tam öyle gibi, varıyor gibi bir mutluluğa
Ne gelir elimizden insan olmaktan başka
Ne gelir elimizden insan olmaktan başka

Ne çıkar siz bizi anlamasanız da
Evet, siz bizi anlamasanız da ne çıkar
Eh, yani ne çıkar siz bizi anlamasanız da.

Hiçbir şey ! Kimse bir gün gözlerimi sevmeyecek korkuyorum
Bir yaşlı kadın en erkek boyutunda..’

EDİP CANSEVER

(Ne Gelir Elimizden İnsan Olmaktan Başka şiirinden bir bölüm..)


KENDİ KENDİNİN CELLADI

KENDİ KENDİNİN CELLADI

Kızmadan vuracağım sana
Kinsiz , kasap gibi,
Kayayı yaran Musa gibi!
Ve gözkapaklarından,
Fışkırtacağım azabın sularını
Sahra’m kana kana içsin diye.
Umutla şişmiş arzularım
Tuzlu gözyaşlarının üstünde yüzecek.

Engine açılan bir gemi gibi,
Ve gözyaşlarından sarhoş gönlümde
Sevgili hıçkırıkların çınlayacak
Hücum vuran bir trampet gibi!

Çatlak bir ses değil miyim
Tanrısal senfonide,
Beni itip kakan ve ısıran
Yırtıcı ironi sayesinde!

Sesime işlemiştir o çığırtkan!
Bu kara zehir bütün kanımdır!
Korkunç aynayım ben
Cadının kendini seyrettiği!

Hem yarayım hem de bıçak!
Tokat benim,yanak da!
Çark benim,çarka gerilmiş beden de!
Kurban benim, cellat da!

Kalbimin vampiriyim!
Terk edilmiş büyüklerden biri,
Sonsuz gülmeye hükümlü
Artık gülümseyemeyenlerden biri!

CHARLES BAUDELAIRE

7 Ocak 2011 Cuma

DUYUM (SENSATION) – ARTHUR RIMBAUD

DUYUM 
Mavi yaz akşamları, patikalarda, dalgın,
Gideceğim, sürtüne sürtüne buğdaylara:
Ayaklarımda ıslaklığı küçük otların,
Yıkasın bırakacağım başımı rüzgâra!
 
Ne bir şey düşünecek, ne bir lâf edeceğim.
Ama sonsuz bir sevgi dolduracak içimi;
Göçebeler gibi, uzaklara gideceğim,
Mutlu, sanki yanımda bir kadın varmış gibi.
 
ARTHUR RIMBAUD
Çeviri : Orhan Veli Kanık

DUYUM
 
Mavi yaz akşamlarında, özgür, gezeceğim,
Ayaklarımın altında nemli, serin kırlar;
Başakları devşirip otları ezeceğim,
Yıkayıp arıtacak çıplak başımı rüzgâr.
 
Ne bir söz, ne düşünce, yalnız bitmeyen bir düş
Ve yüreğimde sevgi; büyük, sonsuz, umutlu,
Çekip gideceğim, çingene gibi, başıboş
Doğada, -bir kadınla birlikte gibi mutlu. 
 
ARTHUR RIMBAUD
Çeviri: Erdoğan Alkan

Tutsak



Tutsak

seni istiyorum ve biliyorum
asla koynuma almayacağım
sen o aydın ve pırıl, pırıl gökyüzüsün
ben bu kafeste bir tutsağım


kara ve soğuk parmaklıklar ardından
gözlerim hasretle bakıyor yüzüne doğru
bir elin uzanışını düşlüyorum,
ansızın ben de uçayım sana doğru


boş bir anda düşlüyorum
bu sessiz hapishaneden uçmayı
gülerek gardiyan adamın gözüne
yanında yaşama yeniden başlamayı

düşlüyorum ancak bilirim asla
bu kafesten kurtulmaya gücüm kalmamış
gardiyan adam istese bile
kanatlanıp uçmaya soluğum kalmamış


parmaklıklar ardında her sabah
bir çocuğun bakışı güler bana doğru
sevinç şarkılarına başladığımda
dudağında öpücükle gelir bana doğru


şayet bir gün, ey gökyüzü
kanatlanırsam bu sessiz evden
ağlayan çocuğa nasıl söylerim
tutsak bir kuşum vazgeç benden


bir mumum, canımın alazıyla
harabeleri aydınlatırım
sönüklüğü seçersem eğer
bir yuvayı yıkıp dağıtırım

Furug Ferruhzad

Çeviren: Haşim Hüsrevşahi
Yeniden Doğuş’tan



2 Ocak 2011 Pazar

8.10 VAPURU

8.10 VAPURU

sesinde ne var biliyor musun
bir bahçenin ortası var
mavi ipek kış çiçeği
sigara içmek için
üst kata çıkıyorsun

sesinde ne var biliyor musun
uykusuz türkçe var
işinden memnun değilsin
bu kenti sevmiyorsun
bir adam gazetesini katlar

sesinde ne var biliyor musun
eski öpüşler var
banyonun buzlu camı
birkaç gün görünmedin
okul şarkıları var

sesinde ne var biliyor musun
ev dağınıklığı var
ikide bir elini başına götürüp
rüzgarda dağılan yalnızlığını
düzeltiyorsun.

sesinde ne var biliyor musun
söyleyemediğin sözcükler var
küçücük şeyler belki
ama günün bu saatinde
anıt gibi dururlar

sesinde ne var biliyor musun
söyleyemediğin sözcükler var..

CEMAL SÜREYA


28 Aralık 2010 Salı

Manolya


Manolya..
-çengelköylü ilya çarligis’e
ve mıgırdiç margosyan’a-

kaçak yolcularısınız sanki hayatın
beklediğiniz hep yanlış durak
işler kesat bir agora indiğiniz
hangi kapıyı çalsanız üç günlük misafir karşılaması
oysa yerleşik sevdalara göredir insan
göğsünüzde kutsanmış bir ülke gibi duran
yüreğiniz kocaman bembeyaz bir manolya
limonlu çay kokusuyla serinletir anıları
miras kalmış acılar eşyaların yüzünde
yüzünüzde kıta kıta ayrılık
din din ayrımcılık perçinlenmiş öfkenizde
yine de bir vaftiz gibi hatırınızda kalan
şaraplı pazar günlerinin fısıltısı
kendi dilini konuş kendi dinini yaşa
ama hayat kocaman bembeyaz bir manolya
her dilde aynı kokar
ve kapatır kendini her dinin akşamında
hala yağmalanıyorsa yarınlarınız
susmak günah çıkaran bir inanç gibi
anlatmalı kendi öğretisini
değerini bulsun diye bu bin renkli mozaik
geleceği kurtarmalı geçmişi yargılayan
yüreğiniz kocaman bembeyaz bir manolya
düşmanca mı susar dostça mı bakarsınız
gözlerinizin rengine karışamam..
NİLAY ÖZER
(Zamana Dağılan Nar)

Bazen


Yıldızları süpürürsün, farkında olmadan

Güneş kucağındadır, bilemezsin.

Bir çocuk gözlerine bakar,

Arkan dönüktür.

Ciğerine kuruludur orkestra, duymazsın.

Koca bir sevdadır yaşamakta olduğun,

Anlamazsın

Uçar gider, koşsan da tutamazsın…

William Shakespeare

26 Aralık 2010 Pazar

BİR TELEFON GÖRÜŞMESİ


BİR TELEFON GÖRÜŞMESİ

-aklım kadar ötedeyim , sense benden beethoveen kadar uzakta

tebliğ ediliyoruz sanki susuzluğa ve uykusuzluğa , sahi saat kaç

-sahi sular vardı

sular bizi korkusuzca sularlardı karanlıkta ilahi taşları sever gibi

neden aradın beni , kaybolmadım ki

arama bir daha , ararsan kaybolursun korkularında

-ben kaybolursam sen sensizliğinden suçlu olursun , suçla avunursun

herkes çekildi

şimdi herkes yeniden çekilecek ve mavi bir şey kalacak ağzımda

- bana ağzını ver

ağzımla örteceğim içimdeki uçurumları , kimse düşmesin

kimse üşümesin diye örteceğim ağzını dudaklarımla

ceylanlar öldü mü martılar gömer çünkü onları uykulara

- bunlar nasıl kolay kelimeler , kolay sesler , kolay yalanlar ,

kolay trajediler

kolajı yarım bırakılmış , tasviri ertelenmiş ürpertiler

beni arama bir daha

- bir daha sen arama beni , beni arayacaksa polis arar sokaklarda

it arar , düş arar

keskin ve allahı olmayan bir cehennem arar kendimde bulacak olursa

bir kırık ilhan irem plağı ver bana

- hayır , asıl sen arama

aranan ve bulununca ortadan kaldırılacak bir acıyım ben

acıyan bir şeyim ağrının ortasında varlığından devasa

elimdeki plakların bir yüzü silinmiş , sadece çığlıklar var orada

- o zaman kimse aramasın bizi , seni de aramsınlar , beni de

ulaşamasınlar tedirgin saldırganlığımıza

içimdeki rüzgar kanıyor , kan rüzgardan değil efkardan akıyor ince ince

- telefonu kapatmak zorundayım , biri kapıyı çalıyor gecenin bu yarısında

belki birileri de binayı kuşattı , numarası silinmiş tüfekler var omuzlarında

- omuz dedin , omuzlarımı da aramsın kimse , oradan uyumuştun birkaç kere

delil bulurlar , deli bulurlar , bizi bulurlar belki omuzlarımda

-telefonu kapatmak zorundayım , biri kapıyı kırdı bana usul usul yaklaşmakta

belki birileri de yüzümü kuşattı , evin her yeri baştan aşağı sancımakta

- ciddi söylüyorum beni bir daha arama , ruhumu arama

yasak belge arıyorsan kalbim , uyuşturucu arıyorsan adın var sadece ardımda

- telefonu kapatmak zorundayım , biri aşkıyla ban kurşun sıkmakta

belki birileri de beni sevebileceğini fark etti , bedenim slogan oldu meydanlarda

-telefonu asıl ben kapatmak asıl ben zorundayım asıl

yuttuğum haplar şiddetle patlamakta

sen buna lüzumsuz intihar diyeceksin sanırım

ama lüzumlu bir narkozdu ömür boyu sürecek aslında..

bir daha beni arama..

- sen de arama aslında..

- arama lütfen..

- ne olur sen de arama..

- bir daha ki peygambere kadar

söz

asla !

sen de..

- arama !

..ama aslında.

KÜÇÜK İSKENDER

25 Aralık 2010 Cumartesi

Ümit Yaşar Oğuzcan - Aşk Heykeli

Aşk Heykeli

bir gün bu şehrin en yüksek tepesine
senin heykelini dikeceğim
limana yanaşan gemilerden önce sen görüneceksin
sen yol göstereceksin karanlıklarda
pullarda senin resmin olacak
vitrinlerde senin fotoğrafların
bu şehre gelenlere
önce seni gösterecekler
bense dilediğim gibi
günün her saatinde yalnız seni göreceğim
ve
karlı, soğuk bir kış günü
senin o duygusuz ayaklarının dibinde
can vereceğim.

Ümit Yaşar Oğuzcan



Aşk Heykeli

Aşk Heykeli

bir gün bu şehrin en yüksek tepesine
senin heykelini dikeceğim
limana yanaşan gemilerden önce sen görüneceksin
sen yol göstereceksin karanlıklarda
pullarda senin resmin olacak
vitrinlerde senin fotoğrafların
bu şehre gelenlere
önce seni gösterecekler
bense dilediğim gibi
günün her saatinde yalnız seni göreceğim
ve
karlı, soğuk bir kış günü
senin o duygusuz ayaklarının dibinde
can vereceğim.

Ümit Yaşar Oğuzcan


Ümit Yaşar Oğuzcan - Acılar Denizi


Acılar Denizi

Ben acılar denizinde boğulmuşum
İşitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
Duyarım yosunların benim için ağladıklarını

Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime
Gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını
Bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle
Bütün gemiler söndürmüş ışıklarını

Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
Baksana; herkes içime dökmüş artıklarını

Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
Bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse
Yılların içimde bıraktıklarını...

Ümit Yaşar Oğuzcan

Öfke Ağıdı




ÖFKE AĞIDI..

dövün çocuklarınızı suçsuz

erken tanısınlar cezayı

cezaların suçlardan çok olduğu dünyada

dövün çocuklarınızı

atlar gibi gözlüğe alıştırın

gözleri göklerden genişse

almadan vermeyi öğrenmişlerse

vurun ellerine ellerine

candan özge değer var mı..

vatan nedir..

dostluk yenilir içilir mi..

sevgi neye yarar sevgi..

GÜLTEN AKIN