TÜKETİMİN ESTETİĞİ
VE MEDYA: “BUGÜN NE GİYSEM” PROGRAMI ÜZERİNDEN BİR DEĞERLENDİRME
Bilge GÜRSOY
ÖZ
‘Estetiğin
ideolojisi’nin tüketim toplumu yaratılmasındaki rolünü irdeleyen bu çalışma,
estetik, ideoloji ve tüketim kavramlarını inceleyerek, ilişkilendirerek,
‘estetiğin ideolojisi’yle oluşturulan tüketici kimliğine ve medyanın rolüne
dikkat çekmeyi amaçlamaktadır. Estetiğin özneyi şekillendirilmesindeki
kullanımı ve buna bağlı olarak “Bugün Ne Giysem” isimli televizyon programı
irdelenmiştir. 2011’den beri Show TV’de hafta içi her gün yaklaşık 2 saat
süreyle yayınlanmakta olan “Bugün Ne Giysem” isimli televizyon programı iki
hafta süreyle izlenmiş, oluşan gözlem sonucunda söylem analizi yapılarak, kadın
güzelliği ile tüketilen nesneler arasında ilişki kurmada adı geçen programın
rolüne dikkat çekilmiştir. Felsefi bir
disiplin olan
estetik bilimini kuran Alexander Gottlieb Baumgarten’a göre estetik duyusal
bilgidir ve “mantığın küçük kız kardeşidir.” Bu bilgi sadece sanat alanı ile
ilgili değildir; Terry Eagleton, “estetiğin ideolojisi” kavramıyla toplumun,
burjuvanın estetik aracılığıyla nasıl ortak bir kimlik kazandığını, Walter Benjamin,
siyasetin estetize edilmesini irdelemişlerdir. Estetik aracılığıyla insanlar
kendilerine verilenleri zorlama olmadan kabul ederler, benzer şeylerden
hoşlanırlar, benzer tarzda giyinirler, görgü kuralları gibi benzer kurallar
çerçevesinde bütünleşirler. Estetiğe uyduğumuz zaman özgür olduğumuzu
hissederiz,
estetik kendisini
bir tür evrensel hakikat gibi sunar. Kapitalist sistem tüketimi estetize
etmiştir, tüketim bizi bir arada tutar, ortak kimlik verir, duygularımıza hitap
eder ve yasalardan daha önemlidir.
GİRİŞ
Günümüzde tüketimin estetize edilmesi
sonucu tek tek bireyler, tüketerek ve tüketimden
haz alarak bir tüketim toplumunun gönüllü
parçası haline gelmişlerdir. Estetik duyular
alanıyla ilgili olduğu ve bireyin
beğenmesini, haz almasını içerdiği için, bireyler estetize
edilerek kendilerine sunulmuş herhangi bir
şeyi, kendi arzularıyla istediklerini düşünürler.
Duyular alanıyla akıl alanı arasındaki
gerilim estetik aracılığıyla giderilir. Bu nedenle çeşitli
güç odakları çıkarlarına uygun durumları,
nesneleri estetiği kullanarak hiç zorlanmadan
bireylere kabul ettirebilirler. Örneğin
Walter Benjamin’e göre, Alman faşizmi “siyaseti estetize eder” (Oskay, 2007:
65). Ernest Cassirer ve Edmund Burke’den aktaran Eagleton’a
göre estetiğin amacı çoğu kez özneyi
yeniden şekillendirmektir. “Öznenin en incelikli duygulanımlarını ve bedensel
tepkilerini bir yasa olmayan yasayla biçimlendirme işlemi
estetiktir, böylece özne iktidarın
buyruklarını çiğnemeyi iğrenç bulur’’ (Eagleton, 2010:
69). Örneğin 18. yüzyılda İngiltere’de
toplumun bir arada tutulmasını sağlamak için görgü
kuralları, ahlak estetik hale getirilmiş
ve toplum içinde istenen uyum sağlanmıştır. Düzenin
devamlılığı ve istikrarı açısından estetiğe önemli bir rol
düşmektedir. S. 86
“Bugün Ne Giysem” ve benzeri programlar,
tüketimin estetize edilmesinde estetik biliminin
kullanımına dikkat çekmesi açısından
önemlidir. Estetik aracılığıyla insanların duyular alanına
hitap edilir, insanlar kendilerine
sunulan, dayatılan her tür politik görüşü, tüketim ürününü
iyi, güzel, hoş bularak kendi
istekleriyle, özgürce kabullendiklerini ve istediklerini düşünürler.
Adı geçen yarışma programı tüketimin
estetize edilmesi sonucunda insanların tüketimden
haz almasının, tüketim toplumu olmanın ve
ortak tüketici kimliğinde birleşmenin altını bir
kez daha kalınca çizmiştir. Tüketici
kapitalizminin gelişmesiyle birlikte, toplumsal düzen ve
tüketim de estetize edilmiş ve insanların
hoşuna giden, kendi beğenileriyle özgürce içinde
yer aldıklarını düşündükleri tüketim
toplumları yaratılmıştır. ‘‘Tüketim nesnesi tüm ayırt
edici kimliklerin çöküşüdür” (Eagleton, 2010: 467). S. 86
Estetik Üzerine
Baumgarten’a göre estetik bir tür mantıktır, “mantığın kız
kardeşidir.” S. 86
Yetkin bilgi doğru bilgidir. Estetik
bilginin yetkinliği de doğruluktur, fakat estetik bilgi alanına giren doğruluk,
güzellik adını alır (Tunalı, 2007: 13–15). S. 87
Benedetto Croce’ye göre estetiğin konusu
sezgidir.
Sezgi, kavramsal bilgiden önce gelen, onun
temelini oluşturan ve bireysel olanı veren en
yalın bilme biçimidir (Tunalı, 2007: 17). S. 87
Güzelliğin sadece bir sanat sorunu
olmadığına dikkat çeken Eagleton, Edmund Burke’den
şu alıntıya yer verir (2010: 83): s. 87
Güzelliği toplumsal bir nitelik olarak adlandırıyorum: çünkü erkekler ve kadınlar ve yalnızca onlar değil, fakat öteki hayvanlar da, onları seyrederken bize bir sevinç ve hoşlanma duygusu verdiklerinde (ve bu duyguyu veren pek çok şey vardır), bizi kendi şahıslarına yönelik şefkat ve sevgi duygularıyla esinlendirirler; onları yakınımızda görmekten hoşlanırız ve tersine güçlü sebeplere sahip olmadıkça, onlarla gönüllü bir şekilde bir tür ilişkiye gireriz.
Güzelliği toplumsal bir nitelik olarak adlandırıyorum: çünkü erkekler ve kadınlar ve yalnızca onlar değil, fakat öteki hayvanlar da, onları seyrederken bize bir sevinç ve hoşlanma duygusu verdiklerinde (ve bu duyguyu veren pek çok şey vardır), bizi kendi şahıslarına yönelik şefkat ve sevgi duygularıyla esinlendirirler; onları yakınımızda görmekten hoşlanırız ve tersine güçlü sebeplere sahip olmadıkça, onlarla gönüllü bir şekilde bir tür ilişkiye gireriz.
“Estetik olan, düşünce ve eylemin
dölyatağıdır, ama doğurduğu şey üstünde hiçbir tahakküm
Uygulamaz” s. 88
Estetiğin İdeolojisi
stetik sayesinde tek tek insanlar benzer
şeylerden hoşlanırlar, benzer tarzda giyinirler, görgü kuralları gibi benzer
kurallar çerçevesinde bütünleşirler. Örneğin 18. yüzyıl İngiliz ahlakçıları
aracılığıyla ahlaklılık gitgide estetik kılınmıştır. Shaftesbury’deki etiğin,
estetiğin, erdemin, güzelliğin birliği en açık şekilde görgü kavramında
bulunur. ‘‘18. yüzyılda görgü bedeni disipline sokar, düzene sokulmuş uygar
davranış biçimlerini verir, toplumsal pratikler estetik kılınır’’ (Eagleton,
2010: 67). S. 88
Görgü estetik olarak algılandığı zaman da,
yasalardan daha güçlü bir hale gelir. Avrupa
burjuvazisinin siyasi egemenlik
mücadelesinde estetik önemli bir rol oynamıştır (Eagleton,
2010: 41):
Burjuva toplumsal düzeninin nihai
bağlayıcı gücü, mutlakıyetin zorlayıcı aygıtına karşıt
olarak, alışkanlıklar, dindarca
bağlılıklar, duygular ve duygulanımlar olacaktır. Bu da,
böyle bir düzende iktidarın estetik
kılınmış hale geldiğini söylemekle eşdeğerdir…
İktidar artık öznel deneyimin
ayrıntılarından kazınmıştır ve buna göre soyut ödev
ile hoşlanma uyandıran eğilim arasındaki
yarık da kapatılmıştır. 20. ve 21. yüzyılın kapitalist toplumlarında da benzer
işlevi tüketim ürünleri, tüketimin estetiği sağlamaktadır. Eagleton’a göre
Baumgarten’ın 1750’deki Aesthetica’sı yenilikçi bir tavır içinde duyumun bütün alanını açmaktaysa da,
aslında bu alanı aklın sömürgeleştirmesine açmaktadır. Estetik –olan, aklın
mükemmelliğinden pay alan, ama bunu ‘bulanık’ tarzda yapan var oluş alanıdır.
‘Bulanıklık’ burada karmaşa değil kaynaşma anlamında kullanılmıştır (34). S. 88
Burke’ye göre eğer estetik yargı
istikrarsızsa, bu yargıda temellenen toplumsal duygudaşlıklar ve onlarla
birlikte politik yaşamın tüm dokusu da istikrarsız olur. Bu nedenle beğeninin
tekbiçimciliği, bizzat duyuların tekbiçimciliğine bağımlı olmak zorundadır
(Eagleton, 2010: 83). Şöyle der Burke (Eco, 2006: 293):
Öncelikle güzel bedenlerin rengi mat ve
lekeli değil, temiz ve açık olmalıdır. İkincisi çok baskın bir renge sahip
olmamalıdırlar. Güzelliğe en çok yakıştırılanlar açık renklerdir; açık
yeşiller, açık maviler, soluk beyazlar, pembe kırmızılar ve lilalar. Üçüncü
olarak eğer bir renk baskın ve canlıysa s. 89
Toplumu kaynaştıran şey estetik taklit
fenomenidir. Kuralların dikte edilmesinden çok taklit sayesinde hem daha etkili
hem daha çok hoşa giden şekilde öğreniriz. Taklit etmek bir yasaya boyun
eğmektir fakat bu yasa öylesine haz vericidir ki, özgürlük bu tür kölelikte yatar.
Benzerlikler kalıplaştırılır, hegemonik olarak bütüne bağlanmayı sağlar
(Eagleton, 2010: 84). B s. 89
Eagleton’a göre, bireyler farklı uzunlukta olsa bile, insani hacim
değişmez s. 89
Eagleton, “Peki, ya bilginin kendisi de
estetikse durum ne olacak?” diye sorar (70, 72). Bu sorusunun yanıtını da David
Hume’un görüşleri verir. Hume tüm bilginin kaynağını duyum ve sezgiye
indirgemiştir. On sekizinci yüzyıl İskoç aydınlanması düşünürü Hume için insan
yaşamının en önemli rehberi alışkanlıklardır. Görüşleriyle Kant’ı önemli ölçüde
etkileyen Hume’a göre, akıl olasılıkla bir duygu türüdür, tüm akıl yürütmeler
ise göreneğin etkisinden başka bir şey değildir. S. 91
Anestezi ve Estetik
Günümüz tıp terminolojisinde kullanılan
anesthesi terimi, estetik sözcüğünün kökeni olan Yunanca algılamak fiilinden
türetilen ‘aesthesis’ sözcüğünün başına olumsuzluk eki getirilerek elde
edilmiştir. Günümüz tüketiminin estetize edilişi toplumda sadece hoşa gitme
değil, bir tür anestezi etkisi de yarattı denilebilir. Tüketimin uyuşturucu
etkisine daha önce de pek çok düşünür dikkat çekmiştir. Örneğin Eric Fromm,
Noam Chomsky halkın/tüketicinin uyuşturulmasından, hipnoz edilmesinden söz
etmişlerdir. Adorno ile Horkheimer’in açtığı yolu izleyen Fromm, Marcuse ve
Habermas gibi diğer Eleştirel kuramcılar da kendi eleştirel ve toplumsal
kuramlarında kültür endüstrilerine temel bir rol atfederler. Kitlesel üretim ve
tüketim 19. yüzyıl sonrasının sanayileşmiş modern kentlerinde görülür. Adorno
ve Horkheimer’dan sonra Herbert Marcuse,
tüketim kültürünün, bireyleri satın almaya zorlayarak sahte ihtiyaçlar
ürettiğini vurgulamıştır. S. 91
Fromm modern reklâmcılık için şöyle der;
”Tüm bu yöntemler özü itibariyle usdışıdır, bunların malların nitelikleriyle
hiçbir ilgisi yoktur ve bunlar tüketicinin eleştirel kapasitelerini bir afyon
veya doğrudan doğruya bir hipnoz gibi uyuşturmakta ve öldürmektedi” (Kellner,
2005: 237). Eagleton’a göre güzellik özgür
rızamızı alır (86). S. 91
Mike Featherstone da (1991) Batı
toplumlarının giderek estetize olmasına dikkat çeker. Ona göre 21. yüzyıl
tüketimi küresel imaj ekonomisidir. Firmaların pazarlamalarıyla tüketiciler
sürekli yeni moda yeni stil yeni duyumsama ve yeni deneyim arayışındadırlar.
Markalar, imajlar kültürel süreçlerin önemli girdileridir ve bu girdilerle de
yaşam şekilleri estetize hale gelmiştir. Featherstone’a göre, yaşam pasif
olarak kabullendiğimiz bir şey değil, yarattığımız, ürettiğimiz bir şeydir,
kapasitemizi kullanırız, fakat artık bunların hepsi stil olmuştur. 21. yüzyıl
pazarlaması ‘deneyim’e vurgu yapar. Buna göre de estetize olmuş çevrede
kullanıcı, alıcı veya tüketici yapımcı, tasarımcı olur, üretim ve tüketim
birleşir. Bu nedenle 21. yüzyılda tüketimin ana kısımlarından biri tasarımdır.
Ev, beden, ruh, alanlar bireysel tasarımın konusu olurlar. Dergiler iç mekân, bahçe
dekorasyonuyla, yaşam stilleriyle ilgili konularla doludur ve benzeri konularda
eğitim verilmesi giderek artmıştır (Dobers & Strannegard, 2005: 324-336).
Seçme özgürlüğü de giderek artmış görünmektedir. Öte yandan bu seçim özgürlüğü
akla Horkheimer’in at ve otomobil örneğini getirir. Horkheimer’e göre günümüz
insanının seçme özgürlüğü atalarından çok fazladır, üretici güçlerin
gelişmesiyle özgürlüğü korkunç artmıştır. Nicelik açısından çağımız işçisinin
yararlanacağı ürün çeşidi, eski çağın soylusundan çok daha
geniştir. Bu tarihsel gelişme
küçümsenmemelidir. Ne var ki özgürlük artışıyla özgürlüğün
niteliği değişmiştir. Örneğin ata binmekle
otomobil kullanmanın içerdiği özgürlükler oldukça
farklıdır (Horkheimer, 1998: 123):
Sanki otomobili kullanan biz değiliz de
uymak zorunda olduğumuz sayısız kurallar,
yasalardır. Hız sınırları vardır, yavaş
sürme, durma, belirli şeritler içinde kalma uyarıları,
hatta biraz ilerideki dönemecin biçimini
gösteren işaretler vardır. Gözlerimizi
yola dikmemiz ve her an doğru hareketi
yapmak için tetikte olmamız gerekmektedir.
İçten gelen, kendiliğinden
davranışlarımızın yerini, boğazımızı sıkan mekanik zorunluluklara
yönelttiğimiz dikkati dağıtacak her türlü
duygu ya da düşünceyi silmemizi
gerektiren bir zihniyet almıştır. S. 92
BULGULAR
“Bugün Ne Giysem?” yarışma programının ön
elemeleri için öncelikle yarışmacıların internet
üzerinden doldurması gereken formda
“alışverişe ayda ne kadar zaman ayırırsınız?,” “tarzını
beğendiğiniz ünlüler kim?,” “vücudunuzda
en beğendiğiniz yer neresi?,” “vücudunuzda en
beğenmediğiniz yer neresi?,” “kazandığınız
takdirde 100 bin lira ile ne yapmayı düşünüyorsunuz?”
gibi sorular yer almaktadır. Bu sorularda
‘alışveriş’, ‘beğenmek’ kavramları bir
araya gelmekte, ‘estetik’, ‘güzellik’ ve
tüketim ilişkili görünmektedir. Kazanılacak para ile
yapılacak şeylerin hayal edilmesi de yine
akıldan çok duyular alanıyla, mantığın kız kardeşi
olarak nitelendirilen estetik alanıyla
ilgilidir. S. 93
Adı geçen yarışma programında jüriye ait
olan aşağıdaki söylemler tüketim yoluyla ‘şık’ olmak ve ‘estetik-güzel’ olmak
arasındaki ilişkileri yansıtmaları bakımından dikkat çekicidir. Örneğin “Biraz
kalçaların var ama bu elbise iyi kapatmış,” “Kendi bedenine uygun giyin, güzel
olan beden parçalarını göster, çirkinleri sakla,” “Ayak bilekleri kalın
kadınlar bu tür ayakkabıyla bileklerini daha ince gösterebilirler” şeklindeki
dile getirişler tüketilen giysiler ve güzellik-estetik arasında çarpıcı bir
şekilde ilişki kurmaktadırlar. S. 94
jüri üyelerinin yarışmacıların güzellikleri
ve giysileri arasında ilişki kurdukları, yarışmacıların göğüslerinin,
bacaklarının, ten renklerinin ve kalçalarının daha estetik görülmesi için
giysilerin önemine dikkat çektikleri görülmektedir. S. 94
İrdelenen programda taşınan ürünlerin tek
tek fiyatı sorulmakta, yarışmacılardan alınan
yanıtlardan benzer ürünlerin çok farklı
fiyatlarda olduğu gözlemlenmektedir. Yarışma
öncesi adaylar alışverişe çıkmakta ve bu
alışverişlerin görüntüleri, ürünlerin fiyatları
izleyicilere sunulmaktadır. Alışveriş
sırasındaki ürün tanıtımlarında “vaauv” benzeri
seslendirme kullanılmakta, canlı renklerin
seçimiyle de izleyiciler alışverişe, tüketime
özendirilmektedirler. “İyi ki aldım,”
“alışverişi çok severim,” “sürekli alışveriş yaparım,”
“bu elbiseyi çok sevdim” gibi alışverişi
ve sevmeyi bir araya getiren dile getirişler dikkat
Çekmektedir s. 94
Yarışmacılar, jüri tarafından daha pahalı
veya daha ucuz ürünlere değil, sadece tüketime yönlendirilmektedirler. S. 95
İzlenen programlarda giysiler ve “gençlik”
arasında da ilişki kurulmuştur.
Yarışmada gençlik” ve giysiler
arasında ilişki kurulduğu gibi, bilgi-eğitim ve giysiler arasında da ilişki
kurulduğu gözlemlenmiştir. S. 95
Dellaloğlu’nun altını çizdiği gibi, “artık
düzen ‘benim gibi düşün ya da yok ol’ demek yerine ‘benim gibi düşünmemekte
serbestsin. Yaşamını ve tüm sana ait olanları koruyabilirsin, ancak o andan
itibaren aramızda yabancısın’ demektedir” (126). Show TV’deki yarışma programında
bu dışlama jüri üyelerinin yarışmacıya “bizimle değilsin” demeleri şeklinde
yapılmış ve “alaturka” olma eleştirisi getirilmiştir s. 95
Adı geçen programda modacı/tasarımcı jüri
üyeleri de yarışmacılar da hallerinden memnun görünmekte, bir görev sorumluluğuyla
didinmekte, topluma hizmet etmektedirler. Ama neye ve hangi topluma diye sorarsak,
kuşkusuz yanıtı tüketime ve tüketim toplumuna şeklinde olacaktır. Balık nasıl suda
olduğunu bilmezse, yarışmayı hazırlayıp sunanlar da, yarışmacılar da estetize edilen tüketim
kültürüne nasıl hizmet ettiklerini görememekte veya görseler bile konu estetiğin alanıyla yani
duyular alanıyla, güzelle başarıyla kaynaştırıldığı
için bu hizmetten memnun, hoşnut
görünmektedirler. Program, estetiğin ideolojisiyle
nasıl tüketimin estetize edildiğinin ve
insanları tüketici kimliğiyle birbirleriyle uyum içine
soktuğunun ve bundan hoşlandıklarının en
canlı örneklerinden biridir. Adorno ve Horkheimer’e göre kültür endüstrisi
çağında düzen bedenleri serbest bıraksa da ruhlara saldırır. Frankfurt Okulu’na
göre Kant’ın amaçsız amaçlılığı tersine okunmalıdır. Dellaloğlu bunu “erekli
ereksizlik” olarak dile getirir. Kültür endüstrisi gerçek bir kültür değil,
kendiliğindenliği olmayan şeyleşmiş bir sözde kültür üretir (2007: 20, 121). S.
96
TARTIŞMA VE SONUÇ
Eagleton’ı (71) haklı çıkaracak şekilde,
günümüzde tüketiminin git gide estetik kılınışı,
küresel ölçekte kapitalist şirketlerin
gücüne ve bu gücün giderek artışına işaret eder.
Show TV’deki “Bugün Ne Giysem?”
isimli yarışma programında iyice görünür hale gelen
tüketim çılgınlığından insanların önemli
bir bölümü memnun görünmekte ve her hangi
bir baskı olmadan kendi istekleriyle bu
tüketimin bir parçası olarak yaşamaktadırlar. Bu
yaşanan süreç, akla estetiğin sadece duyu
alanına hitap eden, hoşa giden vb. anlamları
dışında, bir tür uyuşturma anlamını da
barındırdığını çağrıştırmaktadır. S. 96
Tüketici kapitalizmin gelişmesiyle
birlikte, toplumsal düzen ve tüketim de estetize edilmiş
ve insanların hoşuna giden, kendi
beğenileriyle özgürce içinde yer aldıklarını düşündükleri
tüketim toplumları yaratılmıştır. Günümüz
medyası bu görüşleri destekler nitelikte programlarıyla dikkat çeker. “Bugün Ne
Giysem?” programı da estetiğin ideolojisini yansıtan tipik bir örnektir.
“Tüketim nesnesi tüm ayırt edici kimliklerin çöküşüdür” (Eagleton, 2010: 467).
S. 97
Tüketimin böylesine estetik hale
getirilmesiyle 18. yüzyıl görgü kurallarının, ahlaklılığın estetik kılınması ve
Alman faşizminin estetize edilmesi arasında pek bir fark yoktur. Nasıl o
dönemin insanları, dışarıdan bir zorlama olmadan, fakat güç odaklarının politik
çıkarlarına uygun düşecek şekilde estetik buldukları görgü kuralları veya
politik görüşleri çerçevesinde birleşmişlerse, bugün de estetik buldukları, estetize
edilmiş olan tüketimin çerçevesinde, tüketici kimliğiyle birleşmektedirler. Ayrıca
burada hoşa giden bizi hegemonik olarak bütüne bağlayan taklit söz konusudur.
S. 98
Estetiği estetiğin ideolojisinden
ayırarak, duyular alanıyla ilgili olan ve ‘hoşa giden’ anlamıyla ele alırsak,
günümüz medyasında tüketim estetiktir, bedenler estetiktir, programı sunanlar
estetiktir, katılımcılar estetiktir,
kavram estetiktir, düşünce biçimi estetiktir… Peki ya insanı
insan yapan değerleri?
KAYNAKLAR
Althusser, L. (2005). Yeniden Üretim
Üzerine.
Işık Ergüden, Alp Tümertekin (Translated by). İstanbul:
İthaki Yayınları.
Chomsky, N. (1993). Medya Denetimi, Şen Süer (Translated
by). İstanbul: Tümzamanlar Yayıncılık.
Dellaloğlu, B. F. (2007). Frankfurt Okulunda
Sanat ve Toplum. İstanbul: Say Yayınları.
Dobers, P. & Strannegård, L. (2005).
Design, Lifestyles and Sustainability, Aesthetic Consumption in
a World of Abundance. Business Strategy
and the Environment, 14, 324–336.
Eagleton, T. (2010). Estetiğin
İdeolojisi.
B. Gözkan, H. Hünler, T. Armaner, N. Ateş, A. Dost, E. Kılıç, E.
Akman, N. Domaniç, A. Çitil & B.
Kıroğlu (Translated by). İstanbul: Doruk Yayınları.
Eco, U. (2006). Güzelliğin Tarihi. Ali Cevat Akkoyunlu
(Translated by). İstanbul: Doğan Kitapçılık.
Horkheimer, M. (1998). Akıl Tutulması. Orhan Koçak (Translated
by). İstanbul: Metis Yayınları.
Kellner, D. (2005). Kültür Endüstrileri.
Erol Mutlu (Edited by). Kitle İletişim Kuramları. Ankara: Ütopya
Yayınları.
Oskay, Ü. (2007). Estetize Edilmiş
Yaşam.
İstanbul: Derin Yayınları.
Tunalı, İ. (2007). Estetik. İstanbul: Remzi
Kitabevi.
İstanbul
Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, 2013/I, 44, 85-98