Sinema etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sinema etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Eylül 2012 Salı

Hesher



 Karını kaybettin.
Sen de anneni kaybettin.
Ben taşağımı kaybettim.
 

Şimdi ölsem kimse fark etmeyecekmiş gibi geliyor. Hesher

30 Haziran 2012 Cumartesi

Revolver

“Kendinizle ilgili bilmediğiniz bir şey vardır, varlığını bile inkâr edeceğiniz bir şey, ta ki bir şey yapmak için geç kalana kadar. Sabahları uyanmanızın tek sebebi budur, aşağılık patronunuzdan çile çekmenizin nedeni, döktüğünüz kan, ter ve gözyaşının… çünkü bunlar, insanların sizi aslında ne kadar çekici, iyi, cömert, komik ve akıllı olduğunuzu bilmeleri içindir…”
“Hepimiz onaylanmış keşleriz, hepimiz sırtımızın sıvazlanmasını isteriz, küçük hediyeler almayı severiz…”

13 Mayıs 2012 Pazar

Köprüdeki Kız


    İnsanların aşık değilken öyleymiş gibi görünmeleri komik, değil mi?





   La fille sur le pont - Köprüdeki kız

8 Nisan 2012 Pazar

La Haine

Bu elli katlı bir binadan düşen adamın öyküsüdür. Adam düşerken kendini rahatlatmak için sürekli şöyle demektedir: Buraya kadar her şey yolunda, buraya kadar her şey yolunda, buraya kadar her şey yolunda... Önemli olan düşüş değil, yere çarpıştır.

Yedinci Mühür

 Bu benim elim. Hareket ettirebiliyorum. Kanım damarlarımda akıyor. Güneş tepemizde parlıyor. Ve ben, Antonius Block… Ölüm’le satranç oynuyorum!
- Tanrının kendini göstermesini, benimle konuşmasını istiyorum. Karanlıkta ona sesleniyorum ama sanki hiç kimse yok.
+ Belki de kimse yoktur.
- O halde yaşam korkunç bir şey.  Her şeyin bir hiç olduğunu bilen biri ölüm karşısında yaşayamaz.
+ Çoğu insan ne ölümü ne de yaşamın hiçliğini düşünür.
- Ama bir gün hayatın sonlarında karanlıkla yüzleşmeleri gerekecek.
+ O gün…
- Korkumuzdan bir imge yaratır ve sonra o imgeye tanrı adını veririz.

6 Nisan 2012 Cuma

Pi





Filmin Konusu: Max, sosyal hayatı neredeyse hiç olmayan, matematik konusunda dahi bir bilgisayar uzmanıdır. Neredeyse tüm zamanını ev yapımı süper bilgisayarı "Euclid"in başında geçirmektedir. Max'e göre üç temel prensip vardır: 1- Matematik doğanın dilidir. 2- Her şey rakamlarla ifade edilebilir ve anlaşılabilir. 3- Doğada bazı kalıplar vardır. Max'in amacı da bilgisayarı yardımıyla doğadaki bu kalıplara ulaşmaktır.

Çalışmaları sırasında 216 haneli gizemli bir sayı ile karşılaşır. Yahudi bilimadamları Tanrı'nın isminin 216 haneli bir sayıdan meydana geldiğini düşünmektedirler. Tanrı'ya inanmayan Max, akıl hocası Sol'a danışır ve onun da Pi sayısını araştırırken 216 haneli bir sayı ile karşılaştığını öğrenir. Hocası Sol'un aksi yöndeki tüm ısrarlarına rağmen, Max her ne pahasına olursa olsun bu sayının sırrını çözmek istemektedir.

Down By Law


Eğer bakışlar öldürebiliyorsa,
ben şu anda öldüm demektir.


Ben çığlık atıyorum,
sen çığlık atıyorsun,
hepimiz çıldırmak için
çığlık atıyoruz.

  


Tom Waits

22 Kasım 2011 Salı

Sanat İçinde Geleceği Barındıran Bir Silahtır


"İzin verirseniz, sizlere küçük bir hikayem var. sesimizi duyurmaya karar verdik. Bunu yaptık çünkü bıktırdılar bizi.

Evet! yorulduk! tükendik! ümidimizi yitirdik! çünkü günümüzde tiyatro ve sanat gerçekten kokuşmuş halde. doğru! leş kokan genel kurul odaları, devlet memurları, ticaret, reklamcılık, tekdüzelik, rahatına düşkünlük, boş zaman, can sıkıntısı, bürokrasi ve yalan- dolan! bir tek sanat yok! zavallı sanatım! sanat artık yok.

Artık sadece sanat ticareti, sanat borsası, ya da sanatı teşvik ticareti olacak. Bir başka banka hesabı daha, sayıları toplama sanatı. Ama biz buna alet olmayacağız çünkü bizler özgürüz, bizler sanatın kalpleri değiştirebileceğine inanıyoruz ve onlara güç verebileceğine.

Sanat, insanlara yaşadıklarını hissettirebilir. Sanat, erkek ve kadın ruhuna erişebilir. Sanat topluma şuur getirir. Bizleri daha iyi birer birey yapar. Sanat evrensel olabilir. Sınırsız, her türlü dinden ve ırktan bağımsız. Sanat, bir silah olabilir. Ama bir dekor asla! gerçek bir silah.
Silah sesi duyulmalı! hedef vurulmalı!"

SANAT İÇİNDE GELECEĞİ BARINDIRAN BİR SİLAHTIR

bu boktan dünyayı değiştirmeyi nasıl istiyorum bilemezsin!.. Sen istemiyormusun ?

1 Ekim 2011 Cumartesi

Casablanca

ilsa: Sana sonunu bilmediğim bir hikaye anlatayım mı?
rick: anlat
ilsa: seni seviyorum

28 Ağustos 2011 Pazar

Yoruldum patron


Yollarda yağmurdaki bir serçe kadar yalnız olmaktan yoruldum. Yanımda hiç arkadaş olmamasından bıktım. Nereye gideceğimizi, nereden geldiğimizi söyleyecek biri. İnsanların birbirine kötü davranmasından bıktım. Her gün dünyada hissettiğim ve duyduğum acılardan bıktım. Çok fazla var, sanki her an için kafama cam parçaları batıyor. Anlıyor musun? Karanlıktan korkuyorum patron lütfen ışığı kapatma…

The Green Mile




10 Ocak 2011 Pazartesi

Noviembre

NOVIEMBRE

Hocası onunla ve diğerleriyle alay edildiğini, Alfredo’nun amaçsızca orada bulunduğunu iddia etmekte ve Alfredo’ya; “Neden tiyatro?” sorusunu yöneltmektedir.Eğitmen, her şeyi kendisi biliyor edasıyla Alfredo’nun ne cevap vereceğinden aklınca çok emindir….. Ve Alfredo’nun dünyayı değiştirmek isteyip istemediği sorusuyla devam eder… Alfredo: “ Amacım, kendim ve insanlar için bir şeyler yapmak. Tiyatro! Çünkü, insancıl bir iletişim ve birbirimizi anlayacağımız eşsiz bir yol. Bu boktan dünyayı değiştirmeyi ne kadar istediğimi bilemezsin… Ve bence hâlâ vakit var…!” İşte Noviembre’nin doğuşu bir nevi bir başkaldırıdır. Ama bu başkaldırı savaşla değil, saygıyla olmuştur.

Tiyatroya gelen tipler hep aynıdır.Diğer insanlara ulaşmak için tek yol gösteriyi sokaklara taşımak.

Neşeli Pankçılar:

Para mı istediğimizi sanıyorsunuz yoksa?

Hırsız mıyız?

Dilenci miyiz yoksa?

Bizi çete sandınız değil mi?

Yanlış!

Fena yanıldınız.

Para falan istemiyoruz!

Paradan tiksiniriz.


Bugün daha insani bir amaç için buradayız.

Paradan çok daha asil,

Çok daha anlamlı,

Ve çok daha bilge bir amaç için.

Evet doğru!

Hepinize bir hediye getirdik!

Hepinizin sefaletine nokta koyacağız!

Istırabınız son bulacak!

Artık acı çekmeyeceksin bebek!

Canlan!


Her sabah zombiler gibi kalkamazsınız ya!

Şu halinize bakın!

Hep aynı sabah,

Hep aynı ofis…

Bir hediyeye ihtiyacınız var sizin!

Her şeyden farklı,

İçinizi neşeyle dolduracak bir şeye!


Yaşamı!

Gençliği!

Mutluluğu!

Şansınızın döneceğini!

Ve özgürlüğü hissettiren bir şeye!

İşte bu yüzden geldik!


Her sabah sizlere lekesiz,

Birbirine hiç benzemeyen

Hediyeler vermek için geldik!

Yürüyün pankçılar!

“Silahla savaşmak yerine, çiçekle barışmak”

“Sanat; içinde geleceği barındıran bir silahtır’’

6 Ocak 2011 Perşembe

Angel-A



(Kafedeki ‘melek’ polemiği..)

Angel-A : Ben bir meleğim.. Hoşuna giderse..

ANDRE : Melek mi..

Angel-A : Evet gerçek bir melek.. Gökyüzünden gelen şu kocaman beyaz kanatlı falan olanlardan..

ANDRE : Ah öyle mi ? Peki nerede o büyük beyaz kanatların ?

Angel-A : Onları kafenin ortasında açmamı beklemiyorsun ya..

ANDRE : Sigara tiryakisi bir melek mi ?

Angel-A : Sigara içiyorsam ne olmuş ki ? Ben ölümsüzüm..

ANDRE : Peki o zaman sen bir meleksin.. Ben açık görüşlü biriyimdir.. Sen bir meleksin tamam mı ?

Angel-A : Güzel şu varsayımla başla.. Acıtmaz..

ANDRE : Anladık pekala yukarıda işler nasıl gidiyor ?

Angel-A : Özel bir şey yok.. İş güç işte..

ANDRE : Anlat bana orada işlerin nasıl yürüdüğünü bilmek isterdim..

Angel-A : Bana inanmıyorsun değil mi ?

ANDRE : Angel-a.. Kabul etmelisin ki , bu boyda , sarışın , sigara tiryakisi birisi melek profiline pek uymuyor.. Ve bana kanatlarını göstermek bile istemiyorsun.. Sana nasıl inanayım ki ?

Angel-A : Çok sıkıcısın.. Sana onları açamayacağımı söyledim.. İlk olarak çok büyükler ve onları ancak giderken açabilirim.. Görevim bittiğinde.. Ama o kadar aptalsın ki görevin biteceği filan yok.. O kadar yavaşsın ki , hiçbir şeyi düzene koyamıyorsun.. Uzunca bir süre buradayım daha..

ANDRE : Ne görevi..

Angel-A : Sana yardım etmeye geldim..

ANDRE : Şu ana kadar her şeyi daha kötüye çevirdin..

Angel-A : İşleri kötüye çeviren sensin.. Herkese sürekli yalan söylüyorsun.. Özellikle de kendine.. Öyle ufak tefek yalanlar da değil.. Kendine , kendine bile çok büyük yalanlar söylüyorsun.. Ve korkuyorsun kendinden , her şeyden her zaman.. Hava geçirmez bir şeysin.. Denizden korkan bir istiridye gibisin..

ANDRE : İstiridye mi ? Yukarıdan bana bir istiridye olduğumu söylemeye mi geldin ?

Angel-A : Evet burada neler olup bittiğini anlamana yardıma geldim.. Kim olduğunu fark etmene yardıma geldim.. Böylece kabul edebilirsin..

ANDRE : Hepsi bu mu ?

Angel-A : Bu kadarı yeterince iyi..

ANDRE : Ve bunun bir psikanalizden farkı ne ?

Angel-A : Sana 100 euroya mal olmayacağım..

ANDRE : Tamam diyelim ki sen bir meleksin.. Nasıl oldu bu ? Bulutların üzerindeydin ve seni göreve mi çağırdılar ?

Angel-A : Basit olarak böyle..

ANDRE : Şöyle mi diyorlar ? Angel-a 12.737 numaralı vakayla ilgilenebilir misin ?

Angel-A : Hayır , görevi seçme şansın yok.. Görev sana veriliyor.. Aslında bu iyi bir şey.. Çünkü her melek kendi seçmeye kalksa , planlama departmanı altından kalkamazdı..

ANDRE : Ah evet planlama departmanı.. Planlama önemlidir doğru , peki sonra..

Angel-A : Şey.. Görev verildikten sonra.. Soyunma odasına gidiyorsun.. En sevdiğim kısım bu..

ANDRE : Ve sen hangi rolü seçtin ?

Angel-A : Orospu..

ANDRE : Orospuluk sana çok uyuyor..

Angel-A : Çok teşekkürler.. Diğer tüm rolleri denedim.. Daha garip bir şey denemenin daha eğlenceli olacağını fark ettim..

ANDRE : Bu işi uzun zamandır yapıyor musun ?

Angel-A : 300 yıldır yaklaşık olarak.. Hala gencim.. Neden gülüyorsun..

ANDRE : Bu hikaye harika.. Böylesine geniş bir hayal gücü olan bir kız hiç görmemiştim.. Kitap ya da ansiklopedi yazmalısın.. çok iyi para kazanabiliriz..

Angel-A : Bana hala inanmıyorsun değil mi ?

ANDRE : Hayır !

Angel-A : Bir melek için arkadaşı tarafından reddedilmek ve bir görevi bitiremeden geri dönmek kadar kötü bir şey yoktur !

ANDRE : Lütfen böyle ağlama.. Anla beni ! Ben kaybettim.. Başım belada ve gökten bir orospu mu gönderiliyor bana yardım için ?

Angel-A : Evet sorun ne ?

ANDRE : Sorun şu ki , burada , dünyada bizler görmediğimiz şeylere inanmakta zorluk çekeriz.. Son seyahatin ne zamandı , bilmiyorum ama bu dünya çok materyalist oldu.. Ve ve ve artık uydular var , bilim , televizyon.. insanlar mucizelere inanmıyor.. Kanıta ihtiyaçları var.. Anlıyor musun ? Ufak bir kanıtın bile yok mu ?

Angel-A : Siz erkekler hep aynısınız.. Her zaman kanıta ihtiyacınız var.. Her zaman emin olmanız gerek..

ANDRE : Bu beni suçlayıp durduğun şey : kendime güvenimin azlığı.. En azından sana güvenebileceğimi göster.. Böylece kendime de güvenebilirim belki..

Angel-A : Kimseye söyleme.. Senin yüzünden kovulmak istemem..

ANDRE : Yemin ederim kimseye söylemem..

Angel-A : Şişt !

ANDRE : Söz veriyorum..

(Kül tablası sigaraya doğru masadan yukarıya havalanır..)

Angel-A : Tatmin oldun mu ?

ANDRE : Bu numarayı nasıl yaptın ?

Angel-A : Si….r.. Şaka yapıyor olmalısın.. Kanıt istedin ben de verdim.. Hala bana inanmıyorsun..

ANDRE : Bunu nasıl yaptın ?!

Angel-A : Sen gerçekten de taş kafalısın.. Zihnini açmak için bir mucizeden çok bir matkaba ihtiyaç var..



(aylakadam)

3 Ocak 2011 Pazartesi

Amelie

Başka çocuklarla hiç temas kurmadan annesinin aşırı üstüne düşmesi ve babasının araya buzdan bir mesafe koymasına karşın Ameli’nin tek sığınağı kendi uydurduğu dünyasıydı.

Bu dünyada plaklar tıpkı kremler gibi yapılıyordu ve komşusunun aylardan beri komada olan karısı tüm yaşamında uyuyacağı uykusunu bir kerede uyumaya karar vermişti.(Böylece ömrümün geri kalanını, gece gündüz hiç uyumadan geçirebileceğim)

Karanlıkta etrafa bakıp insanların yüzlerini seyretmeyi çok severim.


Buna karşın küçük ve özel şeylerden zevk alabiliyordu.

Elini çekirdek çuvalına batırmaktan,Tatlının üzerindeki kabuğu küçük bir kaşıkla deşmekten ve su kanalında taş sektirmekten hoşlanırdı.

Sensiz şuan ki duygularım ancak geçmişin kuru bir kabuğu olabilir.

Oysa siz asla bir sebze bile olamazsınız çünkü bir enginarın bile kalbi vardır.

Hayat asla sahnelenemeyecek bir oyunun sonsuz tekrarından ibaret.

Kemiklerin camdan değil. Ama hayat seni de kırabilir.

Amélie, şeker tadında, gerçeküstü; içerdiği fikirler açısından sürekli kendini yeşerten, yenileyen anlatımıyla mevsimin en iyi filmlerinden biri. Bu nedenle kaçırmamanızı, yaşantısını içten gelen bir içgüdüyle yönlendiren bu zarif ve tatlı kızın öyküsünü izlemeye koşmanızı öneririm…



28 Aralık 2010 Salı

BAB’AZİZ , ‘RUHUNU TEFEKKÜR EDEN PRENS..’



BAB’AZİZ , ‘RUHUNU TEFEKKÜR EDEN PRENS..’

‘sevinçli olduğumuz zaman ikimizin birleştiği zamandır.. sen ve ben iki ayrı biçim ama tek bir ruh , sen ve ben..’ – BAB’AZİZ

‘ruhunla süpür sevgilinin kapısının önünü.. ancak o aman onun aşkı olursun..’ – BAB’AZİZ

‘bu dünyadaki insanlar mum ateşi önündeki üç kelebek gibidir.. ilki ateşe yaklaşmış ve demiş ki : ben aşkı biliyorum.. ikincisi ateşe yavaşça kanadıyla dokunmuş ve demiş ki : aşkın ateşinin nasıl yaktığını bilirim.. üçüncüsü kendini ateşin ortasına atarak yanarak kül olmuş.. gerçek aşkı işte sadece o kelebek bilir..’ – BAB’AZİZ

‘ölümden kesinlikle çok korkarız.. anne karnında karanlıktaki bebeğe denseydi ki : dışarıda aydınlık bir dünya var , yüksek dağlarla dolu , büyük denizleri olan , dalgalanan düzlükleri olan , çiçekleri açmış güzel bahçeleri olan , dereleri olan , yıldızlarla dolu bir gökyüzü ve alevli güneşi olan ve sen bu mucizelerle yüzleşmek yerine karanlıkla çevrilmiş oturuyorsun.. doğmamış çocuk bu mucizeler hakkında hiçbir şey bilmediği için hiçbirine inanmayacaktır tıpkı bizim ölümü beklediğimiz gibi.. işte bu yüzden ölümden korkarız..’ – BAB’AZİZ


‘ölüm nasıl olur da başlangıcı olmayan bir şeyin sonu olur..’ – BAB’AZİZ

‘dünyadaki ruhlar kadar , tanrıya giden yol vardır..’ – BAB’AZİZ

‘sanki suyla temaşa halinde görünmektedir ve suda gördüğü , kendi görüntüsü değildir.. çünkü sadece aşık olmayanlar , kendi yansımalarını görürler..’ – BAB’AZİZ

‘yürümek kafidir sadece yürü.. davet edilenler yollarını bulacaktır..’ – BAB’AZİZ

‘herkes yolunu bulmak için en değerli hediyesini kullanır ; senin için sesindir , şarkı söyle oğlum yol sana görünecektir..’ – BAB’AZİZ

İSHTAR ve BAB’AZİZ arasındaki bir replik :

İSHTAR : ‘BAB’AZİZ ya kaybolursan?’
BAB’AZİZ : ‘ben yolumu bulurum, inancı olanlar asla kaybolmazlar, barış içinde olan kişi asla yolunu kaybetmez..’

(aylakadam)